|

Seküler asimilasyon

Yeni Şafak
04:00 - 10/08/2015 Pazartesi
Güncelleme: 01:10 - 10/08/2015 Pazartesi
Diğer
Gündem
Gündem
Atasoy Müftüoğlu


Zihin dünyalarımız, kolonyal düşünce tarafından sömürgeleştirildiği için, dünyayı, tarihi, olayları, İslami anlamda değil, seküler anlamda anlamaya çalışıyoruz. Dünyayı, tarihi ve olayları seküler anlamda anlamaya çalışmak, Müslümanların birbirinden çok farklı epistemolojilere sahip dünya görüşleriyle uzlaşması sonucunu doğuruyor. Seküler bilginin, tarzın, yöntemin bütünüyle Avrupa kimliğinin tezahürü olduğunu dikkate almadığımız için, seküler asimilasyonu kabul ederek, seküler asimilasyonu bir sorun olarak görmeyerek hayatlarımızı sürdürebiliyoruz.


Modern-seküler bütün kavramlar, modern uygarlığın eşsizliği, benzersizliği, üstünlüğü gibi iddialar taşır. Bu kibirli-temelsiz iddialar sebebiyle, sözünü ettiğimiz kavramlar, bütün toplumlara, bütün kültürlere kültür emperyalizmi aracılığıyla dayatılır. Sekülerizm, sömürgeci propoganda yoluyla din'i kişiselleştirir ve yerelleştirir. Sömürgeci propoganda, modern uygarlığın üstünlüğü iddiasından hareketle, Müslüman zihinlerin, kültürlerin, hayatların şekillendirilme hakkının da kendilerine ait bir hak olduğuna inanır.


SEKÜLERLEŞME PROJESİNİN HEDEFİ

Demokrasi ihracı, rejim ihracı, rejim değişikliği gibi, emperyal/küresel/seküler projeler, ilgili toplumları sekülerleştirme yoluyla, liberalleştirme yoluyla emperyal sisteme dahil etmeye çalışır. Emperyal/küresel dayatmanın merkezinde her zaman sekülerleştirme projeleri vardır. Müslüman zihin/düşünce dünyasının, emperyal projelerle/vizyonlarla hesaplaşmak yerine bu projelerin nesnesi haline gelmiş olması, Müslüman zihnin nitelik/yoğunluk/bilinç kaybına uğrayarak, bağımsızlığını kaybetmesiyle ilgilidir. Bu nedenledir ki, bugün, İslam dünyası toplumları uluslararası çapta, uluslararası etkisi olan düşünürlere sahip değildir. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz derin yapısal/zihinsel sorunlar, sözünü ettiğimiz bağımsızlık kaybından kaynaklanıyor. Modern Batı uygarlığına özgü kimliği oluşturan unsurların, hıristiyanlık/demokrasi/liberalizm/sekülerizm gibi unsurların, zihin dünyalarımız, dünya görüşlerimiz üzerindeki baskıları sebebiyle, bizler, İslam'ı toplumsal/kamusal/siyasal pratiğe-davranışa dönüştüremiyoruz. İslam, İlahi Vahyi temsil eden bir sistem olmaktan çıkarılarak, tarihsel-kültürel bir olgu'ya dönüştürülmüştür.


İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YANILGISI

Evrensel ifade özgürlüğü kavramı, İslami anlam ve değer sistemine özgürlüğü asla içermez, içermemiştir. Modern zamanlarda, zayıfların, güçsüzlerin, ötekileştirilenlerin hiçbir zaman ifade özgürlükleri olmadı. İfade özgürlüğü, Avrupalı değerler, Avrupalı hayat tarzı içindir. Haklar ve özgürlükler liberal ve seküler dünya içindir. Bugünün dünyasında herkes, ancak, seküler aklın-mantığın-bilginin-yorumun ve değerlerin himayesi altında konuşabilir, yazabilir. İslami aklın-mantığın-bilincin-ahlakın-tasavvurun-bilginin sesi/soluğu her an, hiçbir gerekçeye ihtiyaç duyulmaksızın kesilebilir, susturulabilir. İslami aklın/bilincin sesi soluğu kesildiği içindir ki, bizler, İslam'ı, toplumsal pratiğe dönüşmeyen içsel düşünceler, içsel dindarlık şeklinde, ruhani/manevi/içsel bir ilgi halinde yaşıyoruz. Bu durumla ilgili olarak, bütün Müslümanların ahlaki/vicdani sorgulamalar yapması, İslami aklın/bilincin/ufkun çöküşü ile ilgili, çok yönlü, çok boyutlu sorgulamalara cesaret etmesi gerekir.


EN BÜYÜK TEHDİT: YOZLAŞMA VE YABANCILAŞMA

İslami aklın ve bilincin kaybı, İslam karşısında sergilemekte bulunduğumuz keyfilikler ve sorumsuzluklarla da doğudan ilgilidir. Bilincin çöküşü keyfiliklerle ilgili olduğu kadar, ahlaki yozlaşmalarla da ilgilidir. İslama yabancılaşmak, İslamı kişisel bir tercihe dönüştürmekle başlar. İslama yabancılaşmak, İslamı bayağılaştırmakla sonuçlanır. Günümüzde Müslümanlar seküler-liberal bir gerçeklik içerisinde yaşamaya devam ettikleri için, bu gerçekliği dönüştürmek üzere her hangi bir proje üzerinde çalışmadıkları için, İslami ilgili romantik ve mistik ilgiler halinde, başka bir gerçekliğin dünyasında, gerçek olmayan bir dünyada yaşıyor.


BİLİNÇSİZ SÜRÜLER VS. CEMAAT

Düşünen, üreten, tartışan, katkıda bulunan, müşavere eden, bilinçli/sorumlu Müslüman bireylerin birlikteliğiyle, düşünmeyen, üretmeyen, tartışmayan, sorgulamayan, itaat eden, boyun eğer Müslüman bireylerin birlikteliğini asla birbirine karıştırmamak gerekir. Düşünmeyen, taklit edene ve itaat eden bireylerin birlikteliği bilinçsiz sürüler oluşturur, cemaat oluşturamaz.


Günümüzde karşı karşıya bulunduğumuz hayati sorunlarla ilgili olarak kendi kendimizi de eleştirmeye cesaret edebilmeli, bu noktada sorumluluklarımızı çoğaltabilmeliyiz. Hiçbir tekbenciliğe, kimin tekbenciliği olursa olsun asla itibar ve iltifat etmemeliyiz. Karşı karşıya bulunduğumuz gerçeklikle ilgili olarak kesin ve açık bir dille yazmalı ve konuşmalıyız. Kimseyi yalnızca duygusal yönden, duygusal bir dil kullanarak etkilemeye çalışmamalıyız. Yapacağımız çalışmaların toplumsal ilgi ve etki uyandırması için, gerçeğin ifadesi olan bir dil kullanmak zorunda bulunduğumuzu hatırlamalıyız. Kendilerinden başkasını görmeyen, bencil/sorumsuz/sahte kişiliklere ödün vermemeliyiz. Ufkumuzu kapatan kısıtlayıcı bağlar ve bağlılıklar konusunda duyarlı olabilmeliyiz.






#seküler
#Modern-seküler
#Müslüman
9 yıl önce