|

Şifalı serum

Bu kadar aşkla, şevkle, hararetle istenen bu sıvının içinde ne var? Şeffaf plastik torbadan, şeffaf plastik borulardan damla damla akıp kana karışması böyle candan yürekten arzu edilen tam olarak nedir? Peki, ben söylüyorum: Tuzlu su.

00:00 - 14/11/2021 Pazar
Güncelleme: 13:20 - 14/11/2021 Pazar
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Dr. M. Alpertunga Kara

“İyi akşamlar doktor bey, bizim çocuk meyve yedi, zehirlendi, serum taktırmaya geldik.”

“Hoşgeldiniz, geçmiş olsun, hemen bakalım. Gerçekten zehirlendiyse serum takmaktan başka şeyler de yapmamız gerekebilir. Zehirlendiğini neden düşündünüz?”

“Kusuyor ve ateşi var...”

“Anlıyorum...”

Hastanın tıbbî hikayesi alınır, muayene edilir, kan ve idrar tahlilleri istenir ve neticede idrar yolları enfeksiyonu tespit edilir. Reçete düzenlenir, önerilerde bulunulur, kontrole çağrılarak... taburcu edilemez, neden derseniz hasta yakını hastada zehirlenme olmadığına ikna edilememiştir ve çocuğa serum taktırmak konusunda ısrarlıdır.


Başka bir hasta, bu sefer yetişkin biri, muayenenin en zor tarafı hastayı kendisine serum takılmasına gerek olmadığı konusunda ikna etmek olmuştur. Doktor sonunda bezgin bir şekilde sorar: “Peki, tamam, sen kazandın. Hangi serumdan istiyorsun?” Hasta bir an duraklar, kafası karışmış bir şekilde gülümser: “Ne bileyim ben, doktor sensin, sen bileceksin...”

N’ayır hanımefendi, doktor bendeniz isem size serum lazım değil diyorum, lâkin... Heyhat...


SERUM NEDİR?

Yani, gerçekten, Allah rızası için söyleyin; bu kadar aşkla, şevkle, hararetle istenen bu sıvının içinde ne var? Şeffaf plastik torbadan, şeffaf plastik borulardan damla damla akıp kana karışması böyle candan yürekten arzu edilen tam olarak nedir?

Peki, ben söylüyorum: tuzlu su.

Hadi canım?

Evet, aynen öyle, tuzlu su.

Gerçi çok farklı “intravenöz solüsyon” çeşitleri var, ama çoğu o kadar sık kullanılmıyor. En çok kullanılan ve de utanıp sıkılmadan “serum fizyolojik” adıyla meşhur olan sıvı alenen ve resmen bildiğiniz tuzlu su. Bir su bardağı musluk suyuna bir çay kaşığı tuz ekleyip iyice karıştırın, hemen hemen aynı şey. Aradaki fark ne? Musluk suyuna başka maddeler de karışmış olabilir, marketten aldığınız tuzun içinde başka mineraller de olabilir; ama “serumun” içinde sadece su ve tuz var. Yoğunluğu, damardan verildiği zaman kan hücrelerinize zarar vermeyecek hassasiyetle ayarlanıyor ve mikrop içermiyor. Teknik adıyla “steril binde dokuzluk sodyum klorür çözeltisi” ile tanışmış bulunuyorsunuz, ümit ederim memnun olmuşsunuzdur.

Hayallerim yıkıldı, bunun neresi şifalı?

Kusura bakmayın, ama ben demedim şifalı diye. Tuzlu suyu beğenmediyseniz, “yüzde beşlik dekstroz çözeltisi” verebiliriz, o da şekerli su. Çeşitlerimiz aşağı yukarı bu kadar, ama lütfen haksızlık etmeyin, tatlımız var, tuzlumuz var, daha ne olsun? Çaylısını bulsam önce ben taktıracağım, ama henüz icat edilmedi. “Portakallısı var” diyorsunuz şimdi siz, oraya girmeyelim hiç. Arkadaşlar içine tam olarak neler karıştırıyorlar, bilmiyorum. Fakültede öğretilen bir şey değil, olay daha çok sarı rengin ticarî potansiyeli üzerinden yürüyor.

İyi de, madem bu kadar basit bir şey, doktorlar niye insanlara serum takıyorlar? Serum diye bir şeye ne gerek var?

Hiç öyle demeyin, yeri geldiği zaman öyle işe yarıyor ki... Yeri geldiği zaman. Ne zaman? Mesela hastanın tansiyonu çok düşmüşse ve hızla yükseltmek gerekiyorsa, mesela hasta sıvı ihtiyacını ağız yoluyla karşılayamıyorsa, mesela bir takım ilaçların damar yoluyla ve yavaş yavaş verilmesi gerekiyorsa... Doğru kullanıldığı zaman, basit görünen maddeler de çok iş görebilir.

Ama üç numarada oturan Şaziye teyze acilde serum taktırdı, çok iyi geldi. Ayrıca Hüsniye hanımın eltisi, Memduh bey, bakkalın yeğeni; serumla iyileşen bir sürü insan var, onlar ne olacak?

Biliyorsunuz, Şaziye teyze’nin kalp hastalığı var. Serumun içinde kalp ilacı vardı, serum değil, içindeki ilaç iyi geldi. Memduh bey’i sıcak çarpmıştı ve bakkalın yeğeninin şiddetli kusması ve ishali vardı, ikisinin de acilen sıvıya ihtiyacı vardı. Hüsniye hanımın eltisinin durumu biraz karışık. Serum aslında sağlığına iyi gelmedi, moraline iyi geldi. Bazen oluyor öyle, bir şeyin iyi geleceğini düşünüyorsanız kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabiliyorsunuz. Sadece eltiler değil, birçok kişi için geçerli bu.

E tamam işte, madem insanın sağlığına iyi gelmese bile, moraline iyi gelebiliyor, takıverin gitsin, ne olur, elinize mi yapışır?

Elime değil, ama sağa sola yapışabiliyor bazen. Birincisi bazen serum takılması sağlığı için çok iyi olmayabilecek hastalar da ısrarla serum isteyebiliyor. Mesela ben amcayı vücudundaki fazla sıvıdan kurtarmaya çalışıyorum, amca tutturmuş ille de serum... Olmaz ki, fayda verecek olsa bir litre tuzlu suyu esirger miyim, güzel amcam? İkincisi her şeyin bir maliyeti var, ne kadar çok gereksiz kaynak tüketirsek, milletin vergilerini o kadar çok israf etmiş oluruz. Acil servisteki sedyeyi ihtiyacı olmayan biri için bir saat fazladan meşgul edersem, ihtiyacı olan birinin hakkına girmiş olabilirim. Hemşire hanım sabahtan beri hastalara faydalı olmak için koşturup duruyor, ayaklarına kara sular indi; şimdi “bu hastaya serum lazım değil, ama sen yine de tak” desem, yazık günah değil mi? Tuzlu su, şekerli su hastalarımızdan daha kıymetli değil elbet, ama her şeyin bir yeri var. Markete gittiğimiz zaman, raflarda dizili ürünlerden hangisini istiyorsak alabiliriz; hastaneye gidince sadece duruma göre gerekli olanı.

Herkese sağlıklı günler dilerim efendim.

#intravenöz solüsyon
#reçete
#serum
2 yıl önce