|

Sinemada bir bilge Yasujiro Ozu

Ozu sineması bir sürekliliğe işaret eder. Japonya’nın Batılılaşma sürecine dönük eleştirilerinin altında yatan da bu sürekliliğin kesilmesi kaygısıdır. Modernleşmenin Japon toplumunu kendi köklerinden uzaklaştırmasından endişe eder. Aile kopuşun gözlemlendiği yerdir. Dolayısıyla modernleşmenin toplumsal çözülmeye yol açtığını anlatmak için aile metaforunu kullanır.

00:00 - 4/05/2022 Çarşamba
Güncelleme: 05:31 - 4/05/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: 
CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Yekta Şirin / Metin Yazarı

Japon kültürünün sadeliği Yasujiro Ozu sinemasında kendini gösterir. Tokyo Hikayesi, sinema tarihinin en iyi filmlerinden biridir. Sinema otoriteleri tarafından çok kez Akira Kurosava ile mukayese edilmiştir. Ozu, şüphesiz Kurosava’ya kıyasla geleneği daha fazla dikkate alır. Öyle ki kendisi için “En Japon Yönetmen’ tabiri kullanılır. Sineması iki döneme ayrılır: Savaş öncesi ve sonrası. Cephede savaşması göz önünde bulundurulduğunda bu dönemin hayatını doğrudan etkilemesi doğal bir sonuçtur.

MODERNİTEYE ELEŞTİREL BAKIŞ

Ozu, modernleşmenin kendi toplumunu nasıl dönüştürdüğünü beyaz perdeye taşırken konuyu aile meseleleri üzerinden tartışır. Noriko üçlemesi olarak da bilinen Geç Gelen Bahar, Erken Gelen Yaz ve Tokyo Hikayesi adlı filmlerde bu meseleleri ele alır. Geç Gelen Bahar’da yalnız yaşayan babasıyla ilgilenen bekar Norino’nun evlenmemesi çevresindekiler tarafından ‘sorun’ görülmektedir. Bekar kadın hayatından mutlu olduğunu, babasıyla da ilgilenmekten rahatsızlık duymadığını söylese de yakınları bu davranışı modern bir kadının görevi olarak görmemektedirler. Her genç kadın gibi o da evlenip kendi hayatını yaşamalıdır! Ozu, bu hikâyede modern toplumun geleneksel kodlardan uzaklaşmasını anlatır (Ozu da hiç evlenmemiş ve yaşamını annesiyle birlikte sürdürmüştür).

Tokyo Hikâyesi’nde ise çocuklarını ziyaret etmek için Tokyo’ya giden anne ve babanın, çocuklarının koşuşturması karşısında yaşadıkları yalnızlığı izleriz. Kişiler başarılı olmak için koşmak, acele etmek zorundadır. Çocukların ebeveynlere vakit ayırmaları, onlarla ilgilenmeleri pek mümkün değildir. Modernliğin ürettiği hızın, insanın sevdikleriyle bir arada vakit geçirmeyi engellediği anlatılır. Modernliğin içinde yetişen çocuklar ailelerine karşı ne kadar duyarsız davransalar da ebeveynler bu duyarsızlık karşısında kırılmazlar. Onlar çocuklarına karşı çok daha duyarlı ve titizdirler. Karakterler arasındaki fark sadece kuşaklar arasındaki bir farkı değil aynı zamanda geleneksel toplum ile modern toplum arasındaki farkı/kopuşu da simgelemektedir. Bencillik modernliğin bir sonucu olarak gösterilir. Tokyo Hikâyesi’nin 1953 tarihli olduğu, yani modernleşmenin etkilerinin derin bir analize tabi tutulması için erken bir dönem olduğu göz önünde bulundurulduğunda Ozu’nun öngörüsü daha iyi anlaşılır.

RUHU ESAS ALAN FELSEFİ KAVRAYIŞ

Büyük anlatılar yerine sıradan insan hikayelerine odaklanma, insanın en doğal halini gösterme çabası, sokakta, evde var olanı olduğu haliyle perdeye taşıma gibi ince ayrıntılar Ozu sinemasının belirgin özelliklerindendir. Minimalist üsluba sahiptir. Basit ama insani olanı göstermeye çalışır. Aynı noktaya işaret eder. Filmlerin benzerliği ve aynı oyuncularla çalışması bunun en açık örneklerinden biridir. Filmler arasındaki yakınlıklar onun temel felsefesini anlatma ısrarını gösterir. Filmler birbirinin tekrarı/devamı gibidir. Fakat her filmde birbirinden çok farklı şeyler anlatmak gibi bir derdi de zaten yoktur.

Çağdaş izleyici bir yönetmenin benzer temalar işlemesine alışık değildir. Bu nedenle yapımcılar izleyicide ‘şok’ etkisi oluşturmaya çalışır. Ozu’nun estetik kaygılardan uzaklaşmadan aynı tema etrafında sürdürdüğü anlayış ise bir derinleşme çabasıdır. İzleyiciyi büyülemek gibi bir derdi yoktur. Modern sinemanın sansasyonel olmak adına başvurduğu cinsellik onun sinemasında rastlanılacak bir detay değildir. Ozu sineması haz ya da şehvet odaklı bir anlatının uzağında ruhu esas alan felsefi kavrayışın üzerine inşa edilmiştir. Özgüven sahibidir. Sineması gücünü sadelikten ve tutarlı anlatımdan alır.

Kamerasını aynı noktada sabitlemiştir. Çok hareket ettirmez. İzleyiciyle göz hizasında durur. James Monaco, ‘Bir Film Nasıl Okunur’ adlı kitabında Ozu’nun kullandığı göz hizası çekimi için, “Yasujito Ozu, sürekli alt-açı stilini en iyi kullanan yönetmenlerdendir ama görüntünün tasarımını gerçekten bozmaya çalışmadan kullanır bunu, yalın Japon oturma tarzına göre oturmuş bir Japon izleyicinin gözünden çekim yapar. “Göz hizası kuşkusuz izleyicinin gözüne dayanır” ifadesini kullanır.

GEÇİŞLERİ ANLATAN SİNEMA

Ozu sineması bir sürekliliğe işaret eder. Japonya’nın Batılılaşma sürecine dönük eleştirilerinin altında yatan da bu sürekliliğin kesilmesi kaygısıdır. Modernleşmenin Japon toplumunu kendi köklerinden uzaklaştırmasından endişe eder. Aile kopuşun gözlemlendiği yerdir. (Aile aynı zamanda Japon toplumunun kendisidir). Modernleşmenin toplumsal çözülmeye yol açtığını anlatmak için aile metaforunu kullanır. Günaydın filminde televizyonun aile yaşamındaki etkisi yer yer mizah aracılığıyla bu ‘çözülmeyi’ anlatmaktadır. Ailelerin orta sınıf olması da tesadüf değildir. Alt sınıftan sıyrılıp, üst sınıfa geçiş ümidiyle Batılılaşmayı kanıksayan orta sınıf... Ozu kamerasını bu sınıfların gündelik yaşamına sabitler. O, ailelerdeki koşturmaya, heyecana, içinde bulundukları dünyadan başka bir dünyaya geçmek için verdikleri mücadeleyi perdeye taşır. Doğdum, Ama filminde babalarının iş yerinde önemli bir pozisyonda olduğunu düşünen çocukların gerçeği öğrendiklerinde yaşadıkları hayal kırıklığında olduğu gibi hayaller ile gerçekler arasındaki boşluğun yol açtığı krizleri gösterir. Bu ‘geçiş’ deneyimi Ozu sinemasını anlamak için anahtar kavramlardan biridir; orta sınıftan üst sınıfa, geniş aileden çekirdek aileye, kırsaldan şehre, yoksulluktan zenginliğe, gelenekselden moderne geçiş!

TOPLUMA KAYBETTİKLERİNİ HATIRLATTI

Ozu filmlerindeki hikaye Batılılaşma tecrübesine sahip farklı toplumlarda da görülmektedir. Auteur bir yönetmen olarak Ozu, kendine has üslubuyla filmlerinde yer alan aile içi krizlerle gelenek ile Modernite arasındaki çatışmayı anlattı. Bunu yaparken de politik bir tavrı ön planda tutmadı. Daha ziyade toplumsal bir dönüşümün sıradan insanların gündelik yaşamını nasıl etkilediğini anlatmaya çalıştı. Batılılaşmanın kimilerine göre evrensel bir norm olarak kabul edildiği kimilerine göre ise dayatıldığı bir çağda Ozu, bir duyarlılık geliştirip, topluma ‘neyi kaybettiklerini’ hatırlatmak istedi. 1962 yapımı son filmi olan Bir Güz Öğleden Sonrası’nda son sözünü söylercesine meselesini anlatıp bir yıl sonra yaşama veda etti. Eserleriyle sinema sanatının eşsiz temsilcilerinden biri olarak anılmaya devam ediyor.

#Yasujiro Ozu
#Japon
#Akira Kurosava
2 yıl önce