Konferansa katılan konuşmacılar geçmişten günümüze uzanan dramların, toplumsal, kültürel ve politik bağlamlarda nasıl şekillendiği ve günümüz sorunlarına nasıl ışık tuttuğu konuları üzerinde durdu. Konferansa Batı Trakya, Doğu Türkistan, Arakan, Filistin, Balkanlar, Afrika, Güney ve Kuzey Amerika’dan birer temsilci katıldı.
"KÜÇÜCÜK BİR PROBLEMDE BEDEL ÖDEDİK"
Batı Trakya adına konuşan Pervin Hayrullah, “Seçimlerde tüm Yunanistan maviydi, yalnız Batı Trakya bölgesi renk değiştirmişti. Bunun ardından bölgemize gelip neden oy vermediniz, oy vermezseniz size hizmet gelmez şeklinde tehdit ettiler. Biz çocukluğumuzdan beri şunu görüyoruz köylerimize ansızın polis baskınları yapılırdı. Gözlerine batan küçücük bir şeyde bunu ödetirlerdi bize. Farklı alanlarda 78 temel problemimiz var Batı Trakya Türkleri olarak” dedi.
"ANLAMLI BİR EYLEM EKSİK"
Doğu Türkistan adına konuşan Fatmagül Çakan, “Doğu Türkistan’da devam eden soykırımın uluslararası tanınırlığı artarken, küresel toplumun anlamlı bir eylemi hala eksik. Bazı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar Çin’in eylemlerini kınıyor ancak ekonomik ve siyasi kaygılar çoğu zaman ciddi müdahaleyi engelliyor” diye konuştu.
"NÜFUSUN YÜZDE 80’İ YARDIMA MUHTAÇ"
Arakan adına konuşan Asma Jamil, “Arakan’da ciddi bir hareket kısıtlaması, temel ihtiyaçlardan yoksunluk bulunuyor. Bu uluslararası anlamda bir çözüme kavuşmalıdır” ifadelerini kullanırken, Filistin adına konuşan Saleh Odeh ise, “İsrail ablukası, Gazze’deki sivil halkın maddi gelirlerini ve ekonomik kaynaklarını azaltmaya yönelik sert baskılara neden oluyor. Abluka Gazze’de yaşayan insanların yüzde 80’ini yardıma muhtaç hale getirdi” şeklinde konuştu.
Ayrıca konferansta Balkanlar adına Dr. Muammer Dzananovic, Afrika adına Prof. Dr. Chakib Benafri, Güney ve Kuzey Amerika adına ise Jose Caminals sunum yaptı.
"ULUSLARARASI ÖRGÜTLER SINIFTA KALDI"
Konferansa katılan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Yüksel ise, “Bugün Gazze’de soykırımın acımasızlığı altında ezilen milyonlarca insan var. Yemen’de Arakan’da açlıkla boğuşan çocuklar, Afrika’nın çeşitli köşelerinde susuzlukla mücadele eden insanlar, siyasi baskılar altında yaşayanlar. Liste uzayıp gidiyor. Unutmayalım ki, bir insanın hakkı gasp edildiğinde, tüm insanlık incinir. Bu nedenle, ezilen halkların sesi olmak sadece onların değil, hepimizin görevidir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul edilişinin üzerinden geçen 76 yıllık zaman zarfında başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olmak üzere, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Ezilen Halkların haklarını güvence altına almaya yönelik taahhütlerini ihmal etmiş, çalışmalarda sınıfta kalmış, tam tersine Gazze’de İsrail mezalimine uğrayan Filistinli kardeşlerimizin örneğinde olduğu gibi bu yönde karar almanın önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkmıştır” dedi.
