|

'Kürt kartının ömrü'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Kemal Öztürk köşesinde bitmeyen Kürt kartlarını açtı. Akif Emre, Ali Saydam, Hasan Öztürk ve Hatice Karahan da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:00 - 4/04/2017 Salı
Güncelleme: 11:15 - 4/04/2017 Salı
Yeni Şafak
Ali Saydam, Hasan Öztürk, Akif Emre, Hatice Karahan, Kemal Öztürk.
Ali Saydam, Hasan Öztürk, Akif Emre, Hatice Karahan, Kemal Öztürk.

Kemal Öztürk, Akif Emre, Ali Saydam, Hasan Öztürk ve Hatice Karahan'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Basarsanız patlayacak


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretini, sahada birkaç farklı kaynaktan takip ettim. Durum iyi gözüküyor. Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretleri her zaman dikkatle izlenir. Hem bölgede hem de Kürt meselesini takip eden çevrelerde. Benim Erdoğan'ın ziyaretinden beklediğim, çok ses getirecek, dönüm noktası olabilecek mesajlardı. Ancak bu denli güçlü mesajlar olmadı. Yine de halkı memnun edecek bir konuşma oldu gibi gözüküyor.Özellikle yeni bir çözüm süreci olacaksa, bunu artık terör örgütü ya da siyasi uzantılarıyla değil, doğrudan halkla yapacağız ifadesi çok önemliydi. Kürtlere güvenlik açısından sahip çıkan, koruma ve kollama sözü vermesi yine altı çizilecek başlıklardan.



Hakikati karartan sahte hakikatler sunar...


Her toplumun alamet-i farikası olabilecek bazı özellikler öne çıkar. Reklam da tüketim alışkanlıklarından beslenen kapitalist ilişkilerin en önemli alametlerinden...Reklamın artık hayatımızı tümüyle kuşattığı, sadece temel ihtiyaçlarımızın nasıl karşılanacağını belirlemekle kalmayıp dünya görüşümüzü, siyasal tercihlerimizi bile yönlendirdiği bir medya çağındayız. Bunun bir realite olarak karşımıza çıkması reklamın özünde yatan sahteliği meşrulaştırmayı gerektirmez. Bilakis tam da bu noktada, yani hayatımızı tüketim merkezli bir algıyla kuşatan ayartıcı kitle iletişim unsuruyla hesaplaşmayı gerektirir.Bilinen hikayedir, basılı medya alanında gazeteyi ilk yaygınlaştıran İngilizler oldu. İngiltere'de 18. Yüzyıldan itibaren etkili gazeteler artık belli düzeye gelmişti. Başlangıçta gazetelere reklam vermek ayıplanan bir şeydi. Sanayi kapitalizminin beşiği sayılan İngiltere'de reklam veren tüccarlara pek itibarlı gözle bakılmazdı. Pek çok alanda olduğu gibi kapitalizmin yükselişe geçtiği medya toplumunda ahlaki değerler de çözülmeye başlayacaktı. Nitekim günlük gazetelerin yaygınlaşmasıyla reklam ve itibar konusundaki değer yargıları da altüst olacaktır.. Artık reklam vermek itibarlı işadamı olmanın göstergesiydi..


Pötibör lafının anlamını bilmezdik


Üniversitede öğrencilerimizle paylaşmak ve 'kriz iletişiminin' ana hatlarında takılmanın nelere mal olabileceğini anlatmak için bundan daha iyi bir örnek bulunabilir mi acaba…Çocukluğum onların bisküvileriyle geçti. Bakkalda kapakları şeffaf teneke kutular içinde satılırdı. Pötibör (Petit-Beurre) lafının anlamını bilmezdik. Ama bayılırdık o bisküvilere. Benim çocuklar da süte çaya batırıp yedikleri Ülker bisküvileriyle büyüdüler. Torunlarımız da öyle yapacaklar. Hiç şüphe yok.Bizim liseden okul arkadaşım, geleneklerimiz gereği 'kardeşim' Murat Ülker Beyin atılımlarını, heyecanını, ileri görüşlülüğünü, girişimci ruhunu gururla izliyorum. Babası rahmetli Sabri Ülker'den 2000 yılında devraldığı bayrağı başarıları katlayarak bugünlere kadar onurla taşıdı. Yıldız Holding'i ülkenin en nadide kuruluşlarından biri haline getirdi.



Zaten İngiliz araştırma şirketinin gördüğü de budur


İngilizlerin gördüğünü bizimkiler görmüyor olabilir mi?İngilizlerin gördüğü olasılığı bilenlerin evirip çevirip işi “çatışma”üzerine getirmeye hazırlandıklarını görmüyor olabilir miyiz?İngilizlerin gördüğünü Almanlar, Hollandalılar ya da Norveçliler görmüyor olabilir mi? Görüyorlar ki o nedenle hırçınlaşıp, o nedenle Türkiye'nin iç işlerine karışıyor olamazlar mı?İngilizlerin gördüğünü CHP ve “hayır cephesi” görmüyor olabilir mi? Görüyor olmalılar ki “Evetçileri İzmir'de denize dökmek”ten söz ediyor olmalılar..!Dün İngilizlere ait bir şirket 16 Nisan'daki referanduma ilişkin önemli bir araştırma yayınladı. Mobil araştırma şirketi Qriously tarafından 28-30 Mart tarihlerinde akıllı telefon uygulaması kullanılarak, 3 bin 418 yetişkin kişi üzerinde yapılan anket sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı.Evet oylarının oranı yüzde 61.4, hayır oranı ise 38.6 olarak verildi.



Harcamaları anlamaya devam edecek olursak...


Beklediğimiz kallavi veri, malumunuz açıklandı. Ekonomimiz 2016 yılının son çeyreğinde, beklentilerin üzerinde bir performans kaydederek, yıllık bazda %3,5 oranında bir büyüme gerçekleştirdi. Böylece veriler, 2009 krizinden sonraki ilk daralmasıyla 3. çeyrekte şoke olan ekonominin, hızlı bir şekilde toparlanmaya başladığını gösterdi.Bu arada, yılın 2. ve 3. çeyreğine dair büyüme verileri de, bir miktar revizyon gördü. Buna göre, daha önce sırasıyla %4,5 ve %-1,8 olarak açıklanan 2. ve 3. çeyrek GSYH gelişimi %5,3 ve %-1,3 oldu. Külliyen baktığımızda ise, Türkiye ekonomisi 2016 yılını %2,9 oranında bir reel GSYH artışıyla geride bıraktı. Potansiyelimiz ve ihtiyacımız açısından değerlendirdiğimizde pek tatmin edici değil ancak 2016'nın feci gelişmelerini işin içine kattığımızda şükrettirici…

Şimdi son çeyreğin %3,5'lik hızına odaklanıp, bu sürpriz nasıl gerçekleşmiş bir bakalım.Bu bağlamda istatistikleri incelediğimde ortaya çıkan ana maddeleri şöyle bir özetleyeyim...



#Kemal Öztürk
#Akif Emre
#Ali Saydam
#Hasan Öztürk
#Hatice Karahan
7 yıl önce