|

İngiltere’de “kimlik politikası”: Brexit vs. Megxit

Tüm dünya, Kraliçenin ülkesinin Brüksel saatiyle 31 Ocak gece yarısı itibariyle büyük umutlarla üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden ayrılmasına şahit olurken “kimlik politikası” yine tüm gerçekliğiyle bir ülkenin kaderini değiştirmiş oldu. Muhtemelen, bu boşanma olayına şahit olmayı en çok arzulayan kişi Charles de Gaulle olurdu.

Haber Merkezi
04:00 - 1/02/2020 Cumartesi
Güncelleme: 04:11 - 1/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
ELİF SELİN ÇALIK

İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılmasının “kimlik politikası” ile karakterize edilmiş olması sıradan bir hal değildir. Fransa eski Başkanı Charles de Gaulle’ün sırasıyla 1963 ve 1967 yılları arasında Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik başvurusunu veto etmesi manidardır. De Gaulle bu vetoları ile ileri görüşlü bir hamle yaparak İngilizlerin aslında Avrupalı olmadıklarını seneler önce dünya sahnesine taşımıştır.

Kimlik politikaları ulusal, kültürel, dini ve etnik farklılıklar konusunda anlaşmazlıkları içerir. Bir tarafı kazanan ve diğeri kaybeden türlü oyunlar üretebilir. Örnek verilecek olursa, Brexit’ten sonra İrlanda sınırı (backstop) hakkında ne yapılacağı sorusu kimlik politikalarının açık bir örneğidir. İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere ve AB arasında bir ticaret mevzusu gibi görülse de Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasındaki gerginlikler realitede bir kimlik sorunudur. Konunun Hayırlı Cuma (Belfast Anlaşması) Anlaşmasından IRA terörüne kadar giden pek çok yönü vardır. Bu konunun ayrı bir yazıda ele alınması daha isabetli ve yerinde olacaktır.

İNGİLİZLERİN ÜSTÜNLÜK SENDROMU

Brexit’te sebep yani birlikten ayrılmak istenmesinde gerçek mevzu para birimi, Avrupalı işçilerin çalışması gibi konular elbette değildir. İngilizlerin gerçek sorunsalı kendilerini Avrupa toplumundan farklı hatta yer yer üstün görmesidir. Yani, İngilizler bir nevi zorla evlendirilen kız sendromu yaşamaktadırlar. İşte bu nedenle İngiltere, fırsatını bulunca mülteci krizi, para birimleri Sterlin’in daha değerli olması, NHS sistemi gibi ülkenin iç politikası ile ilgili konulara odaklanma bahanelerini göstererek hızlıca bu boşanmayı gerçekleştirmek istedi.

40 yılı aşkın süredir devam eden bu birlikteliği bitirmek bir kaç toplantı ve yasa ile başa çıkılacak bir husus olmadığından 3 yılı aşkın süredir devam eden Londra-Brüksel arası pazarlıklar ve diplomasi trafiği 31 Ocak 2020 Brexit’in resmi gerçekleşme tarihi ile sonlanacağa benzemiyor. İngiltere hükümeti, 31 Ocak’a özel madeni para dahi bastırmış olsa da 11 aylık geçiş süreci bir nevi pazarlıkların devam edeceğine işaret ediyor. Saatler 31 Ocak 2020’ye ayarlanmış olsa da bu tarih Brexit hikayesinin sonlanacağı anlamına gelmiyor. Bu 11 aylık geçiş sürecinde İngiltere, birliğin kurallarını işlemeye devam ederken bir yandan da kendisini birliksiz bir geleceğe hazırlayacak. Bu geçiş sürecinin en kilit noktası, İngiltere’nin gümrük birliğine ve tek Pazar anlaşmasına bağlı kalması. Yani, vize konusunda 11 ay boyunca hali hazırda var olan kurallar devam edecek. Avrupa’dan çift taraflı seyahatlerde vatandaşlara vize sorulmayacak. 11 ay boyunca dolaşım serbestiyeti devam edecek. Avrupa ülkeleri ve İngiltere arasındaki serbest ticaret de hiç bir ekstra vergi ve maliyet olmadan devam edecek.

11 aylık geçiş sürecinin sona ermesi ile beraber, İngiltere’nin birlikten üyeliği düşürülecek ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu gibi pek çok siyasi kurumdan feragat edecek. Hukuki anlamda halihazırda Birliğe üyeyken dahi kendi sisteminden taviz vermeyen İngiltere için bu kurumlardan ayrılmak pek önemsenmeyecek gibi görünüyor. Ancak burada altının çizilmesi gereken en önemli husus, İngiltere›nin aylık artık oy hakkı olmayacak olsa da, AB kurallarına uyması gerekecek. Avrupa Adalet Divanı, herhangi bir yasal anlaşmazlık hakkında son sözü vermeye devam edecek. Öte yandan, İngiltere 11 aylık geçiş boyunca birliğe maddi olarak kaynak sağlamaya devam edecek. Çünkü, 2018’de İngiltere, AB’ye 13,2 milyar pound tutarında tahmini brüt katkı yaptı. İngiltere, AB’den 4.3 milyar pound kamu sektörü geliri aldı. Yani, İngiltere›nin AB’ye net kamu sektörü katkısı tahmini 8.9 milyar pound. Bu nedenle, AB bu fonu 11 aylık geçiş sürecinde de alacağına dair bir tahakkuk sağladı.

MEGHAN KRİZİNİN GÖSTERDİĞİ

2021’de nihai kararların verileceği Brexit süreci devam ederken İngiltere, Ocak 2020’de ikinci bir kimlik politikasını içeren hadiseye şahit oldu. Prenses Diana’nın oğlu Prens Harry ile eşi Meghan’ın kraliyet ailesinden çekilmek istemeleri de bir kimlik politikası örneği olarak tarihe yazıldı. Kraliyet ailesinin sorumluluklarının ağırlığından yakınan Meghan, Amerikalı isyankar ve özgür ruhunu serbest bırakarak Kanada’ya yerleşmek istemiş olması İngiltere’de esasen magazinsel bir olay olarak algılanmamalıdır. Konu, kraliyet ailesinin soyluluğundan İngiltere’nin soft power (yumuşak gücü) ve turizmini etkileyecek kadar önemlidir. Meghan Markle, ırksal mirası nedeniyle değil, aynı zamanda feminizmi ve aktivizmi ile değişimi temsil etti. Meghan’ın Brexit’in milliyetçi bir kimliği ve İngiltere›nin imparatorluk geçmişine dönüşününü (Great Britain tezi) savunduğu bir anda gelmesi bir anda tepkileri üzerinde toplamasına sebep oldu.

18. yüzyılda İngiltere kesinlikle Amerikan kültürel geleneklerini şekillendirmiştir. Şimdilerde kültürel emperyalizm başka bir şekilde çalışıyor ve Amerika, İngiliz kültürünü şekillendiriyor. Amerikan kültürel emperyalizmi sadece McDonald’s veya Disney’den ibaret değildir. Amerika aynı zamanda kimlik politikaları ihraç ediyor. Belki de İngiltere Krallığı’nın tarihinde ilk kez, Amerikan tarzı kimlik politikası kraliyet işlerine müdahil oluyor. Meghan’ınların kraliyet ailesinden ayrılmaları gündemi çok meşgul etmeden asıl odaklanılması gereken elbette Brexit’in halka etkisi. Meghan’ın ayrılması halkın kesesine ne kadar etki ediyor sorgulanması gereken bir durum. Burada asıl mevzu, Brexit ile beraber Birleşik Krallık’ta yaşayan Avrupalıların ve ülkenin kendi halklarının karşı karşıya kalacağı durumlar. Örnek verilecek olursa, Erasmus programını ve İngiltere›yi Avrupa’ya bağlayan diğer girişimleri sona erdirmek gelecek nesiller için elbette zararlı olacaktır. Erasmus’un yerini alacak başka muadil öğrenci değişim programları ortaya koymak zorunda ülke. Bu konuda şimdiden bir kaç adım atılmış durumda halihazırda.
İ
ngiltere
Başbakanı Boris Johnson’ın bilim insanları ve alanında uzman kişilere yönelik yeni bir oturum ve
çalışma
izninin
Ş
ubat
ayında uygulamaya geçeceğini açıklaması mesleğine yıllarını vermiş ve
İ
ngiltere’den
gelecek umut eden binlerce kişiye müjde oldu.
İ
ngiltere’deki
211 bin araştırmacının yarısının Avrupa’dan olduğu gerçeğini unutmayan
İ
ngiltere
umarız
ülkenin
eğitim karnesini Brexit dolayısıyla düşürmez.

Tüm dünya, Kraliçenin ülkesinin Brüksel saatiyle 31 Ocak gece yarısı itibariyle büyük umutlarla üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden ayrılmasına şahit olurken “kimlik politikası” yine tüm gerçekliğiyle bir ülkenin kaderini değiştirmiş oldu. Muhtemelen, bu boşanma olayına şahit olmayı en çok arzulayan kişi Charles de Gaulle olurdu.

#AB
#Boris Johnson
#Charles de Gaulle
#Avrupa Parlamentosu
4 yıl önce