|

Pazarlar biraz kayıtsız biraz rahat

Yazar Erhan Genç, pazarları sorumluklarını yerine getirmeyen insanlara benzetiyor. Genç, “Pazar günleri bir insan olsa mutlaka işlerini erteleyen biraz kayıtsız biraz rahat, biraz da yerine getirmediği sorumlulukları çevresine yansıtan biri olurdu” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 7/04/2024 Pazar
Güncelleme: 00:50 - 7/04/2024 Pazar
Yeni Şafak
 Erhan Genç
Erhan Genç

Pazar günleri Hariciye Kalemi tatil olduğunda Râkım yine arkadaşının evine gider, o gün ailece bir yere gidilecekse Râkım’ı kütüphane odasına kapayıp öyle giderlerdi. Râkım için böyle bir gün ne mesut bir gündü! Bu anlatı tahmin edileceği üzere Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Bey’le Râkım Efendi isimli romanından. Râkım Efendi’nin bu mutlu günü pek çoğumuz için de bir rüya olabilir. İş, güç, koşuşturma olmadan bir kütüphaneye kapatılıp, saatlerce kitap okuyabilme imkânı… Pazar gününü sıkıcı bir gün olmaktan kurtaracak ihtimallerden biri de budur belki. Bu hafta pazarların dedikodusunu yapmak için yazar Erhan Genç’in kapısını çalıyoruz. İlk olarak “Klasik bir pazar gününüzü tarif eder misiniz?” diye soruyoruz. Cevabı şu şekilde oluyor: “Sabit bir mesaim olmadığı ve zaman zaman uzaktan çalıştığım için bazı işlerimi pazar günleri yapıyorum. O yüzden zihinlerimizde imajı canlanan pazar günü diye bir klasiğim olmuyor genelde. Benim için her pazarın, o haftanın yoğunluğuna göre değişen bir yanı bulunduğunu, yapılacaklar listemin kabarıklığına göre pazar günlerinin sürprizlere açık olduğunu söyleyebilirim. İşin dışında pazar rutini diyebileceğim tek şey çocuklarla dışarıya çıkıp yürüyüş yapmaktan ibaret.

Yaşadığım muhit, hafta sonları herkesin mevsimine göre ‘havalı’ kıyafetlerini çekip arabayla kahve içmeye çıktığı bir yer olduğundan dışarıya adım atsan arabaya denk geliyorsun. Bunun için ben de plan yapacaksam hafta içi yapıyorum mecburen. Diyeceğim odur ki pazarlar, sadece yapılacaklar listesine bağlı değil yaşadığınız muhitle de yakından alakalı bir gün. Son tahlilde buraların pazar klasiği trafik diyebilirim maalesef.”

İşi olan sıkılmaz

Genç’e pazarları sıkıntı olmaktan kurtarmak için öneriniz nedir, diye de soruyoruz. Genç de, “Eğer o pazar çalışacaksam, pazar günleri kendiliğinden bir sıkıntı olmaktan çıkıyor zaten.” diyerek başlıyor cevabına. Ardından şunları söylüyor: “Pazar günlerini sıkıntı ile bütünleştiren zihnin biraz da tatil kelimesinin sözlük anlamına yakın bir hayat yaşayan, kendini meşgul etme becerisi düşük, bir içsel motivasyona sahip olmayan, gündelik yaşayan kafalardan ortaya çıktığını düşünüyorum. Pazar günü işi olan birinin sıkılmak diye bir lüksü olamaz.”

Film listem hazır

Peki ya sizce pazar günü izlenecek en iyi film hangisidir? Genç’in telefonunda izlenecek filmler diye bir liste her zaman olurmuş. Dost meclislerinde bahsi geçen filmleri oraya not edermiş. “İlk bulduğum fırsatta o listeden bir film izleyip listeden çıkmasını sağlıyorum.” diyen Genç, “Günlük hayattaki akıştan dolayı film izleyecek bir boşluk bulmanın zor olduğunu düşünen biri için ‘pazar günü filmi’ kavramının karşılığı kalmıyor maalesef. İzlemeye gelince, film, izlemeye vakit bulduğun ilk anda izlenecek bir şey benim için. Dolayısıyla pazar izlenecek filmim yok, izlenecek film listem var diyebilirim. İlle de bir tür seçeceksem romantik komedi tarzı bir film seçebilirim” ifadelerini kullanıyor.

Çantamda birden fazla kitap var

Konu kitaplara gelince de “Kitap okumak her an hayatımın içinde kendine yer bulan bir faaliyet” diyor ve şunları anlatıyor: “Çantamda her zaman arasına ayraç konulmuş birden fazla kitap taşırım. Genelde hafta içi ne okuyorsam, pazar günleri de o kitaba devam ediyorum. Şu sıralar elimde Atasoy Müftüoğlu’nun Geleceği Özgürleştirmek kitabı var. Aynı zamanda Gazzâli Konuşmaları’nı taşıyorum yanımda.”

Arkadaş buluşmaları pazartesi

Genç’in arkadaş buluşmaları pazartesi günü olurmuş. İki haftada bir arkadaşlarıyla buluşup, sohbet ettiğini söyleyen Genç, “Arkadaş buluşması için pazar günlerinin pek bir ayırt ediciliği yok benim için. Ayrıca sevdiğin biri tarafından çağırılıyorsan gün yahut saatin çok önemli olmadığını düşünüyorum” diyor.

Aynı kafe, aynı masa

Pazarları favori mekânını sorduğumuzda ise birçok öyküsünü de yazdığı bir kafeden bahsediyor: “Çalışmam gereken bazı pazarları eğer trafiği ve kalabalığı göze alabiliyorsam lokasyon olarak yakınlarda bulunan göletin kenarındaki kafede alıyorum soluğu. Kafenin verandasında en köşedeki masa boşsa değmeyin keyfime. Her gittiğimde mutlaka oraya oturmaya çalışıyorum. Mekâna geldiğimde o masa doluysa garsondan boşaldığı ilk anda beni oraya almasını istiyorum. Birçok öykümü, son kitabım Biz de Boş Adam Değiliz’in bazı bölümlerini o masada yazdığımı söyleyebilirim.”

İzinden döndüğümüz pazarlar

Genç’in “en kötü pazar” denildiğinde aklına gelen yatılı kaldığı zamanlarda izinden dönüşlere denk gelen pazarlar oluyormuş. Öğrencilik yıllarına dair bu hatıraları şöyle aktarıyor: “Hafta sonu izinleri de daha uzun tatil izinleri de hep pazar günleri biterdi. Bir dönem pazar günleri, otobüse binip ailemden ayrıldığım, daha cumadan derdi içime düşen, belki biraz ağladığım buruk ve kötü günlerdi benim için.” Genç’in en güzel pazarı ise “iyi bir öykü” yazdığı pazarlar olabilirmiş. Genç, “En güzel geçen pazar günü deyince aklıma gelen net bir hatıra yok fakat iyi bir öykü yazdığımı düşündüğüm bir pazar günü veya ille öykü olmasına da gerek yok, iyi bir metin ortaya koyduğum bir pazar günü yahut ciddi bir okuma yapabildiğim bir pazar günü benim için güzel geçmiş demektir” diyor.

Keyfe keder boşluk

“Pazar günleri zaten çalışılan bir gündür” diyen Genç, şunları anlatıyor: “Bu, toplumun geneli için böyle. Pazar günü, elini hiçbir şeye sürmeyeceğim desen bile temizliğiydi, bulaşığıydı, çamaşırıydı peşini bırakmıyor. Bir yazarı sırtında robdöşambrı ve ağzında purosuyla boğazı gören bir evde yazacaklarını planlayan bir atmosferde tahayyül etmekle pazar günlerini keyfe keder bir boşlukta hayal etmek benzer imajların ürünü hayaller diye düşünüyorum.”

İşlerini erteleyen biri

Geldik sorun soruya: Pazar günü bir insan olacak olsa nasıl birisi olurdu? İşte Genç’in cevabı: “Pazar günleri bir insan olsa mutlaka işlerini erteleyen, işleri ertelerken umursamaz davranıp son gün gelince etrafına şu işi nasıl yapıyorduk diye soran biraz kayıtsız biraz rahat, biraz da yerine getirmediği sorumlulukları çevresine yansıtan biri olurdu.”



#Pazarları Hiç Sevmem
#Aktüel
#Hayat
23 gün önce