|

Tarık Buğra’ya vefa

Zeytinburnu Belediyesi kültür sanat etkinliklerinde belediyeler arasında öne çıkmaya devam ediyor. Tarık Buğra’nın doğumunun 100. Yılı için düzenlenen sempozyum Tarık Buğra Kitabı adıyla okurla buluştu. Kitap, Buğra’nın hayatı ve edebi kimliğini öne çıkarıyor.

Haber Merkezi
04:00 - 27/09/2020 Pazar
Güncelleme: 13:40 - 26/09/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Tarık Buğra
Tarık Buğra

Türk edebiyatının usta isimlerinden Tarık Buğra’nın roman, tiyatro, hikaye ve makaleleri kendisinden sonraki kuşakları da etkilemiştir. Usta yazarın sade dili ve güzel Türkçesi genç kalemlerin yetişmesinde yol göstermiştir. Roman ve hikayeci kimliği yanında gazetecilik mesleğini de sürdüren Tarık Buğra bugün hala ilgiyle okunan yazarlarımız arasındadır.

2018 yılında doğumunun 100. Yılı vesilesiyle Zeytinburnu Belediyesi tarafından 2018 yılında düzenlenen “Hatırlayıp Yeniden Bulmak/Tarık Buğra Yüz Yaşında” başlıklı sempozyum Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları arasında Tarık Buğra Kitabı adıyla geçtiğimiz haftalar okurla buluştu. “Andırıp Yine Bulmak” alt başlığıyla yanınlanan kitap Buğra’nın yazı ve fikir hayatına ışık tutuyor. Asım Öz’ün hazırladığı kitapta 42 yazar Tarık Buğra’yı farklı yönleriyle ele alıyor.


HOCASININ TEŞVİKİYLE YAZAR

Tam adı Süleyman Tarık Buğra olan yazar 2 Eylül 1918’de, ağır ceza reisi olarak görev yapan Erzurumlu Mehmet Nazım Bey ve Akşehirli Nazike Hanım’ın çocukları olarak Akşehir’de dünyaya gelir. İlk ve ortaokulu burada tamamlayan Buğra, babasının kütüphanesinden çok etkilenerek, küçük yaşlarda edebiyata ilgi duyar. 1933’te yatılı öğrenci olarak İstanbul Lisesi’ne giren Buğra, lisede Hakkı Süha Gezgin ve Pertev Naili Boratav’ın öğrencisi olur. Buğra, hocası Gezgin’in teşvikiyle ilk hikayelerini yazmaya başlar.

YAZARLIK VE GAZETECİLİK

Tarık Nazım takma ismiyle, hikaye ve şiirler yazan Buğra, aralıklarla İstanbul Üniversitesi’nin tıp ve hukuk fakültelerinde kısa sürelerle okur. Buğra, yaklaşık 3 yıl yaptığı askerlik görevinin ardından maddi sıkıntılar yaşarken, 1947’de kaydolduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeyken okul masraflarını çıkarmak için tezgahtarlık ve muallim muavinliği yapar. Mehmet Kaplan, Kasım Küfrevi ve Ahmet Hamdi Tanpınar ile dostluklar kuran Buğra’nın hayatı, Oğlumuz hikayesinin Mehmet Kaplan tarafından “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Hikaye Yarışması»na gönderilmesiyle değişir ve bu yarışmada ikinci olur. Çeşitli dergilere yazdığı hikayeleri gönderen Buğra gazeteciliğe ise 1952 yılında Milliyet gazetesinde başlar. Yazar, burada Abdi İpekçi, Reşat Ekrem Koçu ve Peyami Safa gibi isimlerle tanışıp birlikte çalışma imkanı yakalar.

1950’de Jale Baysal ile evlenen Tarık Buğra’nın 1951’de kızları Ayşe dünyaya gelir. Ancak çiftin evliliği on sekiz yıl sonra boşanma ile sonlanır. Buğra 8 Eylül 1977’de hikâye yazarı Hatice Bilen ile ikinci evliliğini yapar.Tarık Buğra Kitabı’nda Hatice Bilen Buğra 1994 yılında kaybettiği eşini “Yazar ve eş olarak Tarık Buğra” yazısında şu cümlelerle anlatıyor: Çalışırken, konunun hakkını vermek gayretiyle kurduğu dünyanın içinde kaybolup giderdi. O uzun ve yorucu kayboluş saatlerinin sonunda sokağa çıkmışsa, eve dönerken bana mutlaka çiçek getirirdi. Bu onun, kendisine temiz, rahat ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlayan eşine teşekkürüydü. Çünkü o, kendisini ancak işinden istediği verimi alabildiği zamanlarda sevgiye ve sevilmeye layık bulurdu.”

DOLU DOLU YAŞAMIŞ

Yazdığı eserler üzerine ise Hatice Buğra şu değerlendirmeyi yapıyor: “Tarık Buğra yaşadığı hayatın çeşitli safhalarını pek çok kişiden ve daha dolu ve daha bilinçli yaşamış, yaşadığı zamanın tarihi ile kendi kişisel tarihini aynılaştırmış, eserlerini okumadan yaşadığımız çağı anlayamayacağımızı yazarlardandır. Onun bize verdiği şey, hayatın kendisidir. Her çağa, onu –belki- farklı anlayacak ve değerlendirecek aka o her çağda kendi zamanını anlaşılmasına hizmet ederek önemini sürdürecektir.”

İnsanı anlamak için kendini anlamak lazım

  • Tarık Buğra iyi bir yazarın önce kendini iyi anlaması gerektiğini aksi durumunda başkasını da yazamayacağına inanır ve şöyle der: “Ben edebiyatın her şeyden önce anlamak ve anlatmak çabası olduğuna inanırım. İnsanı anlamak da evvela kendini anlamaktan geçer.” Tarık Buğra’nın sanat ve edebiyat anlayışı üzerine bir yazı kaleme alan Mehmet Tekin “Onun kaleme aldığı hikaye ve romanlar insan merkezlidir” der ve şu hususa dikkat çeker: “Özgün karakterleriyle, doğallığıyla, değerleri ve çelişkileriyle insanı anlatmak amacını güden Buğra, yaşadığı onca yoksulluk, yalnızlık ve çilelere rağmen insana iyimser bir gözle bakma anlayışını kendine ilke edinir, kendi sıkıntı ve komplekslerinin bedelini insana ödetmek istemez.”
#Tarık Buğra
#Kitap
#Yazar
#Edebiyat
4 yıl önce