|

Toplumumuzda kadının rolü çok kıymetli

Henüz anlatılmayan çok fazla kadın ve insan hikâyesi olduğunu ifade eden yazar Ülkü Demiray, edebiyatın görevinin bu hikâyeleri anlatmak olduğunu söylüyor. Demiray, “Toplumumuzda kadın, rolü açıdan çok kıymetli. Bu nedenle ben kadınlara kurban gözüyle bakmaktan yana değilim. Biz kadınların güçlü ve otoriter olduğu zamanlardan geldik. Karı koca arasında ilişkilerin güçlü olduğu, birbirine değer diliyle konuştuğu bir kültürün çocuklarıyız” diyor.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 4/02/2024 Pazar
Güncelleme: 23:35 - 3/02/2024 Cumartesi
Yeni Şafak
Ülkü Demiray.
Ülkü Demiray.

İnsanlık tarihi boyunca pek çok hikâye yarım kaldı. Bazıları şanslıydı anlatıldı, bazıları ise unutuldu. Tam anlamıyla unutulmasa bile toplumsal hafızanın çok gerilerinde kalmış Kıbrıslı kızların hikâyesi, yazar Ülkü Demiray’ın yeni romanı “Cümbezin Kızı” ile yeniden gündeme geliyor. Demiray, yarım kalan hikâyeler ile ilgili, “Bugün birçok insan için bir çok şey yarım kalmadı mı? Tarih, çok kuru kuru anlatıyor ama arkada kalan ne çok anne-çocuk, torun-nene ya da sevgili hikâyesi var… Tarihi bunlara sayı olarak veriyor işte. Edebiyatın görevi ise tarihini anlatmadığını anlatmak” diyor. Romanı “Cümbezin Kızı” ile Emine Işınsu Ödülü’ne layık görülen Ülkü Demiray ile son romanını konuştuk.

Cümbezin Kızı “Anlat beni” dedi

Kıbrıs’tan 1930 ile 1950 yılları arasında ekonomik sıkıntılar nedeniyle erken yaşta evlendirilen 3-4 bin civarında kız çocuk olduğu tahmin ediliyor. Cümbez’in Kızı da bu kızlardan biri. Ülkü Demiray, bu sürecin aslında 1920’li yıllardan başladığını söylüyor. “Ben kitabımda bu kadınların hikâyesine yoğunlaşıyorum. Aslında bu hikâyeler bir kadından ziyade bir insan hikâyesi” diyen Demiray, o dönem Kıbrıs’ta yaşayan ailelerin hangi şartlarda yaşadığına ve hangi şartlarda kızların bu evliliklere razı olduklarını ince ince anlatıyor. Demiray’ın bu hikâyelerin peşine düşmesi ise 3-4 yıl öncesinde gördüğü bir sosyal medya paylaşımı ile olmuş. Bu konuda en kapsamlı çalışmayı ortaya koyan Neriman Cahide Hanım’a ait olan bir kitabın kapağını sosyal medyada görmüş. Kapakta yer alan fotoğraftan çok etkilenmiş. “Ayrıntılı bir şey de yazmıyordu ama o fotoğrafın metni zihnimde döndü dolandı. İşin doğrusu önce nereye koyacağımı bilemedim. Sonra Kıbrıs’ın o dönemini araştırmaya başladım. Öylelikle buradan bir hikâye doğdu ve onu anlatmaya karar verdim. Bir gece ağaç fısıldadı ve Cümbezin Kızı karşıma geldi ve dikildi. ‘Hadi ne bekliyorsun? Anlat beni!’ der gibi bir hali vardı. Anlatmaya başladım. Karakterlerin daha adını koymadan hayal meyal yüzleri geldi. Bu kitap için günde 3-5 saatlik bir uyku ile 17-18 saat çalıştım” diyor. Demiray’ın tüm araştırma ve yazma süreci 4-5 ay sürmüş.

Hikâye için yedi ayrı başlangıç yaptım

Cümbezin Kızı için yedi ayrı başlangıç denemiş Demiray. “Başlangıçlardan birinde tüm ailenin toplanıp yemek yiyecekti. Ben yemek yediremedim onlara. İçecekleri su nereden gelir? Ocak nerededir? Ne türde ekmek yerler? O dönemin sosyal hayatına giremedim” diyor. Böylece araştırmaya başlamış. Önce Türkiye’deki Kıbrıs derneklerini aramış. Onlar aracılığıyla Eski Kıbrıs Büyükelçisi İsmail Bozkurt ve birkaç hanımefendiye daha ulaşmış. “İsmail Bozkurt, bana anılarını yazdı. Sürekli telefon üzerinden Kıbrıs’ı ve o günleri konuştuk. Hatta daha da eskiye giderek onun babaannesinden dedesinden dinlediği anıları dinledim” diyor Demiray. Kızların gelin gittiği topralardaki canlı kaynaklara, ayrıntılı bilgilere ulaşmaksa daha zor olmuş. Türkiye’ye gelen ve Türkçe iletişim kurabileceği gençlerin telefonlarına oradan da ailelerine ulaşmış. “Onların büyüklerinin anlatılarını dinledim. Çok uzun görüşmeler yaptık. Böyle bir birikim oldu. Yine kitabın ilk okuyucularından biri İsmail Bozkurt’u. Ona ilk sorum şu oldu: ‘Kıbrıs bu kitapta ne kadar var?’ Çok şükür İsmail Bey, ‘Kıbrıs’ı burada görüyoruz’ dedi. Çok sevindim, mutlu oldum” diyor.

Kadınlarımız güçlü ve otoriter

Demiray’a anlatılmayan daha çok kadın hikâyesi var mı bu topraklarda diye soruyorum. “Hem de çok” diyor ve ekliyor: “Bizim toplumumuzda kadın, rolü açıdan çok kıymetli. Bu nedenle ben kadınlara kurban gözüyle bakmaktan yana değilim. Biz kadınların çok müthiş, güçlü ve otoriter olduğu zamanlardan geldik. Karı koca arasında ilişkilerin güçlü olduğ, kadınların ve erkeklerin birbirine değer diliyle konuştuğu bir kültürün çocuklarıyız. Bizler bir elmanın iki yarısıyız, dolayısıyla ikimizinde sağlıklı olması lazım.” “Ben beni bildim bileli hikâyeleri anlatıyorum. Anlatıların insanları büyülediğine inanıyorum” diyen Demiray, aynı zamanda hem öğretmenlik hem de masal anlatıcılığı yapıyor.

Arşiv.

Işınsu’yu ilk önce şiiriyle tanıdım

Cümbezin Kızı, geçtiğimiz 2021 yılında hayatını kaybeden yazar Emine Işınsu Ödülü’nün de ilk yılında sahibi oldu. Bu ödülün ilk ödülü olduğunu anlatan Demiray, “Emine Hanım’ı çok severek okurdum küçüklüğümde. Herkes onu romancılığıyla tanır ama benim onunla ilk tanışıklığım şiir kitabıyla oldu. Ben de yazmaya ilk şiirle başlamıştım. Ben bu hikâyeye başlamıştım” diyor. Kitabı bitirmeden evvel yarışmaya göndermsi için arkadaşlarının teşvik ettiğini ifade eden Demiray, “Jüriyi görünce ‘Olur mu ki?’ diye düşündüm. Hem de tarihi bir romanla! Son aşamaya gelsek bile güzel olur diye düşünürken, kazandım. Jüri üyeleri çok kıymetliydi. Onlardan onay almak, onlardan iltifatlar duymak çok kıymetliydi” ifadelerini kullanıyor.



#Aktüel
#Toplum
#Hayat
4 ay önce