|

Yaralı Serçe ve Cosimo

04:00 - 15/04/2024 Pazartesi
Güncelleme: 02:07 - 15/04/2024 Pazartesi
Yeni Şafak
Yaralı Serçe
Yaralı Serçe
TUBA KAPLAN

Öğretmen bir ailenin ortanca çocuğuydum. Babam koltuk altlarında kitaplarla eve gelir, arkadaşlarının kitapçısına uğrar bize bir şeyler alırdı. Bazı yazar isimleri, kitap renk dizileri, kasetler vs. o zamandır hafızamda. Sürekli taşındığımız için dağılan bir kütüphaneye sahiptiler ancak kütüphanemde onlardan kalan kitaplar var hâlâ. Çocukluğumda Çeçenistan, Bosna ve Afganistan marşları hakimdi ve savaş maalesef bu halkları perişan ediyordu. Eve gelen macera kitapları ve dünya klasiklerin yanında Hasan Nail Canat serisi de vardı ve Yaralı Serçe onlardan biri.

Belki de babamın hikâyesinden dolayı unutamadım bilemiyorum, babam da yetimdi çünkü bu beni hep duraklatır. Kerim, Yaralı Serçe yetimdi, askerler ebeveynlerini öldürmüştü, buna rağmen mücadelesi büyüktü. O yıllarda çocukluk tabii Battal Gazi dizileri, Seyid Onbaşı filan, yani Malkoçoğlu gündemimizde. Film bitince savaşıyorduk, kahramanlık hikâyeleri etkiliyordu. Savaş ortamı, marşlar Kerim ile özdeşleştirmişti beni.

Yıdırım Reis’in bölüğünde asker Kerim Rus askerlerine karşı bir mücadele veriyordu. Üç gün dağda, Afgan dağlarında, yürümüşlerdi ve bu benim için müthiş bir şeydi. Evimiz dağ yamacında bir lojmandı ve biz de dağlara çıkardık ailece. Biliyordum ne kadar zor olduğunu. Bir çocuğun yalnız kaldıktan sonra hayata bu şekilde güçlü devam etmesi beni sarsmıştı. Yaralı Serçe denmişti ona, çünkü kibar ve zayıf olduğu için sevilip bu lakabı almıştı. Kerim henüz hayat tecrübesi olmayan bir çocuk... Onun için Yıldırım Reis hem hoca hem alim hem de gönüllü askerdi. Sert kış koşullarında ayakta kalmak bile güçken evden ayrı açlarken hocası Yıldırım Reis kararlı olmayı ve inançları için mücadeleyi öğretiyordu.

Onca yorgunluğun, yalnızlığın, kıyım ve ölümün içinde bağımsızlık için dik duran Kerim’i o Afgan çocuğu bugün Filistinli çocuklara bakınca daha iyi tanıyorum.

Şeyh Abdullah›ı kaldığı hapishaneden kurtaran Yıldırım Reis ve ekibi, Yaralı Serçe de dahil olmak üzere Herat şehrini işgalden kurtaracaktır. Başarılı olurlar ama ülkenin özgürlüğe kavuşması için devam etmek zorundalardır hâlâ. Bu kararlılık ve cesaret, kendinin bu kadar farkında bir çocuk olabilmek benim için aşılmaz bir örneklikti.


AĞACA TÜNEN BORON’UN COSİMO’SU

Bunun dışında haylaz bir çocuktum ben. “Ağacın En Tepesinde” diye çocuk kitabı var ya tam da o şekil. Tüm gün ağaçlarda en yükseklere çıkar ve kimsenin ulaşamadığı dallarda etrafı izlerdim, Cosimo ile belki de o ağaçların tepesinde tanışmışımdır, kim bilir. Calvino’ya, “kalem sincabı” mı diyor ona Pavese, kesin bu ağaçlar yüzündendir sincap meselesi... Ağaca Tünen Baron’un Cosimo’sundan anlatacağım. 12 yaşında babasına isyan ederek ağaç tepelerine çıkmak da nedir? Kurallarla arası iyi olmayan çocukların yer çekimiyle de bir sıkıntısı var bu doğru. Bu ütopyada ağaca yerleşen ve bir daha yere ayak basmayan Cosimo daldan dala beslenir, gezinir ve uyur. Tam benim ağaç evler yapmak istediğim ağaçtan inmediğim döngüde sonsuzluk kurmuştu çocuk. Hayalperesti ve asiydi, kendine göre yaşıyordu ve kurallarını ortaya koymuştu.

Ağacın altı veya üstü iki dünyadan birini seçerek ağaçların üstünde yemek yiyen, temizlenen, “okuyan”, öğrenen, hatta âşık olan Cosimo, toplumdan, “yetişkinlerden” uzak yaşayışına rağmen insanlarla birlikte hareket etmekten ve onların yapıp ettiklerine müdahil olmaktan da uzaklaşmıyor.

Dünyayı değiştiremeyince kendi dünyasını kuran o çocuk, dünyayı değiştiremese de tanımaya ve anlamaya çalışıyor kurduğu düzen içinde. Bugün hâlâ bundan vazgeçmedim desem? Bütün yaşamını ağaçlarda geçiren bu küçük Barona karşılık sıklıkla doğaya çıkıyorum, artık ağaçlardan indim, nadir ağaçlara çıkarım ama bu masalsı romanı ve hayalperest Cosimo’yu göğe, ağaçlara doğru aramayı bıraktığım anlamına gelmiyor. “Keyifliyiz biz, ağacın en tepesinde”


#hayat
#aktüel
#kitap
15 gün önce