|

Çelebi'nin hikâyesi

Dış görünüşlerinden dolayı tahta kuyruk, geniş göz ya da tüylerinin renginden dolayı limonlu, kara kuyruk şeklinde isimlendiriliyor. Salma güvercini 150 km'lik bir mesafeden bile evine dönen bir posta güvercini. Çıkış yeri ya da yetiştirildiği yerden dolayı Mardinli veya Musullu gibi adlarla anılanlar da yok değil.

Yeni Şafak
10:00 - 10/06/2018 Pazar
Güncelleme: 10:17 - 10/06/2018 Pazar
Yeni Şafak
Asla yolunu kaybetmeyen, çok uzak mesafelerden yuvasına dönmeyi başaran kuşlar; güvercinler.
Asla yolunu kaybetmeyen, çok uzak mesafelerden yuvasına dönmeyi başaran kuşlar; güvercinler.
Tarihte güvercinlerden bahsediyorsak, hemen aklımıza bu zarif hayvanların “haberci” vasıfları gelir. Öyle ki, Suriye atabeglerinden Nureddin Zengî Mısır'da güvercinlerden kurduğu mükemmel posta sistemi sayesinde büyük bir ün kazanmıştı. Güvercinlerle Rakka ve Musul'dan Bağdat, Vâsıt, Basra ve Kûfe'ye 24 saat içinde haber ulaştırmak mümkündü.

Söz Bursa'ya gelir de, “Cânım Evliya”dan bahis açılmaz mı? Evliya Çelebi'nin
Seyahatnâme
'sinde söz ettiği bir güvercin türü var, adı
Bağdadî
. Asla yolunu kaybetmeyen, çok uzak mesafelerden yuvasına dönmeyi başaran ve bütün güvercin türlerinin en kıymetlilerinden, diye tavsif ediyor seyyah-ı âlem onları. Özetlediğimiz şu hikâyeyi okuduktan sonra bakalım siz de Evliya'ya hak verecek misiniz?

HARİKA VE ZEKİ KUŞLAR
“En büyük güvercin meraklılarından ve mirasyedi genç çelebilerden en ünlüsü Bursalı Sa'dî-zâde; miskle sarıp sarmaladığı ve nar taneleriyle beslediği 1000 güvercinlik koleksiyonu için 10 bin kuruş harcamıştı. Bir gün bu güvercin koleksiyonu (özel adı
Rumma
idi) süzüle süzüle uçarken bütün kasabayı şaşkınlığa düşüren çok korkunç bir fırtına koptu ve 24 saat sürdü. Sa'dî-zâde'nin güvercinleri gözden kayboldu ve dönmedi. Sa'dî-zâde aklını kaybetti. O ümitsizlik içinde Arabistan'a ve İran'a gitti. Bu şekilde Cezayir'e vardı. Bir gün orada bir saraya giderken sevgili güvercinlerini büyük bir şaşkınlıkla gördü. Onlar hakkında gizliden gizliye araştırma yaptı. Sarayın sahibi ona güvercinlerin yedi yıl önce büyük bir fırtınanın ortasında geldiğini ve geldiklerinden beri orada bulunduklarını anlattı. 'Evet', diye cevap verdi Sa'dî-zâde, 'Tüm bu Rumma'ların hepsi benim; onları 7 yıldır aramaktaydım ve Allah'a hamd olsun nihayet onlarla karşılaştım.' Ev sahibi kanıt istedi ve Sa'dî-zâde söylediğini doğrulamak için çabucak hazırlandı: Acele pazara gitti, bir miskal misk ve bir yük nar aldı. Güvercinleri bir gece miske yatırdı. Sabahleyin güvercinlerin kendine ait olduğunu ispat için ev sahibini şahit olarak davet etti. Güvercinliğe arkadaşlarıyla birlikte geldi ve kapısını açtı, nar tanelerini etrafa saçarak onlara alışılmış şekilde seslenmeye başladı. Bir anda kanat çırpan güvercinler arasında bundan önce hiç şahit olunmayan bir şekilde bir gürültü koptu ve sonra yiyecekleri açgözlülükle yedikten sonra havaya süzüldüler ve bir daha görünmediler. Ev sahibi onların döneceğini umdu. Fakat Sa'dî Çelebi, 'Tanrım sana şükürler olsun, onların benim olduğunu ispatladım' dedi. 70 gün içinde Cezayir'den Bursa'ya döndüğünde orada sevgili güvercinlerini, eski güvercinliklerinde yavru çıkarmak üzere kuluçkaya yatmış buldu. Onların aynı gün, Cezayir'den ayrıldıktan sonra 8 saatte Bursa'ya ulaştıkları iddia edildi. Bu Bağdadî olarak isimlendirilen kuş çeşidinin harika ve zeki kuşlar olduğu gerçekten de doğrudur.”

  • Şimdi sevgili okur, güvercinlerle ilgili Osmanlıca bir kitap Bursa'da bir antikacı dükkânında karşıma çıkıyor. Tam o esnada Tanpınar'ın güvercinli mısraları kanat çırpıyor hafızamda. Bu da yetmiyor, Bursa yollarında çantamda taşıdığım
    Türkler ve Doğa
    kitabındaki o güvercinlerle ilgili makaleyi içercesine okuyorum. Evliya merhumun anlattığı bu acâib hikâyenin kahramanı da Bursalı bir Çelebi. Bunların hepsi tesadüf olabilir mi?

Dolayısıyla bir güvercin yazısı yazmak neredeyse farz olmuştu. Ben de yazdım. Hoş, kuşları yazmasaydım çiçek yazısı yazacaktım. O da bir başka bahara borcum olsun!
#Ramazan
#Salma güvercini
#Çelebi
6 yıl önce