|

Kur’an ve sünnet eksenli bir dindarlık

Hz. Peygamber’in Müslümanlardan öncelikli beklediği temel vazife, ibadetlerin yerine getirilmesidir. Zira Hz. Peygamber hayatının her döneminde bunları çok sıkı bir titizlikle yerine getirmiş, söylemiyle eylemi arasında mükemmel bir uyum sağlayarak iyi bir ibadet hayatı yaşamıştır. Onun bu ibadetleri ifa edişinin temelinde ise, Allah’a karşı olan korkusu değil ona olan köklü sevgisi etkili olmuştur.

04:00 - 17/04/2023 Pazartesi
Güncelleme: 01:08 - 17/04/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Enbiya Yıldırım

Her Müslüman için Kur’an ve onu bizlere ulaştıran, yaşamıyla da örneklik sergileyen Hz. Muhammed’in hayatı çok büyük bir öneme sahiptir. Zira mümin için her ikisi, hayat düsturlarını içeren birer kılavuz olmaları yanında, ebedi hayatta mutluluğun da rehberleridirlaer. Bu nedenle dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan Müslümanların Kur’an ve sünnete çok fazla ehemmiyet vermeleri, hayatlarını bu ikisine göre tanzim etmeye çalışmaları son derece normal ve hatta olması gereken bir durumdur. Çünkü hayatla ilk tanıştıklarında İslamî geleneğe uyularak kulaklarına ezan okunmakta, ebedi yolculuğa uğurlanırken de namaz ve dua ile yolcu edilmektedirler. Dolayısıyla hayatın başlangıcı ile toprağa veriliş İslamî geleneklere göre yapılmakta, ikisinin arasını da Kur’an ve sünnetin öğretileri tanzim etmekte, hayatın temel düstûrlarını sunmaktadır. Müslüman bu ikisinin sunduklarına uygun bir hayat sürdüğünde hem inançlarıyla uyumlu bir yaşamı olacağını hem de her iki yaşamında mutluluğu yakalayacağını bilir. Mutluluk adeta bu ikisine endekslidir. Bu ikisi hayattan soyutlandığında, insanın ne dünyada ne de ebedi hayatta mutlu olması mümkündür. Onu her halukârda bekleyen bedbahtlıktır. Bu nedenle Kur’an ve sünnet eksenli bir hayat Müslüman için temel önceliği olan bir husustur.

Kur’an ve sünnet elbette önemlidir. Çünkü gerek Kur’an ve gerekse Hz. Peygamber’in hadis ve sünnetinde bir Müslümanın hayata nasıl bakması ve yaşamını nasıl sürmesi gerektiğinin temel prensipleri yer almaktadır. İnsanı yaratan yüce yaratıcı, kulun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hayatını temellendireceği temel dinamikleri kitabıyla birlikte göndermiştir. Bunların pratik hayatta nasıl uygulanacağı ve insanın nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğinin gözle görülebilir örnekliğini ise Hz. Peygamber sergilemiştir. Bu nedenle Kur’an adeta işin teorik boyutu, Hz. Peygamber’in yaşamı da bunun uygulaması dolayısıyla pratik boyutu olmuştur. İşte bu yüzden Kur’an ile sünnet birbirinden ayrılmaz ikilidir. Kur’an’ı anlamak için hadis ve sünnete, hadis ve sünneti anlamak için de Kur’an’a bakmak ve yaslanmak zorundayız. İkisinden biri feda edilecek olduğunda dinin sağlıklı bir şekilde anlaşılamayacağı ortadadır. Müslüman bunun bilincinde olduğu içindir ki, Kur’an ve sünnete çok önem verir.

Kur’an ve sünnete bağlılık sadece zaruretten kaynaklanmaz. Söz konusu durumun bir o kadar daha önemli bir başka boyutu daha vardır. O da sevgidir. Bir Müslüman için Kur’an Allah’ın kendisine gönderdiği son hidayet rehberidir. Allah, doğru yolu bulması ve o yol üzerinde durabilmesi için kendisine bir kitap göndermiştir. Mümin, Allah’ın ikramı karşısında yaratıcısına karşı büyük bir minnet duygusu taşır. Şahsına değer verip yol gösterdiği için ona büyük bir bağlılık duyar. Hidayet rehberini kendisine ulaştırıp yaşam alanında nasıl tatbik edeceğini gösteren Peygamber’ine de aynı duygularla bağlanır. Çünkü o elçi bir insanın katlanabileceği tüm sıkıntılara katlanmış, ilahî buyruğu müminlere ulaştırmak için hayatı pahasına çaba göstermiş, yaşadığı toprakları dahi terk etmiştir. Bunun yanında ilahî mesajı kendi yaşamındaki örnekliğiyle sergilemek için her türlü ezaya ve cefaya göğüs germiştir. Bu nedenle, erdemlilik ve dindarlık üzerine kurulu yaşamı, bir müminin nasıl bir hayat sürmesi gerektiğinin de örnekliğini içermektedir. Müslüman için, hayatın Kur’an ve sünnet olmaksızın düşünülememesinin bir nedeni de budur.

Her Müslümanın gönlünde büyük yeri olan Kur’an ve sünnetin ifade ettiği anlam boyutuna baktığımızda, iki temel husus dikkatimizi çeker. Öncelikli olarak Allah’ın tek Rabb, Hz. Muhammed’in son elçi olarak kabul edilmesinin ardından, hayatın çeşitli dilimlerine serpiştirilmiş olan ibadetlerin yerine getirilmesi beklenir. Hayat kılavuzu Kur’an’ı gönderen Allah ile onu yaşamında pratiğe döken Hz. Peygamber’in Müslümanlardan öncelikli beklediği temel vazife, ibadetlerin yerine getirilmesidir. Zira Hz. Peygamber hayatının her döneminde bunları çok sıkı bir titizlikle yerine getirmiş, söylemiyle eylemi arasında mükemmel bir uyum sağlayarak iyi bir ibadet hayatı yaşamıştır. Onun bu ibadetleri ifa edişinin temelinde ise, Allah’a karşı olan korkusu değil ona olan köklü sevgisi etkili olmuştur. Çünkü o, Rabbini gerçekten ve gönlünün derinliklerinde hissederek sevdiği için, sorumluluk olarak yüklendiği ibadetleri yerine getirirken hiçbir zorluk çekmiyordu. Tüm yaşamı ibadetlerle bütünleşmiş bir hayattı. Bu ibadetler gerek zorunlu olanlar olsun ve gerekse nafile olarak adlandırılabilecekler olsun, sürdüğü hayatın tezyinatıydı. Velhasıl Rasûlullah’ın yaşamı ibadetlerle bezenmişti. Bu yüzden de ihmal edilmelerine tahammül etmezdi. Buradan da anlıyoruz ki, Kur’an ve sünnetin ibadetlerin ifa edilmesini hedefleyen bir boyutu vardır.

Kur’an ve sünnetin arz ettiği bir diğer önemli husus da Müslümanlara sunulan ahlakî rehberliktir. Kur’an’a bakıldığı zaman içerisindeki buyrukların büyük ekseriyetinin ahlakî olduğu, ilk bakışta ahlak alanıyla ilgili olmadığı sanılan buyrukların arka planında hedeflenenin bile erdemli bir yaşam olduğu görülür. İbadetler de buna dahildir, insanın yaşamını güzelleştirmeyi hedeflemektedir. Öyleyse Kur’an’ın esas itibarıyla bir ahlak kitabı olduğunu ve insanları ahlakî bir yaşama yöneltmek amacıyla gönderildiğini söylemek hata olmasa gerektir. İnsanın rabbiyle, kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerini düzenlemeye yönelik bu buyruklar bütünüyle insanın olgunlaşmasını hedef almıştır.

Sonuç olarak, iyi Müslüman, Kur’an ve sünnetin öngördüğü ibadet ve güzel ahlakı yaşamına hâkim kılandır. Bunu yaparken de her ikisinin vermeye çalıştığı ruhu yakalamaya çalışan, dinin evrensel değerleri ile gelenek ve adet içerisinde değerlendirilmesi gereken hususları birbirinden ayırt edebilendir.



#Ramazan
#Din
#İslam
#İbadet
#Hz. Peygamber
#Enbiya Yıldırım
1 yıl önce