|

Nasreddin Hoca

Hayata daima mutlulukla bakmaya inanmış, yüzünden gülümsemenin eksik olmadığı bir âlim, Nasreddin Hoca. Nesillerden nesillere gerek sözlü gerek yazılı olarak gelen fıkralarıyla yüzümüzden tebessümü eksik etmeyen bu âlim kimdir? Türkiye'den başka dünya edebiyatında yeri nerededir? İşte A'dan Z'ye Nasreddin Hoca...

11:10 - 9/05/2020 Cumartesi
Güncelleme: 11:18 - 9/05/2020 Cumartesi
Diğer
A'dan Z'ye Nasreddin Hoca.
A'dan Z'ye Nasreddin Hoca.
Gülen güldüren, düşünen düşündürene öğretici (didaktik) fıkraları ile birçok insanın tanıdığı Nasredddin Hoca, çok eskiden Sivrihisar'da müftülük yapmış Hasan Efendi adlı bir kişinin yazdığı esere göre, 1208 veya 1209 yılında Eskişehir'in Sivrihisar kazasına bağlı Hortu Köyü'nde doğmuştur.

Babası köyün imamı olup, adı Abdullah Efendi'dir. Nasreddin Hoca da babasından sonra aynı vazifede bulunmuştur. 1237 veya 1238 yılında yerini Mehmed adlı bir kişiye bırakarak Seyyid Mahmud Hayrani isimli bir zattan ilim öğrenmek için Akşehir'e taşınmıştır.

Nasreddin Hoca'nın halkın hayallerinden doğmuş efsanevi bir kişi olduğu yolundaki tezlerin hepsi günümüzde bulunan mezar taşları, kitabeler ve vakıf kayıtları sayesinde çürütülmüş bulunmaktadır.

Hoca, yalnız Anadolu Türklüğünün değil, bütün Türk dünyasının, ayrıca Balkanların ve Batılıların da tebessüm kaynagı olmuş, kişiligi Çin sınırını aşan bir boyut kazanmıştır. Hatta İtalya'nın Sicilya Adası halkı arasındaki fıkralarda devamlı ismi geçen "Giufà"" karakterinin de Nasreddin Hoca hikayelerinden alınmış olduğu bilinmektedir.
  • Evliya Çelebi, Nasreddin Hoca hakkında şöyle der;
  • Akşehir'de büyük din adamı ve değerli zat "El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin"'in kabri vardır. Kendisi Akşehirlidir. Gazi Hüdavendigar'a yetişip, Yıldırım Han zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazırcevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi. Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O'nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir'i yağma ettirmemiştir. Büyük hocanın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir.(...) Yıldırım Han'ın vefatından sonra, Çelebi Sultan Mehmed zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin
Fıkralarından anlaşıldığına göre Hoca, tipik bir XIII. Yüzyıl Anadolu kasabalısıdır. Onun babacan, güler yüzlü, nükteci kişiliğinin çevresinde karısı, oğlu, komşuları, kasaba esnafı, çocuklan ve köylüler yerinin alır.

Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi, Ebu'l Hayr Rumi'nin 1480 tarihli Sarı Saltuk'un hayatını anlatan Saltukname'sinde bulunmaktadır. "Saltukname", Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın, şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebül Hayr Rumi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır.
  • Fıkra bu ya, Ramazan ayı bitiminde Nasrettin Hoca'ya sormuşlar: “Acaba Ramazan ayı bizden memnun kaldı mı?" diye.
  • Nasrettin Hoca her zamanki bilge kişiliği ile cevap vermiş: “Eğer memnun kalmasaydı, her yıl 10 gün önce gelir miydi?"
Fıkraları dikkatle incelendiğinde Müslüman Türk halkanın mizah sembolü olan Nasreddin Hoca'nın hazırcevap, insanları kırmadan doğruyu söyleyen, yeri geldiğinde kendisiyle de alay etmeyi bilen bir tip olduğu görülür.

Çok yönlü bir mizah içeren Nasreddin Hoca fıkralarının genel nitelikleri güldürücü, düşündürücü, öğretici, eğlendirici ve şaşırtıcı olmalardır.

Özhan Öztürk Nasreddin Hoca'nın Moğol işgali altında kıvranan Anadolu halkının çaresiz yazgısının sembolü olduğunu, yazılı basının olmadığı bir dönemde yöneticiler ve kamu düzeninin eleştirisinin Hoca'nın ağzından dile getirildiğini yazar

Londra'daki British Museum'da Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eser vardır. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum; "İşte, Nasreddin Efendi'nin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var - yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayreyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde de başka nüktelerine yer verilmiştir.

Saim Sakaoğlu'nun Nasreddin Hoca kitabında yazdığına göre, Konya'nın Akşehir ilçesinde bulunan Nasreddin Hoca türbesi ile ilgili halk arasında çeşitli inanış ve gelenekler vardır. Akşehir halkı yağmur yağmadığı zaman Hoca türbesine gider ve yağmur duası eder. Onun mezarından alınan toprağın göz ağrısına iyi geldiğine inanılır. Hoca'nın türbesine gelip de gülmeyenin başına bir iş geleceğine inanılır. Yeni doğan çocukların göbek bağı türbeye gömülür. Düğünlerden önce türbeye gidilerek "mollalarının da al bize gel" diye merasim yapılır.

  • BUĞUNUN PARASI
  • Akşehirli yoksulun biri ancak kuru ekmekle karnını doyurabilmektedir. Bazen de, biraz daha farklı bir tat almak amacıyla ekmeğini bir aşçının tenceresinden yükselen buğuya tutmakta, onunla yumuşatmaktadır. Aşçı bir gün bu yoksul adamın yakasına yapışıp para ister: “Buğumun parasını ver!" Sonunda aşçı şikâyetçi olur ve soluğu kadıda alırlar. O sırada Nasreddin Hoca da gölge kadısı olarak görev yapmaktadır: “Nedir şikâyetiniz?" Aşçı başlar anlatmaya… “Böyleyken böyle…" Yoksul adam da anlatır, “Şöyleyken şöyle…" Hoca kararını vermiştir. Aşçıyı yanına çağırır ve iki avucunun arasına aldığı iki üç altını onun kulağının dibinde sallayıp sesler çıkartır. Sonra da dönüp kararını bildirir. “Al bakalım paranı… Buğuyu satan paranın sesini alır.

  • Çömlek hesabı
  • Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye. Bir zaman sonra arkadaşları:
  • -Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da:
  • -Şimdi eve gider öğrenirim, der ve evinin yolunu tutar.
  • Çömleği boşaltır; bir sayar, iki, üç sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca.
  • - Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırk beşi" der.
  • Hoca'nın bu cevabına gülüşür ve aralarından biri:
  • -Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu? diye itiraz eder.
  • Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle:
  • -Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi! “der.




Bu yazı V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresinde Nasreddin Hoca ile ilgili çalışmalardan ve İslam Ansiklopedisi'nin Nasreddin Hoca bölümünden yararlanarak yazılmıştır.


#Nasreddin Hoca
#Fıkra
#Konya
4 yıl önce