|

Nezir: Kâfirleri ve Günahkârları Cehennemle Uyaran, Korkutan Peygamber

04:00 - 26/03/2024 Tuesday
Güncelleme: 02:45 - 26/03/2024 Tuesday
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Mehmet Nezir Gül

Yüce Rabb’imiz, kendisini tanıyalım, O’na ibadet edelim, helal haram sınırlarına riayet edelim, O’nu gereği gibi tanıyalım diye biz insanları yaratmıştır. İnsanların bir kısmı, yaradılış gayesine uygun olarak davranmakta ve ilahî nimetlere nail olmaktadır. Bir kısmı ise Allah’ın (cc) getirdiği helal haram sınırına asla dikkat etmeyip inanmamakta veya inansa da gereğini yapmamaktadır.

Birinci gruba giren insanlar; Allah’ın (cc) rahmetine, rızasına ve cennetine kavuşmaktadırlar.

İkinci grup insanlar ise Allah’ın (cc) gazabını, azabını ve cehennemini hak etmektedirler.

İşte peygamberlerin “nezir” özelliği bu ikinci aşamada devreye girmektedir.

Nezir; korkutan, uyaran, ikaz eden demektir.

Tüm peygamberler nezirdir.

Kur’an da nezirdir.

“Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.” (Fussilet, 41/3-4)


Hz. Muhammed (sav) Nezirdir.

“De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık bir (nezir) uyarıcıyım.” (Hac, 22/49)

“Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabb’inden bir mucize indirilseydi ya! (Hâlbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.” (Ra’d, 13/7) “Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” (Ahzap, 33/45)

Peygamberler insanları inanmaya davet eder, inanmadıkları takdirde, ebedi olarak cehennemde kalacakları konusunda uyarırlar. Müminleri amel-i salih işlemeye davet eder. Bu konuda gevşeklik gösterenleri, isyan edenleri, fasıkları, günahta ısrar edip tövbe etmeyenleri, ilahî azapla, cehennemle korkutur. Allah’tan başka, hiçbir kimsenin bir başkasına asla yardım edemeyeceği günde, perişan olmamak, cezalandırılmamak için ikaz ederler.

Peygamberler alevli, kıpkırmızı, tüm bedeni saran ve çılgınca coşan ateşten, derin uçurumlardan, yüreklere işleyen alevlerden, kaynar sulardan, ateşten elbiselerden, ateşin yaktığı ve yenisi oluştukça tekrar eriyen deriden, ölümü aratan azaptan, yakıcı soğuktan, iç organları darmadağın eden zakkumdan… Bütün bir insanlığı uyarmış, ikaz etmiş ve sakındırmışlardır.

Allah’ın (cc) ve peygamberlerin bu uyarıları da aslında Allah’ın (cc) kullara olan merhametinin bir sonucudur.

Allah (cc) ve Resulleri, bu belirtilen hâlleri insanların yaşamasını asla istememektedirler. Bu yüzden de hep uyarıcılar gelmiş, peygamberler görevlendirilmiştir.

Peygamberliğin Hz. Muhammed (sav) ile hitam bulmasından sonra da bu görev, âlimlere verilmiştir. Günümüzde, peygamberlerin varisleri olan âlimler, bu görevi yerine getirmektedirler.

***

Peygamberlerin belirttiğimiz Nezir özelliği, aslında Beşir sıfatı ile bir aradadır.

Onlar bir taraftan insanları uyarmakta, korkutmakta, diğer taraftan da müjdelemektedir.

Nezir kelimesinin eş anlamlısı da Münzir’dir ve “korkutup sakındıran” demektir.

Münzir, Allah’ın (cc) bir ismi olarak da geçmektedir. Allah’ın (cc) bir ismi olarak manası, kullarına fayda ve zarar veren şeyleri bildiren; inkâr ve isyan edenlerin akıbetinin kötü olduğunu haber vererek onları bu davranışlarından sakındıran ve azabı ile korkutan Allah (cc) demektir. Ancak bu kelime, Peygamber Efendimiz’in bir ismi olarak Nezir anlamına da gelmektedir.

***

Nezir (Nezr) kelimesi, adak anlamında da kullanılmaktadır. Adak; kişinin Allah (cc) rızası için herhangi bir işinin olup olmaması neticesinde, Allah’a (cc) bir ibadet yapmaya söz vermesidir. Kendisine farz veya vacip olmadığı hâlde, bir ibadeti vacip kılmasıdır.

Allah’a (cc) meşru durumlar için adakta bulunmanın bir sakıncası yoktur. Kur’an-ı Kerim, Hz. Meryem’in annesinin, hamile olduğu zaman çocuğunu mabet hizmetine adamasından bahseder. (Âli İmran, 3/35)

Nezir kelimesi çoğu zaman bu manadaki adakla karıştırılmaktadır.

***

Celal Yıldırım Hoca’nın ifadesiyle, Nezir ismi “peygamber(ler)in, Hakk’a başkaldırıp ilahî buyrukları tanımayanları; ömür sermayesini havaî yollarda kullanıp tüketmeye çalışanları; inkâr, sapıklık, azgınlık ve dengesizlik içinde bulunanları ilahî adaletin tecelli edeceği bilgisiyle uyarmak; nankörlük içinde hayatını berbat edenleri ahiret azabıyla korkutmak fakat bunun için sistemli, kademeli bir yönlendirme ve eğitim metodu uygulamak suretiyle netice almaya gayret etmek anlamına gelmektedir.”

Bizleri tehlikelere karşı önceden uyaran Allah Resulü’ne (sav) salât ve selam olsun.


“Sizi Uyarıyorum!”

Allah Resulü (sav) “Sen en yakın akrabalarını uyar” (Şuara, 26/214) ve “O (Peygamber) ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir” (Sebe, 34/46) ayeti gelince Safa tepesine çıktı ve Mekkelilere seslendi:

“Ey Kureyşliler! Ey Mekkeliler!”

Herkes kimin seslendiğini merak etti. Hz. Muhammed’in (sav) bu çağrıyı yaptığını duyanlar, önemli bir durum olacağını düşünerek geldiler. Gelemeyenler de temsilci gönderdi.

Allah Resulü (sav) insanların gelmesinden sonra onlara sordu:

“Ey Mekkeliler!

Ben size şu dağın arkasında sizi yağmalayacak düşman var, atlılar hazır bekliyor desem bana inanır, beni tasdik eder misiniz?”

Oradakiler hep bir ağızdan:

“Evet vallahi. Senin şu ana kadar yalan söylediğini, bizi kandırdığını hiç duymadık. Sana inanırız,” dediler.

Bunun üzerine Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:

“Öyleyse şiddetli bir azap gününe karşı, önceden sizi UYARIYORUM. Sizler La ilahe illallah demedikçe, ben size ne bu dünyada ne de öbür dünyada bir yarar sağlayabilirim.”

Bunun üzerine Ebu Leheb,

“Kuruyup yok olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın,” dedi ve üzerine toprak/taş attı.

Bu olaydan kısa bir müddet sonra, “Ebu Leheb’in iki eli kurusun…” diye başlayan, Tebbet suresi indirildi. (Sahih-i Buhari, Tefsir Bölümü, H.N. 1766)



#Aktüel
#Ramazan
#Hz. Peygamber
#Mehmet Nezir Gül
1 month ago