BEÜ Senatosu, bu kararı “Geleneksel sanatlarla modern bakışı yerlilikten evrenselliğe uzanan bir inanç, tarih, ahlak, sanatsal biçim–öz bilinci zemininde birleştirmesi, formu ve teknik olanakları ile karikatürü de içine alan ancak anlam dizgesi, felsefesi, sembolizmi ve çağrışım düzeyleri itibariyle karikatürü aşan ve dolayısıyla karikatürden daha genel olan 'çizgi' tanımını benimsemekle kalmayıp ona aynı adla yerli sanatta yepyeni bir alan açan sanatsal yaklaşımları dolayısıyla…” almış olduğunu açıklamakla, kararındaki isabetini pekiştirmekle kalmamış, merifetin iltifatı ve dolayısıyla has sanatın / sanatçının yanında olunması gerektiğini bir kez daha ilan etmişti.
Hasan Aycın, İstanbul ve Balıkesir arasında ikiye bölünen hayatı nedeniyle BEÜ'ye gidip, akademik cübbeyi giyemedi ki, bu tür tevcihler konusunda duyduğu çekingenliğin, mahcubiyetin de bunda etkili olduğunu sanıyorum.
Zaten onu yakından tanıyan herkes gibi ben de, söz konusu paye sonrasındaki sesizliğini, belirttiğim nedenlerle normal karşıladığımdan, ikili görüşmelerimizde de konu gündeme gelmemişti.
Benden yana durum böyle olsa da, asıl
'in jest yapma maharetini ve takipçiliğini ısklamamalıymışım.
Hani solcularımızın beğenmekle kalmayıp, yerli yersiz tekrarlamaktan çokça zevk aldıkları, kendileri etkili ve yetkili olduklarında ise asla fiile dökmedikleri,
'e ait (
'ın tutuklanması talep edildiğinde söylediği) bir söz vardır:
Özer, bu sözün farklı bir bağlamda doğru tahakkukunu talep edercesine, Aycın'ın izini sürerek, fahri doktora belgesinin ona bizzat eriştirilmesinde ısrarlı olmuş.
En son geçtiğimiz hafta, ikamet ettiği Aslıhantepecik köyünde Aycın'a ulaşıp, belirttiğim maksatla Bursa'da buluşmayı önermiş. Aycın, her zamanki gibi mazeret beyan edince de, “
” diyerek, onun tüm mazeretlerini tüketmiş.
kardeşim, durumu bana haber vererek, Balıkesir'e gelip gelemeyeceğimi sordu. Sadece benim değil
'a Özer Hocamız gidiyorsa, benim itiraza hakkım olmayacağını bildirdim ve geçtiğimiz Çarşamba günü sevgili
'nun motorize desteğiyle Balıkesir'e geçtim.
MÜSİAD Balıkesir Temsilcisi
'ın ev sahipliğinde, Hasan Aycın, Rektör Özer,
,
,
ve
ile buluştuk.
Özer, kendi rektörlüğü döneminde üniversite senatosunun fahri doktora unvanını
,
,
,
,
,
ve (bu yıl)
'ya verdiğini söylediğinde, kendilerinin konuyla ilgili perspektif ve hassasiyeti de zaten ortaya çıkmış oldu.
Kültürel hegemonyayı dışlayan ve onun tarafından dışlanan bu isimler, sanatlarıyla, akademik çalışmalarıyla (yukarıda senatonun gerekçesinde de yer aldığı şekliyle) yerellikten everenselliğe yürüyen isimlerdi.
Aycın özelinde ise ferdi sanatta yalnızlığı kabullenmenin, sessiz ama etkili çalışmanın, sıradan beğenilere değil düşünebilen akıllara ve kalplere hitap etmenin, İstanbul'dan İslam coğrafyasının dilini, duyuşunu kuşatmanın önemi daha da öne çıkıyordu.
Öte yandan, Özer'in mevcut
yıkarak, ödülü tevdi için Balıkesir'e gitmesi ise, Cumhurbaşkanımızın her fırsatta dile getirdiği “hizmet için var olmak” sözünün içini tam tekmil dolduran, tebrike değer bir fiildi.
Bu tebriki yinelememiz gereken önemli bir ufku daha var Özer'in: Üniversite'nin yer aldığı şehrin, kültürel, sosyal ve ekonomik belleğini araştırmaya dahil etmek ve kayıt altına almak. BEÜ'de bu manada ilgililerine sunulan şu kitapları zikredersem maksadım daha iyi anlaşılacaktır:
-Zonguldak'taki Mülteciler: Yaşam Deneyimleri, Sorunlar ve Öneriler.
-Zonguldak-Bülent Ecevit Üniversitesi Etkileşimi: Üniversitenin Şehre Etkileri ve Şehrin Üniversite Algısı.
-İnsan, Kimlik, Mekan Bağlamında Zonguldak Sempozyunu Bildirileri.
-Zonguldak'ta Mesleki ve Teknik Eğitim (1924-1992).
Sonuç olarak, mütevazı bir ödül töreni sayesinde,
bir üniversiteyle, şehre, sanatçıya, bilime ve eğitime gönül vermiş
bir rektörle tanışmış oldum.
Hasan Aycın'ın irfan ehli bir sanatçı olarak
ise herkesin malumudur.