Nüfusu 20 milyon olan Suriye'de 13,5 milyon insan yardıma muhtaç durumda. 6,1 milyon kişi yerinden edilirken, 4,8 milyon hayat, kurtuluşu komşu ülkelere sığınmakta buldu. Suriyeli Akyanaklı Arapbülbülü de 3 milyondan fazla mülteciye kapılarını açan Türkiye'ye sığındı. Bombaların, kimyasal silahların, yakılan ve yıkılan evlerin arasından kaçıp neslini sürdürmek, yaşamak ve yaşatmak için geldi. Geçen senelerde kuş gözlemcileri tarafından ilk kez Şanlıurfa'da görüntülenen Arapbülbülü, 480 civarında türe ev sahipliği yapan ülkemizin kuş listesine eklendi.
Onu, Şanlıurfa'da ilk gözlemleyenlerden Kuş Gözlemcisi ve Fotoğraf Sanatçısı Mehmet Mahmutoğlu, Suriye'deki savaştan kaçarak ülkemize gelen iki farklı kuş türü tespit edildiğini söylüyor. Suriye sınır hattında savaş muhabirliği yaparken göç zamanı olsun olmasın aşırı kuş hareketliliği gözlemlediklerini paylaşan Mahmutoğlu, “Onlar da insanlar gibi savaştan kaçıyordu. Normalde tür envanterine eklenmesi için 3 yıl üst üste bu kuşun görüntülenmesi gerekli ve tespiti üzerinden 3 yıl geçti" diyor.
Yaklaşık 4 yıldır kuş gözlemciliği yapan 350 türü görüntülemeyi başaran Mahmutoğlu, bu zorunlu göçle daha öncede karşılaşmış: “Irak'taki Körfez Savaşı sırasında bölgedeki kuş hareketliliğinde değişmeler oldu. Iraklı Yedikardeş türünün de vatanı artık Türkiye." Mahmutoğlu'nu savaş mağduru canlılara; bizi de ona götüren şey, kuş gözlemciliği oldu. Ülkemizde pek de bilinmeyen bu faaliyet, gelişmiş ülkelerde bir meslek dalı.
İşin detaylarını sorduğumuz Mahmutoğlu, Avrupalıların ülkemize yoğun ilgi gösterdiğini anlatıyor. Nedenlerini ondan dinliyoruz: “Aslında ülkemizdeki kuş türlerinin çeşitliliği neredeyse Avrupa ile eşdeğer. Önemli bir göç yoluyuz. Bu işi yapmak isteyen bir kişi mutlaka Türkiye'ye gelmek zorunda. Yurtdışından çok sayıda kuş gözlemcisinin yolu buraya düşüyor." Bu arada, kuşların en güzel pozu sabahın erken saatlerinde karınlarını doyururken verdiklerini öğreniyoruz. Malum açlık laftan anlamaz.
Kuş gözlemciliği turizm endüstrisi içinde son yıllarda yükselen bir trend olarak görülüyor. Bu işe yıllarını vermiş, üniversite ve şirketlerle çalışarak ciddi gelir elde eden profesyoneller mevcut. Bu nedenle, her yıl yüz binlerce insan bu faaliyete katılmak için ciddi harcamalar yapıyor. Turistlere ve gözlemcilere çevreyi gezdiren, kuşları görebilecekleri yere götüren yani rehberlik eden bölge insanı, bu işten gelir sağlıyor. Uzmanlar, önümüzdeki 5 yıl içinde sektörün ciddi bir potansiyele ulaşacağını düşünüyor. Anlayacağınız, bin tane 'Deniz-kum-güneş' turistin olacağına, 10 tane kuş gözlemcisi gezginin olsun. İşin piyasası da oluşmuş durumda. Mesela turist ve araştırmacıların gelmeden önce, bölgedeki rehber ve yerel halk ile irtibat kurduğunu öğreniyoruz. Meraklısı bu işi yapan kişilerle rehberlik hizmeti için belli bir rakam üzerinden anlaşıyor. Sadece bu işi yaparak geçinen ve ek gelir sağlayanlar var. Bu rakama otel, ulaşım, yeme içme gibi masraflar da eklenince önemli bir gelir elde ediliyor.
“Sizinle özelikle paylaşmak istediğim bir bilgi var" diyen Mahmutoğlu'nun sözleri anlamlı: “Kelaynak kuşları dünya genelinde tükenme noktasına gelmiş bir tür! Sadece iki bölgede kelaynaklar korunma altına alınarak yaşamaya devam ediyorlar. Birincisi Fas'ta ikincisi de ülkemizde Urfa'nın Birecik ilçesinde. Bu açıdan türü azalan canlıların yaşamı veya endemik türler anlamında Türkiye önemli bir ülke. Ancak halâ kuş gözlemciliği işini yeterince dikkate almıyoruz."
Kuş gözlemciliğinin, ülkemizde az kişi tarafından yapıldığını ve çoğunlukla hobi olarak sürdürüldüğünü paylaşan Mahmutoğlu, "Avrupalılar bu konuda çok hassas. Birçok tür hakkında ciddi araştırma ve fon destekleri var. Mesela, Sürmeli kızkuşu, Afrika'dan Kafkasya'ya göçleri sırasında Türkiye'den geçerler ve 20 gün boyunca takip edilir. Mesela İngiltere bunun için bir fon veriyor, rapor ediyoruz" diyor. Mahmutoğlu ile sohbet iyice koyulaşıyor, konu savaşa ve kuşlara geliyor, ona Arapbülbülünü soruyoruz, cevabı bizim için değerli: "Bülbülü altın kafese koymuşlar yinede vatanım demiş."
Genç Turizmciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bulut Bağcı, Türkiye'nin bu konuyla ilgili yurt dışından ciddi anlamda turist çektiğini paylaşıyor. Bağcı konuyu şöyle örneklendiriyor: "Bugün Ayasofya için bir turist geliyorsa, kuş gözlemi de aynı durum söz konusu. Çünkü başka örneği yok. Ülkemiz bu açından çok zengin. Kuş gözlemi gibi önemli alanlar, daha derinlemesine analiz edilebilir. Bu tarz faaliyetlerle,turistleri ve gözlemcileri buraya getirmek için fırsatımız olur."
Arapbülbülü, kalkmış bizim satırlara konmuş. Altın kafese koymuşuz, yine de vatanım demiş. Savaşların bitip, ülkene dönmen, bayramda seyranda el öpmeye gelmen dileğiyle. Bizim diyeceğumuz zati bellidur:
"Gökte yilduz ellidur da ellisi de bellidur, gizli sevda çekenun da gözlerinden bellidur. Yuvasında dertli kuş da ne suyi var ne yemi, güzelumlan buluşmak da seneden seneye mi? Güneş doğar meşeden de yar geliyor köşeden. Rengini gülden almış da kokusu menekşeden. Dua eyle sevduğum da kuş olup da uçalım. Sevdalum, he de da var buradan kaçalum..."