|

Macar tarihçinin Osmanlı izlenimleri

Osmanlı dönemi uzmanı, Macar tarihçi Pal Fodor, Türk – Macar ilişkileri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. “İmparatorluk Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı” adlı eserinde Osmanlı’nın siyasi ve askeri olaylarında Macaristan ve Orta Avrupa’nın rolünü geniş hatlarıyla inceliyor.

Yeni Şafak
04:00 - 24/02/2017 Cuma
Güncelleme: 01:04 - 24/02/2017 Cuma
Yeni Şafak
Macar tarihçinin Osmanlı izlenimleri
Macar tarihçinin Osmanlı izlenimleri
SAHURE ERGÜZEL


İmparatorluk Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı Osmanlı-Macar ilişkileri konusunda birçok çalışmaya imza atmış olan Pal Fodor tarafından The Unbearable Weight of Empire: The Ottoman in Central Europe- A Failed Attempt at Universel Monarchy (1390-1566) adıyla kaleme alınmış, tercümesi de yine Osmanlı - Macar ilişkileri konusunda çalışmalarıyla bilinen Özgür Kolçak tarafından yapılmış olup Erhan Afyoncu editörlüğünde Yeditepe Yayınevi tarafından yayına hazırlanmıştır.



Macar Türkolog Pal Fodor'un yaptığı çalışmaların çoğunluğu Osmanlı - Macar ilişkileri üzerinedir. Özellikle bu dönemi çalışanlara kaynak niteliğindeki bu eserin yazılma gayesi Osmanlı siyasi ve askeri planlamasında Macar / Orta Avrupa cephesinin oynadığı rolü daha gerçekçi bir şekilde açıklamaktır.







OSMANLILAR NEDEN DURMAKSIZIN SAVAŞIYORDU?


Kitabın ilk bölümünde Osmanlıların neden durmaksızın savaştığı konusunda varsayımlarda bulunan yazar Pal Fodor, Macarların durumunu anlatmak için şu ifadeyi kullanmıştır: “Hiçbir düşmanın elinde bu kadar acı çekmemiştik ve defalarca o denli vahim hâllere düştük ki, cesaret ve silahlarımızdan gayri özgürlüğün tatlı hatırası dışında hiçbir şeyimiz kalmadı”. Devamında ise Osmanlı'nın eşi benzeri görülmemiş başarısının nedenlerinden, nasıl bir sistem ile yönetildiği konusundaki tartışmalara yer vermiştir. Pal Fodor'a göre Osmanlıların başarısı ne istediğinin bilincinde olan Osmanoğulları'nın sahip olduğu azim, kararlılık ve uzun vadeli perspektifine bağlıydı”. Osmanlı İmparatorluğu'nun kurduğu strateji için imparatorluğun küre-i arzın tamamına yönelik çağrısını vurgulayan kapsamlı bir ideoloji, imparatorluğun Avrupa'yla bütünleşmesini temine çalışan iç ve dış istihbarat ağları iyi seçilmiş dış siyaset hamleleri ve propaganda yoluyla imaj oluşturup yayma ve emperyal gayeler uğruna elindeki ekonomik güç ve insan kaynaklarını seferber etme çabasından bahsetmektedir. Yine Fodor, Osmanoğulları'nın 16. yüzyılın başlarında egemenliklerin Ortadoğu'ya yaydıkları andan itibaren bir zamanlar Büyük İskender'in kurmuş olduğu cihan imparatorluğunu ihya etmekte çok daha hevesli olduğundan da bahsetmektedir.



Osmanlı padişahlarının seferlerdeki başarısının yanında halkıyla nasıl ilgilenebildiği ile ilgili de bilgiler veren Pal Fodor, Osmanlı'nın sınırlarda yaptığı her yolculuğun, Osmanlı padişah ve devlet ricaline sınır eyaletlerinde olup bitenlere dair havadis toplayıp halkın esas meselelerinden haberdar olma olanağı sunduğunu dile getirmiştir. İç asayişin temin edilip devlet ve hükümdarların celal ve kudretini sergilemeye yönelik gösteriler tertiplenmesi 17. yüzyıla girilirken askeri seferlerin bilhassa önemli işlevlerinden birisi haline geldiğinden bahsetmektedir.



Osmanlı toplumunun sadece fiziki güce dayanarak zaferler kazanmadığını, Hıristiyan dünyasına karşı aldığı zaferlerin getirdiği özgüven dünyasında yaşamasından kaynaklı olduğundan da bahsetmiştir. Bunun yanı sıra bugün bile birçok kişi gazanın Osmanlı Devleti'ni yönlendiren en önemli güdülerinden biri hatta imparatorluğun nihai gayesi olduğuna inanmakta olduğunu dile getirmiştir. Aynı zamanda cihat vazifesinin Osmanlı devlet ideolojisinin önemli unsurlarından biri olduğunu kabul görmüştür. Şinasi Tekin'in de işaret ettiği gibi, Osmanlılar ümmet adına girişilen istila seferlerine gaza derken herkesin ortaklaşa katılmak zorunda olduğu müdafaa savaşlarına cihat adını veriyorlardı.







ORTA AVRUPA'DA OSMANLI HABSBURG MÜCADELESİ


“İmparatorluk Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı”nda Osmanlı'nın askeri teşkilatlanmasından ideolojilerinden bahsettikten sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde Orta Avrupa'ya yapılan seferlere değinilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktıktan sonra Batı'ya doğru yöneliş olmuştur. Bazı ilim adamları Orta Avrupa (Macaristan) Osmanlılar'ın devrin lojistik ve teknik imkânları göz önüne alındığında başarılı savaşlar yürütebileceği alanın dışında kaldığını düşüncesindeydiler. Ancak karşılarında “evrensel hükümranlık” uğruna ömrü boyunca savaşan, ordu için akıl almaz meblağlar harcayan heybetli Osmanlı hükümdarı sırf “kışkırtamalar”a karşılık verebilmek adına İstanbul'dan Budin'e ve Viyana'ya defalarca yola koyulduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmışlardı. Pal Fodor, Sultan Süleyman'ın şahsiyeti hakkında ne denilirse denilsin, bizzat ordunun başında katıldığı seferlerin sayısı (13), sultanın Orta Avrupa, Macar ve daha geniş ifade ile Hıristiyan cephelerine öncelik verdiğinin kanıtı olduğunu söyler.


Bu kitapta 1520'li yıllarda Osmanlı'nın Habsburglara karşı ve Macaristan'a doğru çıkılan seferden Kanuni'nin son seferi Zigetvar'a kadar olan seferlere yer verilmiş, bu bağlamda Osmanlı askeri stratejisine de yer verilmiştir.


#Osmanlı
#Pal Fodor
#Türkolog
#Orta Avrupa
7 yıl önce