|
Almanlar ne planlıyor? ‘Kan dökülür’ talimatı, Gezi’den büyük saldırı
G
ezi
,
17
-
25 Aralık
, “
ndan sonra
yeni bir saldırı dalgası
mı geliyor? Almanya'nın Ermeni
Türkiye'de kimleri, neleri hedef alıyor? Bu sefer
hem Alevileri hem Kürtleri tek çatı altında birleştirip iç savaş mı çıkaracaklar?
Kılıçdaroğlu
tehdidini Almanya'nın talimatıyla mı yaptı?
Neler oluyor?


Her şey ortada:

Yeni ve en tehlikeli
bir saldırı için talimatlar çoktan verilmiş!

Konuyla ilgili ilk yazıya biraz

detaylı

bir sorgulama ile başlayalım.



Almanya'nın

soykırım tiyatrosu

nun gerçek mahiyeti Ermenilere

diyet

borcu mu, Ermeni lobisinin ABD ve dünyanın bir çok ülkesindeki çalışmalarına benzer bir başarısı mı, Almanya'nın

soykırım yalnızlığına ortak bulma

çabası mı?



20. yüzyılın başlarında Almanların

Kafkas petrollerine

ilişkin projeleri kapsamında

Doğu Anadolu'nun güvenli bölge haline getirilmesine

dair projelerinin oldukça etkili olduğu tehcir politikasından

yüz yıl

sonra Alman hükümeti bugün ne yapmaya çalışıyor? Burada

“Alman hükümeti”

dememem lazım, biliyorum.

Daha derin bir irade

nin hesaplarını karıştırma vakti geldi, biliyorum.



Sonbahara kadar büyük saldırı gelir

Bu hesaplardan bazı örnekler de vereceğim. Ama öncelikle Alman meclisinin kararının Ermeni meselesinden, tarihi yüzleşmeden, Kafkas petrollerinden, bugünkü enerji jeopolitiğinden ayırmamız gerektiğini,

çok daha sofistike, daha detay bir çalışmanın ürünü olduğunu, doğrudan Türkiye'nin iç politikasını dizayn ya da etkileme amacı taşıdığını

not edelim.



Emin olun ki

bu not, önümüzdeki sonbahara kadar Türkiye içine servis edilecek yeni saldırı/karmaşa dalgasının ipuçlarını veriyor

. Bu yüzden ABD, Fransa ve bir çok Avrupa ülkesinde alınan soykırım kararlarının dışında anlamlar içeriyor. Bu yüzden, önümüzdeki haftalarda veya aylarda

Türkiye içinde neler tezgahlanacağı

na dair çok ciddi sorgulama yapılması zorunluluktur.



Almanya Türkiye'nin iç politikasında ne kadar etkin?

Alman istihbaratı

Türkiye içinde bu güne kadar ne tür toplumsal hareketlenmelerde yer almış? Ya da Almanya,

28 Şubat

'tan bu yana Türkiye'nin

iç politikasına ne kadar ve hangi formatlarla müdahil olmuş

bir hatırlamak lazım.



Ergenekon, DeutscheBank, ev kundaklama

Şu hatırlatma ile başlayayım:

Türkiye'de Ergenekon operasyonları başladığı gün Almanya'da Türklere ait evler kundaklanmaya başlandı

. Bu zamanlama her zaman çok dikkatimi çekti. İki olayın aynı tarihe denk gelmesi hiçbir şekilde rastlantı değildi. Bu yüzden de

“o günlerdeki popüler tanımlamayla”

konuyu

başlıkları altında tartıştım.



Daha 6 Haziran 2013'te

, Alman Ergenekonu Türkiye'yi vuruyor, başlığı ile Alman derin devletinin Türkiye içi operasyonlarına dikkat çekmiş,

. Şöyle ki:



Almanya'nın dahil olduğu, elinin değdiği, etksinin hissedildiği gelişmelerin büyük bölümünü

“derin devlet operasyonu”

olarak görürüm. Bu yüzden de uzun süredir

“Alman Ergenekonu

” diye bir kavram üzerinden sorgulama yapıyorum.



Gezi

eylemleri

kamuflajı

altında Türkiye'de olup bitenlerle ilgili Almanya'yı,

Alman vakıflarını

,

Deutsche Bank

operasyonunu tartışmazsak olmaz. Türkiye'deki

toplumsal kalkışma

girişiminde

Almanya'nın duruşunu sorgulamazsak olmaz

.



“Ev kundaklama”

operasyonları ile

Deutsche Bank

'ın

28 Şubat'ta bir gecede milyarlarca dolarlık operasyonunu hatırlamazsak olmaz.

Gezi eylemlerinin en yoğun olduğu gün yapılan

borsayı çökertme, milyarlarca doları Türkiye'den çıkarma operasyonunu

, yine Almanya'da bazı

dernek ve vakıflarla

birlikte organize edilen Türkiye karşıtı gösterileri dikkatinize sunuyorum.



Neonazi örgütler değil Alman istihbaratı yaptı

Gezi

olaylarının en yoğun şekilde yaşandığı

7 Haziran

'da Borsa İstanbul'un en çok işlem gören hisse senetlerinde, yabancı aracı kurumlar üzerinden gerçekleştirilen alım satımları,

milyarlarca dolar

değerindeki hissenin

bir günde el değiştirdiğini

göreceksiniz.

Deutsche Bank

'ın 28 Şubat'ta uyguladığı senaryoyu bir

kez daha denediğini

, Türk ekonomisini çökertmeye yönelik

müdahalenin

söz konusu olduğunu ama başarılı olamadığını söylemeliyiz.



Dönerci cinayetlerinden

Türklerin oturduğu yüzlerce evin kundaklanmasına kadar

bir karanlık proje

yürütüldü. Hemen her eyalette hatta

Avusturya

'da bile evler

yakıldı

, insanlar öldürüldü, Türkiye'ye

cenazeler

getirildi. Saldırılarda bazen

Neonazi örgütler kullanıldı.

Hiçbiri aydınlatılmadı,

üstü örtüldü.


Ortada bir derin devlet yapılanması vardı.

Türklere, Müslümanlara yönelik sistematik saldırılar organize ediyordu

.

Alman istihbaratı ile bütçesi örtülü ödenekten ayrılan vakıflar

, organizasyonlarla bağlantılı, saldırıların her alanında vardı.

Sistemik bir odak

örtülü operasyonlar yapıyor, bunları

aşırı sağ çetelerle kamufle ediyordu.


Alman vakıfları!


Hatta o günlerde

Erdoğan

'ın “

Alman vakıflarının faaliyetleri ve terör finansmanı”

na ilişkin

, bu organizasyona, yapılara dikkat çekmeye yetmedi. Konu Almanya olunca Türkiye'de herkesi, özellikle de

entelektüel camiayı ve sivil toplum örgütlerini
sessizlik
kaplıyordu

çünkü.



2 Şubat 2008'de

ve sonrasında yüze yakın evin yakılması ile ilgili soruşturmaları hatırlayın. Komisyonlar kuruldu,

soruşturmalar

yapıldı.

Hiçbir kanıt bulunamadı!
Kameralarla donatılan şehirlerde bile bir kare görüntü ya da bir görgü tanığı

tespit edilemedi. En sonunda

Alman Federal Savcılığı

soruşturmayı tamamladı. Ne mi oldu? Savcı;

“kanıt bulunamamıştır” dedi ve dosya kapatıldı

.



Gezi isyanını onlar planlayıp yönetti..

Gezi isyanında İstanbul'da yaşanan gösterilerde Almanya merkezde yerini aldı.

Vakıfları üzerinden, fonları üzerinden

, Türkiye toplumundaki bazı çevreler üzerinden

toplumsal çatışma

senaryolarına imzasını attı.



O dönem

“Köprü yapılmasın, yol yapılmasın, havaalanı yapılmasın”

dayatmaları Almanya'nın dayatmalarıydı.

Türkiye'ye şantaj yapılıyordu

. Türkiye'nin büyük yükselişine savaş açılmıştı.

Alman istihbaratı bütün bu olayların, sokak terörünün her aşamasındaydı. Organize ediyor, yönetiyordu. Almanya, Avusturya ve Belçika'daki Alevi dernekleri doğrudan Alman istihbaratı tarafından yönetiliyor ve Türkiye'de alevi isyanı çıkarma planı uygulanıyordu

.



Almanya,

28 Şubat

müdahalesine ekonomiyi batırma girişimiyle tepki verdi.

Ergenekon

operasyonları sırasında Alman istihbaratı Türklerin

yüzden fazla evini Neonazilerle birlikte kundaklayarak.

. Gezi olaylarını ise

bizzat planladı, yönetti, Türkiye'de iç savaş çıkarmaya

çalıştı.



Çokuluslu oyun servise sunuldu


Yani Almanya, Türkiye'nin iç politik seyrine sürekli müdahil oldu. Ekonomisine sürekli müdahil oldu. Düşmanca tavırlarla terör örgütlerine hep destek oldu. Sadece PKK değil,

DHKP-C

'nin Alman istihbaratı ile bağlantıları ortadadır.



Peki Ermeni soykırım kararıyla

şimdi ne yapmaya çalışıyorlar?
Vize

ve

Geri Dönüş Anlaşması

'nı boşa çıkarmayı göze alabilen

üst hesap

nedir?

Angela Merkel

'in hemen her hafta Türkiye'ye gelmesi bir

tiyatro

muydu?



Bence Almanlar

yeni dalga saldırıya

hazırlanıyor. Daha doğrusu

Türkiye'yi
köşeye sıkıştırmaya dönük çokuluslu oyun, Almanya'nın son kararıyla servise sunuldu?

Konunun Ermeni tezleriyle alakası yok. Türk-Alman ilişkilerinin de üstünde, iç politikada bir siyasi çevreyi

tasfiye

etmeye dönük yeni bir girişim başlatıldı.



'Kan dökülür' sözü Alman talimatıdır..


Gezi, 17 Aralık, ardından başlatılan terör dalgasından sonra çok ciddi bir saldırı başlatılacak.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun “
” açıklamasına dikkat

. Bu söz, içeriden değil, dışarıdan servis edilen bir sözdür.



16 Mayıs'taki

“Kan isteyen kim,
sana bu sözü kim sipariş etti”

dan:

“Gezi ile Paralel ile bunlardan sonra devreye aldıkları terör saldırılarıyla, iç işgal girişimleriyle amacına ulaşamayanların bugünlerde yeni cephe biçimlendirdiklerine, içeride yeni ortaklar aradıklarına, güneyimizdeki bütün terör örgütleriyle işbirliği yaptıklarına, Türkiye'yi durdurmaya dönük güçlü bir saldırı dalgası için hazırlıklarının sonuna yaklaştıklarına ilişkin güçlü işaretler var.”


Her şey ortada değil mi?



Yine 23 Mayıs tarihli

"
Binali Yıldırım en zor döneme tanık olacak"

: “Bundan sonraki bütün girişimler,

AK Parti'yi, hükümeti durdurmaya dönük değil, Türkiye'deki sistemik dönüşümü durdurmaya dönük

olacak. O tür müdahaleler de tamamen dışarıdan müdahale şeklinde kendini gösterecektir.



Gezi ve 17 Aralık benzeri bir cephe hareketinin altyapısı daha bugünlerden hazırlanmaya başlanmıştır

.

Sağımızda solumuzda gördüğümüz bir çok kişi ve çevrenin birkaç ay sonra nerelere savrulabileceği tahminini sizlere bırakıyorum

.”



En ağır saldırı, en 'acımasız direniş'


Türkiye'nin Başkanlık sistemine geçişi sancılı olacak. Herkes bu dönüşümün başarılması halinde Türkiye'yi

dizginleme

ihtimali kalmayacağının frakında. Bu yüzden

son saldırı bu dönemde yaşanacak

. Kılıçdaroğlu'nun

“kan”

sözü ile

ni, ziyaretleri dikkatle değerlendirelim. Ellerinde tek bir formül kaldı:

Hem Kürtleri hem de Alevileri tek cephede toplayıp sokaklara sürmek.


Bu plan

Almanya'yı bile aşan bir plan

. Cumhurbaşkanı

Erdoğan'ın “üst akıl”

olarak tanımladığı çokuluslu bir müdahale bu. Bütün terör örgütlerini tek çatı altında birleştirenler,

hem etnik hem de mezhepsel

bir çatışmanın alt yapısını hazırlıyor. Türkiye'yi

güneyden çevreleyenler

içeriye yeni bir

iç savaş dalgası

servis ediyor.



Hedef Türkiye'nin büyük yürüyüşünü durdurmak. Bu son saldırı çok ağır olacak ama

“acımasız direniş”

de o kadar sert olacak. Önümüzdeki günlerde bu konuları yoğun bir şekilde tartışmaya devam edeceğiz.




#Almanya
#Türkiye
#CHP
#HDP
8 yıl önce
Almanlar ne planlıyor? ‘Kan dökülür’ talimatı, Gezi’den büyük saldırı
Kim Dehak, kim Kawa? Newroz/Nevruz ne demek? Yeni bir okuma denemesi…
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!