Küresel diplomasinin yeni merkez üssü Türkevi

Beş ülkenin alacağı tavırlar arasında sıkışmış olan Birleşmiş Milletler’de kayda değer sonuçlar çıkmazken hemen yakınındaki Türkevi adeta diplomasinin merkez üssü haline gelmiştir. BM’de çözülemeyen sorunlar da burada istişare edilmiştir. New York Türkevi önümüzdeki yıllarda adından çok daha fazla söz ettirecek gibi görünüyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Faruk Önalan - Yazar

Son yıllarda dünyanın birçok yerinde özellikle bölgemizde yaşanan krizlerin çözümü noktasında ön plana çıkan tek bir ülke var: TÜRKİYE. Son olarak Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte baş gösteren gıda sorununun, -çok denklemli ve zorlu süreçlere rağmen- çözüme kavuşması Ankara’nın sayesinde olmuştur. Avrupa’da inisiyatif alacak güçlü bir liderliğin olmadığı gerçeği her kesimden görüşün kabul ettiği bir durum. İşte bu noktada siyasi tecrübesi ve diplomasi yeteneği ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ön plana çıkmaktadır.

BÜYÜK ARABULUCU

İstanbul’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katılımı ile “Tahıl Koridoru Mutabakatı” Rusya ve Ukrayna tarafından karşılıklı imzalanmıştır. Bu önemli başarı için, “Erdoğan’ın ısrarlı yaklaşımı sayesinde oldu” diyen Gutarres teşekkürlerini bizzat sunmuştur. Ukrayna limanının kilidinin açılmasının yanında tehlike arz eden Zaporijya Nükleer Santrali’ne BM müfettişlerinin gitmesine yardımcı olunmuştur. Olayların bu şekilde gelişmesi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hayal kırıklığı yaşamasına neden oldu. Çünkü Macron, Moskova ile Kiev arasında arabuluculuk misyonu ile bir nevi Avrupa Birliği’nde –kriz çözen– lider ülke pozisyonu elde etmek istemektedir. Fransız basınında dahi Macron’un Erdoğan’ı kıskandığına dair haberler çıkmıştır. Zaten kendisi de Fransız büyükelçilere hitaben yapmış olduğu konuşmasında, “Türkiye’nin dünyada Rusya ile konuşmaya devam eden tek güç olmasını kim ister?” cümlesi ile içinde bulunduğu durumu açıkça ortaya koymuştur.

Bu serzenişinden yaklaşık bir hafta sonra Fransa’nın önemli gazetelerinden Le Monde gazetesinde şu satırlar yer aldı: “Macron belki de onu kıskanmasına rağmen, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,

hem Ukrayna hem de Rusya ile iyi ilişkiler yürütmeyi başaran, büyük bir arabulucu vasfına sahiptir.” Kısaca özetlemeye çalıştığım bu gelişmelerin yansıması daha doğrusu sağlaması BM 77. Genel Kurulu görüşmeleri sırasında ortaya çıkmıştır. İşte bu noktada New York’ta bulunan Türkevi’nin üstlendiği misyon oldukça dikkat çekicidir.

LİDERLERİN BİRİ GELDİ BİRİ GİTTİ

171 metre yüksekliğindeki binanın açılışı geçtiğimiz yıl yapıldı. Meseleye “muhaliflik” penceresinden bakanlar maalesef bu hizmetin önemini kavrayamamışlardı. Ancak BM görüşmeleri sırasında Türkevi’nde gerçekleşen -sonuç odaklı- yoğun görüşme trafiği birçok isme geri adım attırmıştır. Sırasıyla; Amerikalı senatörler, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı el-Menfi, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı el-Alimi, Amerikan Yahudi Toplumu Çatı Kuruluşları Temsilcileri, Guatemala Cumhurbaşkanı Giammattei, Gürcistan Başbakanı Garibaşvili, Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Lauder, Almanya Başbakanı Scholz, Ürdün Kralı II. Abdullah, İsrail Başbakanı Lapid, FIFA Başkanı Infantino, Japonya Başbakanı Kişida, Avusturya Cumhurbaşkanı Van der Bellen, Lübnan Başbakanı Mikati, Polonya Cumhurbaşkanı Duda ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile yapılan görüşmeler Türkevi’nde gerçekleştirilmiştir. Kraliçe’nin cenaze törenine katılmadığı için İngiltere’nin yeni Başbakanı Liz Truss ile bir görüşmenin olamayacağını iddia edenler dahi olmuştu. Oysa İngiliz Başbakan Truss da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Türkevi’nde kabul edilmiştir.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ve BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen’in de katılımıyla Astana Süreci Dışişleri Bakanları Toplantısı da Türkevi’nde icra edilmiştir. Mevlüt Çavuşoğlu’nun Finlandiyalı mevkidaşı Haavisto’yla eş başkanlığını üstlendiği BM Arabuluculuk Dostlar Grubu’nun 12. Bakanlar Toplantısı da yine Türkevi’nde yapılmıştır. “İnsani Krizlerin Arabuluculuk Yoluyla Önlenmesi” teması ile gerçekleştirilen toplantıda, Türkiye’nin başta tahıl anlaşması olmak üzere insani krizlerin önlenmesinde, çatışma çözümü ve arabuluculuk yaklaşımının rolü ve önemi ele alınmıştır. Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında gayrı resmi istişare ve eşgüdüm platformu (MIKTA) Dışişleri Bakanları toplantısı Polonya Dışişleri Bakanı’nın da katılımıyla Türkevi’nde gerçekleştirilmiştir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, 171 katlı Türkevi’nin terasında, BM Genel Sekreter Yardımcısı Melisa Fleming, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un eşi Brigitte Macron ve Güney Kore Cumhurbaşkanının eşi Kim Kun Hee başta olmak üzere, 15 ülke liderinin eşlerinin katıldığı Türk mutfağı tanıtım programı düzenlemiştir. Emine Erdoğan ayrıca, Macron’un eşi ve Habitat İcra Direktörü Maimunah Mohd Sharif ile Türkevi’nde birebir görüşmeler gerçekleştirmiştir.

BM’DE ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLAR İSTİŞARE EDİLDİ

Beş ülkenin alacağı tavırlar arasında sıkışmış olan BM’de kayda değer sonuçlar alınamazken hemen yakınındaki bina (Türkevi) adeta diplomasinin merkez üssü haline gelmiştir. BM’de çözülemeyen sorunlar Türkevi’nde istişare edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan içeride kabullere devam ederken kapının önünde karşılaşan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal Bin Ferhan ve Katarlı mevkidaşı Abdulrahman el-Sani’nin sohbete tutuşması ayrıca dikkat çekici bir andı. Türkevi’nde bu yoğun hareketlilik devam ederken Macron, konuşmasını yaptığı, dörtte üçü boşalmış BM Genel Kurulu’nda oldukça gergindi.

Sonuç olarak New York Türkevi önümüzdeki yıllarda adından çok daha fazla söz ettirecek. Zira stratejik kararların alınacağı çok önemli bir merkez haline şimdiden geldi bile. Bu noktada Erdoğan’ın ön görüsünü taraflı tarafsız birçok kesim takdir etmektedir. Fransız Le Monde gazetesinde çıkan şu tespit yaşananları net bir şekilde özetlemektedir: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük arabulucu olarak kendisini kabul ettiriyor. Herkesle iyi ilişkiler içinde. Biraz kıskanç olsalar da gerçekçi dış politikayı savunanlar, ustaya (Erdoğan) şapka çıkartıyor.”