2023 yılı Bozkır’ın güçlü kalemi Abbas Sayar’ın doğumunun 100. Yılı idi. Sadece Yozgat’a değil tüm Türkiye’ye mâl olmuş edebî değerimizi acaba yeterince hatırlayabildik mi? Bozkır’ın Güçlü Kalemi: Abbas Sayar kitabı bu noktada bir vefa örneği yayın olarak karşımıza çıkıyor.
DOĞUMUNUN 100. YILINDA NELER YAPILDI?
2023 yılı Abbas Sayar’ın doğumun 100. Yılı idi. Bu noktada sayısı az olsa da birkaç dikkat çekici çalışma yapıldı. Bunlardan ilki 2 Kasım 2023 tarihinde Yozgat Bozok Üniversitesi, Mehmet Akif İnan Vakfı ve Eğitim Bir Sen Yozgat 1 Nolu Şube tarafından düzenlenen Doğumunun 100. Yılında Abbas Sayar Sempozyumu idi. Sempozyum kısa bir zaman sonra kitaplaştı (Doğumunun 100. Yılında Abbas Sayar, ed. Kâmil Büyüker, Hıdır Yıldırım, Yozgat Bozok Üniversitesi & Mehmet Akif İnan Vakfı Yayınları, Nisan 2024, 307 s.). Çare Dergimiz derginin tamamını Abbas Sayar’a hasrettiği Abbas Sayar özel sayısı (Bahar 2023, S.16) çıkardı. Bunun yanında Söğüt Dergisi, 22. Sayısında (Temmuz Ağustos 2023), bir dosya ile Abbas Sayar’a yer verdi. Türk Edebiyatı Dergisi, 593. Sayısını (Mart 2023) “Nail Abbas Sayar 100. Yaşında” kapağı ile verdi ve bir dosya hazırladı. Son olarak Türk Dili Dergisi de 855. Sayısının (Mart 2023) 24 sayfasında Abbas Sayar’a yer vererek onunla ilgili bir dosya hazırladı. Aradan geçen zaman içinde geçtiğimiz günlerde Abbas Sayar hakkında yapılmış tek doktora sahibi Ramis Karabulut tarafından Bozkır’ın Güçlü Kalemi Abbas Sayar (Ötüken yay., 2024, 463 s.) başlığı ile bir kitap yayımlandı. Kitap çıkar çıkmaz TYB 2024 ödüllerinde biyografi alanında ödüle layık görüldü.
ABBAS SAYAR’LA İLGİLİ TEKRAR EDEN YANLIŞLAR
Ramis Karabulut, Abbas Sayar üzerine çalışmaya başladığında, Sayar hakkında bugüne kadar yazılıp çizilenlerin Nesin Edebiyat Yıllığı’ndan (1985) alıntılandığını, eksik ve yanlış bilgilerle tüm kaynakların burada alıntılayarak bu yanlışı sürdürdüğünü görüyor. Burada eserlerinin değerlendirilmesi bir yana çıkardığı yazıp çizdiği Bozlak ve Bozok Gazetelerinin bile taranmadığını, burada yazılan yazılara hiçbir surette bakılmadığını fark ediyor. Çalışmanın başında 76 yıla sığan bu bereketli ömrün evrelere ve kırılma noktalarına göre tasnifi yapıldıktan sonra biyografi kısmı oluşturulmuş, hayat-eser çizgisinin tespiti için gazetedeki yazılar taranmış, türlerine göre eser külliyatı da incelemeye tabi tutulmuş. Yazar Ramis Karabulut, eserini de bu çerçeve üzerine inşa ediyor. Önce sağlam bir biyografi metni ile metnin omurgasını oturtuyor. Ardından Sayar’ın şiir dünyasına giriş yapıyor, şairliği üzerine bir değerlendirme yapıyor. Şiirlerinde öne çıkan temalar, kitaplarına girmemiş şiirler bu bölümde yer buluyor. Üçüncü bölümde Romancı ve Hikâyeci Abbas Sayar portresi ile karşılaşıyoruz. Abbas Sayar’ı sadece Yılkı Atı isimli romanından ibaret sanıp diğer eserlerini görmeyenler ve okumayanlar için eserleri ciddi bir mercek tutuluyor.
50 YILA YAKIN GAZETECİLİK
Ve Abbas Sayar’ın hayatının 50 yıla yakın bir zamanını içine alan gazetecilik dönemi burada da etraflıca değerlendiriliyor. 12 sayı devam eden Yozgat için İstanbul’da çıkarılan ilk müstakil gazete olan Bozlak (22 Mart 1947-1 Mart 1948), ardından bu gazetenin devamı olan 47 yıllık bir koşunun adı: Bozok. Bozlak’ın kapanmasından 40 gün sonra çıkan Bozok Gazetesi’nin 10 Nisan 1948 tarihli nüshasında Sayar şunları yazıyor: Bozlak bu yaylanın içli şarkısıdır. Bozok’sa yaylanın kendisidir. Bozok şümullü bir mana ifade ettiği için tercih edildi.” (s.403) Bu bölümde de sadece çıkardığı gazeteler değil yazdığı Yankı ve İleri gazeteleri de değerlendirmeye tabi tutulmuş. Gazeteci Abbas Sayar’ın dünyası içinde makaleler, anılar, mektuplar, fıkralar, denemeler yer alıyor.
“BEN BİR DERVİŞ YAMAĞIYIM”
Abbas Sayar doğduğu yetiştiği muhit tasavvufi bir muhittir. Zira babası melâmi meşrep ve halveti tarikatına bağlı bir zattır. Kendisine bu yüzden de “ben bir derviş yamağıyım” demiştir. Çocukluk ve gençlik yıllarında iki ağabeyi ile evlerinin yakınlarında yer alan Ali Efendi camiine devam eder, burada Türkçe ezan okur, müezzinlik yapar, namazlara devam eder. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne devam ettiği yıllarda Türk Kültür Ocağı’na devam eder. Şiirini şekillendiren ve onu ilk defa dergiye taşıyan isim ise Necip Fazıl’dır. Büyük Doğu’da şiirlerinin yayımlanıyor olması Sayar için bir milattır. Halk şiiri, divan şiiri, birinci yeni şiirine kadar uzanan zengin bir şiir dünyasına sahip olan Sayar’ın şiir kitaplarında yer alan 197 şiir dışında yazarın da tespit ettiği 660 şiiri bulunmaktadır. Yazar, burada şairin nasıl şiir yazdığını yine onun cümleleri ile ifade ediyor: “Şu güneşin kıpkızıl batışına bakın, şiir odur. Şiir doğanın içindedir.” (s.172) Sağlığında iken yayınlamış olduğu Gönül Sandalı, Sereserpe, Neco’ya Mektuplar, Gibi, Şey, Esinti, Boşluğa Takılan Ses adlı kitaplarından yapılan şiir alıntıları ve çözümlemelerle eser zenginleştirilmiş.
YOZGAT’TA ÂŞIK VEYSEL GECESİ
Kitapta yer alan dikkat çekici anekdotlardan birisi Abbas Sayar’ın Aşık Veysel’e sahip çıkarak Yozgat’ta adına bir gece tertip etmesidir. O tarihlerde geçinmek için şehir şehir dolaşıp konserler veren Âşık Veysel’e Abbas Sayar sahip çıkarak Yozgat’ta 25 Mart 1954 tarihinde Yozgat Lisesi salonunda “Âşık Veysel Gecesi” tertip eder. Geceye ilgi ve alaka büyük olur, ertesi gün Abbas Sayar, Âşık Veysel’in cebine yüklü bir para koyar. Bu durum Âşık Veysel’i çok memnun eder. Bozok Gazetesi’nde program şu şekilde haberleştirilir:
“Devresi gün uğurladım Veysel’i. Bugün için büyük bir para koydum ceketinin cebine. Sanıyorum beş yüz liraya yakındı.
-Vaah garip gardaşım. Keşkelerim her gittiğim yerde bir Abbas bulsam.
(…)
Gidiyorum Gündüz Gece şiiri ilk kez Bozok’ta yayınlandı. O da bu şiiri ilk kez o günlerde yazdığını, daha doğrusu okuyup yazdırdığını söyledi bana…” (s.44)
ABBAS SAYAR’IN RESSAMLIĞI
Abbas Sayar’ın hiç bilinmeyen bir yönü de ressamlığı olsa gerek. Bu konuya ayrı bir başlık açmak gerekiyor. Zira yazar da Abbas Sayar’ın ömrünün son yıllarına denk gelen ve Ayvalık günlerinde yoğunlaşan bu merakını ve eserlerini kitapta dile getiriyor. Özellikle lise yıllarında Yozgat Halkevi’nde başlayan resim merakı ve becerisi eşi Ender Sayar’ın da destek ve gayretleri ile gün yüzüne çıkar. Hatta eserleri 1990 yılında gün yüzüne çıkarılıp sergilenir. Mayıs 1991’de Antalya’da resim sergisi açar, imza günü ve söyleşiye katılır. Yine kitapta geçen bir kayıtta ifade edildiği gibi hayatının en görkemli ve anlamlı günlerinden birisi Ankara’da 26 Şubat 1992 tarihinde yaşanır. “50. Sanat Yılı” Ankara Devlet Resim-Heykel Müzesinde dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın da katıldığı görkemli bir törenle kutlanır. Burada da yine resimleri sergilenir, yazarımız ismine yaraşır şekilde taltif edilir.
Abbas Sayar, ülkemizin önemli bir edebi değeri olarak hakkında pek çok hususi çalışmayı hak ediyor. Yazar, Akademisyen Ramis Karabulut’u bu alanda ilk olan eserinden dolayı tebrik ediyorum.