|

BAE’den Türkiye’ye beyaz bayrak

Abu Dabi veliaht prensi ve de facto yöneticisi Muhammed Bin Zayed’in ziyareti yeni başlangıçların habercisi olarak değerlendirilebilir mi? Bu sorunun kısa cevabı, evet. Birden fazla cephede Türkiye’nin karşısında yer alan Körfez’in idealleri yüksek ülkesi BAE, bölgede siyasi rekabet yerine daha ılımlı bir politikaya geçiş yaptığının sinyallerini veriyor.

00:00 - 7/12/2021 Salı
Güncelleme: 16:01 - 7/12/2021 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Havvanur Fadila
- Gazeteci / Dubai

Abu Dabi veliaht prensi ve de facto yöneticisi Muhammed Bin Zayed’in ziyareti yeni başlangıçların habercisi olarak değerlendirilebilir mi? Bu sorunun kısa cevabı, evet. Birden fazla cephede Türkiye’nin karşısında yer alan Körfez’in idealleri yüksek ülkesi BAE, bölgede siyasi rekabet yerine daha ılımlı bir politikaya geçiş yaptığının sinyallerini veriyor. Bu duruma, elbette, siyasî rekabete sebep olan bazı konuların aşılması ya da eski mahiyetini kaybetmesi de nispeten etkili oldu.

Türkiye ile BAE arasında kökeni Mısır’daki askeri darbe ve Arap Baharına kadar giden karşıt gruplarda yer alma durumu, Katar krizi ile derinleşmişti. Körfez ülkeleri arasında yumuşayan ilişkiler, bölgenin önemli aktörü Türkiye’ye karşı yürütülen ve çok da başarılı olmayan siyasi rekabeti, ekonomik iş birliğine çevirmeye yönelik adımların atılmasına vesile oldu. Bu adımların atılması iki ülkenin siyasî olarak pozisyonlarını değiştirdiği anlamına gelmese de, bundan sonraki süreç için ülkeler arası diplomatik kanalların en zor koşullar altında bile açık kalacağı ve doğabilecek siyasi anlaşmazlıkların da iki ülke liderleri arasında kurulan doğrudan iletişim kanalları sayesinde daha kolay çözülebileceği olasılığını taşıyor.

GÜVENLİK İHTİYACINA DAYALI POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ

Körfez Arap prenslerinin ülkelerinin güvenliğini sağlama noktasında en büyük müttefik olarak gördükleri ABD’nin, dış politikada odağını Ortadoğu’dan Uzak Doğu’ya kaydırması, bu ülkelerin de değişen politik iklime uygun yeni pozisyonlar alma ihtiyacını doğurdu. İsrail ile geçtiğimiz yıl normalleşme anlaşması imzalayan BAE, Trump sonrası ABD’nin rota ve öncelik değiştirmesiyle bir denge politikasına geçiş yaptı. Abu Dabi’nin, Ankara’nın yanı sıra Tahran’la da ilişkileri belli düzeyde tutma çabası, Washington’ın Körfez prenslerine satır arasında verdiği ‘kendi güvenliğinizi sağlayın’ mesajını aldığı anlamına geliyor. Bu güvenlik ihtiyacına dayalı pozisyon değişikliği bölgede daha stabil bir yakın geleceğin sinyallerini veriyor. Bunun ilk işaretini de, Abu Dabi varlıklı yatırım fonunun yönünü Türkiye’ye çevirerek gösterdi.

İki ülke arasında yapılacak maddi anlaşmalar Türkiye adına kazançlı olacağı gibi, BAE ile başlatılan bu yeni dönem Türkiye için Mısır ve Suudi Arabistan cephelerinde de bazı önemli gelişmelerin yaşanmasına vesile olabilir. Önemli bir anlaşmazlık sebebi olan Katar Krizi’nin barışçıl yollarla çözülmesi, Türkiye ile ilişkilerde pozitif bir adıma dönüşmede vesile olduğu gibi, Abu Dabi’nin Ankara ile yakınlaşması da Kahire ve Riyad’ta yeni rüzgarların esmesine sebep olabilir. Ortadoğu siyasetinin önümüzdeki süreçte geçtiğimiz döneme nazaran daha öngörülebilir bir seyir seyredeceğini söylemek ise şu aşamada mümkün.

GÖRÜŞMENİN ABU DABİ’DEKİ YANKILARI

Peki Türkiye açılımı Abu Dabi’de nasıl değerlendirildi? BAE’de medya hem Arapça hem de İngilizce olarak yayın yapıyor. Muhammed bin Zayed’in Ankara ziyareti ve yeni denge politikası her iki dilde yayımlanan analizlere de konu oldu. İngilizce medyada Abu Dabi’nin resmi duruşunu teyit eden ve Batılı yazarlar tarafından kaleme alınmış analizlerde BAE’nin Suriye gibi problemli konularda daha aktif bir süreç yöneteceğini okumak mümkünken, Arapça yayınlarda, çok kültürlü bir ülke olan BAE’de yazarın üst kimliği ve politik yatkınlığına göre farklı değerlendirmelere rastlayabiliyoruz. Örneğin, Ankara ile ikili ilişkilerin pek parlak olmadığı dönemde Türkiye hakkında sık sık olumsuz haber yapan Sky News Arabia’da, Abu Dabi-Ankara arasındaki son gelişmeleri Lübnan asıllı Maruni gazeteci Maria Maalouf değerlendirdi.

Maalouf, Abu Dabi’nin dış politikasını değiştirmediğini sadece yöntemlerini değiştirdiğini ve veliaht prensin bölgede kriz istemediğini, bu ziyaretin de muhtaçlık karakteri taşımayan, adeta ihtiyaçtan doğan bir ilişki olduğu için bazı analizlerde başarılı bir ziyaret olarak değerlendirildiğini iddia etti. Yazar, iki ülkenin yakınlaşmasının “çıkarlarının çakışmasını” azaltacağını ve dış politikaya etki ederek Libya, Suriye ve Irak’ta olumlu bir tesiri olacağını ifade etti. Maalouf, BAE’deki politika değişikliğine, Körfez ülkelerinde Amerikan müttefikliğine daha az güvenme temelinde yeniden şekillenen bir dış politika ve post-Covid sürecinde Körfez ülkelerinde görülen ekonomik istikrarsızlığı daha aza indirme ihtiyacı olarak iki sebep sundu.

Al Ittihad gazetesine değerlendirmede bulunan Kuveytli Dr. Essa Al Amiri ise Türkiye ile BAE arasındaki ilişkinin yakınlaşmaya, gelişmeye ve etkinleştirilmeye ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Al Amiri iki ülke arasındaki ilişkiyi kardeşler arasındaki ilişkilere benzeterek, kardeşlik ilişkilerinin zorlu aşamalardan da geçse mahiyetini kaybetmediğini ve kısa süre sonunda da rayına oturduğunu ileri sürdü. Al Amiri, Türkiye’nin Dubai’de şu sıralar gerçekleştirilen Expo 2020’ye katılım kararı almasının da BAE-Türkiye yakınlaşmasının göstergelerinden biri olduğunu ifade etti. Yazar iki ülke arasındaki olumsuz ilişkileri dağılmakta olan bir “yaz bulutu”na benzetti.

Her ne kadar yazarları farklı politik yatkınlığa sahip olsalar da, BAE medyasında dış politikaya eleştirel yaklaşan analizlere rastlamak mümkün değil. İkili ilişkilerin iyi seyretmediği süreçte sadece negatif haberlere konu olan Türkiye hakkında Abu Dabi’de esen yeni rüzgarlar sebebiyle daha nötr haberlerin yayımlandığını ve sık sık Türkiye’nin ekonomik potansiyelini ön plana çıkaran analizlerin yapılmaya başlandığını görebiliyoruz.

#BAE
#Türkiye
#Muhammed Bin Zayed
#İsrail
#Abu Dabi
#w
2 yıl önce