|

Güzel fanidir, güzellik ebedi

Güzeli anlamayan insana, gül bahçesi verilse onu tarumar eder. Bülbül emanet edilse onu perişan eder. Kabahat Yusuf’un güzelliğinde değil, güzelliği sebebiyle ona zulmedenlerdedir. İnsanın değer yargısı, anlama ve algılama kabiliyeti, iyiyi kötüden tefrik etme marifeti hangi seviyedeyse güzelliğe bakışı ve fikri de o nispette isabetlidir.

00:00 - 3/12/2021 Cuma
Güncelleme: 22:51 - 2/12/2021 Perşembe
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Hatice Ebrar Akbulut
/ Yazar

Güzel fanidir. Kendine ne kadar ömür verilmiş, ömrüne ne kadar zaman biçilmişse o kadar yaşar. Güzellikse ebedidir, bilinen bilinmeyen bütün zamanları aşar. Çiçeğe renginin kökünden yürümesi gibi güzelin güzelliği ruhundan gelir. Ruha dair bilgimiz pek az ama ruh, gözle görünmeyecek şeyleri de gösterir.

Güzelin taşıdığı her güzellik, ona sakınsın diye verilmiş bir emanettir. Sakınmak, güzelliği görünmez kılmak, onun varlığını yok saymak değil, ona gelecek bir kötülüğe karşı önlem almaktır. “Ay ışığı, Ay’ın taşıdığı bir emanettir” der İbn Arabi. Her güzellik, ilahi kudretin kayrasıdır.

Gerçek güzel şımarmaz. Güzellik de abartı, gösteriş, kibir ya da şımarıklıkla dışa vurulmaz. Güzellik inamdır, tevazudur. Hakiki güzel letafetiyle eğilen salkımsöğütler gibidir. Güzelliğini ziyan etmeyecek vakara kendiliğinden sahiptir. Güzelliği onu kendisi yapan şeydir, kimliğidir. Karakter ve mizacının mührüdür, izidir.

İnsan söz ve hikâyesinden ayrı düşünülemez. Güzellik, hikâyenin hem bütünü hem parçasıdır. Bazen hikâyenin kaderi çetindir, güzellik başına çok dert açar. Yusuf, kendi hikâyesinde güzelliğini gölgeleyen, onu soldurmak isteyen teşebbüslerle karşılaşır. Yine de Hüsnü Yusuf’tur, zeval gelmez güzelliğine. Korumuş ve korunmuştur.


KENDİSİNİ ANLAYANDA ÇOĞALIR

Güzeli anlamayan insana, gül bahçesi verilse onu tarumar eder. Bülbül emanet edilse onu perişan eder. Kabahat Yusuf’un güzelliğinde değil, güzelliği sebebiyle ona zulmedenlerdedir. İnsanın değer yargısı, anlama ve algılama kabiliyeti, iyiyi kötüden tefrik etme marifeti hangi seviyedeyse güzelliğe bakışı ve fikri de o nispette isabetlidir. Bir güzelliğin idrak edilmesi, onun insana dahil olması ancak insanda yarattığı değişimle mümkündür. Çirkin, güzeli kendi varlığına tehdit olarak görür. Ona zarar vermek, onu yok etmek, etkisiz kılmak ister. Çirkin, güzelin dağılarak bereketlenmesine tahammül edemez. Oysa güzel, kendisini anlayanda çoğalır. Yusuf’un güzelliği de kuyudan çıkıp zindana varır, zindandan saraya yayılır, kendisine kötülük edenlere bile iyilik olarak döner.

Güzelliğin serencamı, Yusuf’un hikâyesinin her noktasında farklı surette belirir. Yusuf’un güzelliğinde herkes, kendisinin güzel karşısındaki hâlini görür. İnsan insanın aynası der geçeriz. Halbuki insan insana ancak onda kendini görebildiği kadarıyla aynadır. “Yusuf bir ayna mıdır acaba?” diye sorar şair. Yusuf aynaysa ona rastlayan ondaki kendini nasıl görür? Kendi aynasından bihaber olan, başkasında kendini göremez, kendi noksanlığını ve aşırılıklarını fark edemez. Başkasında görülen kusur, çoğu zaman insanın kendi içinde gömülü bir kusurdandır. Başkasında sevilen, beğenilen bir şey de insanın kendi içindeki güzellik duygusundandır.

HERKESİN ONUNLA İMTİHANI BAŞKADIR

Güzelin görünme ve güzelliğin algılanma biçimlerinin birçok tezahürü vardır. Yusuf’a güzel olmanın ağırlığı, Yakup’a güzeli yitirmenin hüznü, Yusuf’un kardeşlerine güzeli kıskanmak ve Züleyha’ya da güzeli elde etme arzusu düşer. Her insanın güzel ile imtihanı başka başkadır. Kimine musibet getirir güzellik. Kimine engin bir bilgelik verir. Kimine de erişilmez ufuklar açar. Güzelliğe bir kez rastlayan insanın hâli artık eskisi gibi olamaz. “Çabucak derinleşmeniz gerekiyor/Yusuf’la karşılaştıysanız/Bitişmeniz isteniyor hakkı verilmiş bir anlamla” der şair.

Güzellik, kendisini anlayanı değiştirir, dönüştürür. Ona tahayyül edemeyeceği güzellikler lütfeder. Bazıları rastladığı güzelliğin farkına varmaz. Bazıları da vardığı an ona kötülük etmek ister. Yusuf ile yolu kesişenlerin güzelliğe rastlama biçimleri farklı farklıdır. Kardeşleri ona hasetle kötülük eder. Nihayetinde Yusuf, “İpeklere yumuşaklık giydiren kalbi”yle, gönüllere sükûnet veren tavrı ve bağışlayıcı sözleriyle kardeşlerinin güzelliğe ısınmalarını sağlar. Hüsnü Yusuf’un derinliğini anlamak yalnızca Yakup’a nasip olur. Zamanı sabırla tahsil eden Yakup, yitirdiği güzelliğin hicranıyla kavrulur. Güzele sahip çıkamayışına, Yusuf’un başına gelen fenalıktan sonra onun için bir şey yapamayışına hüznün o en şiddetli hâliyle, esefle üzülür. Hüznünü yalnızca Allah’a şikâyet eder.

BOYUN EĞMEZ, DİRAYET SAHİBİDİR

Güzellik derinlikse, görmekle sınırlandırılamaz ve gözle algılanamaz. Görme eylemi, insan iradesinin dışında olabileceği gibi insan kendi irade ve gayretiyle de bakmak istediği şeyi seçebilir. Züleyha’nın güzellik karşındaki tavrı, güzel ile arasındaki mesafeyi kaldırmak, ona hükmetmek ve onu mülkiyetine geçirmektir. Bir şeye sahip olmak, onun üzerinde tasarrufta bulunmak ve onu kendine boyun eğdirmektir. Güzel ise kendini değiştirmek isteyene boyun eğmeyendir, dirayet sahibidir.

Yusuf, Züleyhâ’nın davetine zalimlerden olmamak için “Hayır” der. Çünkü güzel, güzelliğine dokunacak bir tehlikeye karşı mukavemet gösterir. Güzel, kendi kıymetini bilir. Züleyha henüz güzelliği anlama mertebesine erişememiş, şairin ifadesiyle Yusuf’un mahremiyetine kadar uzanmış bir pejmürdedir.

Güzel, her adımını düşünerek atar. Davranışlarında ölçülü ve tutarlıdır. Olabilecekler için önceden tedbir alır. Öfkesinde de sevgisinde de aşırı gitmez, ihtiyatlı yaklaşır. Yusuf, kardeşlerini tanıdığı anda onlarla derhal yüzleşmeye kalkışmaz. Onlara hadlerini bildirmez ve onları kınamaz. Sakin ve ılımlı davranır. İkramda bulunur. Kardeşlerini daha evvel yaptıkları yanlış için düşünmeye sevk edecek hamleler yapar. Nihayetinde kardeşlerinin kalbi, Yusuf’un güzelliğinden bir pay alır.

Güzellik inceliktir. Başkasının hâlini düşünebilmektir. Yusuf kardeşlerinden artık babasını getirmelerini istediğinde aceleci davranmaz. Babasının ansızın gelecek bir haber karşısında heyecanına yenik düşebileceği ihtimaliyle ona yaşadığını bildirmek yerine gömleğini gönderir. Kervan henüz Yakup’un iline doğru yola çıkmamışken Yakup yanındakilere “Eğer bana bunamış demezseniz, oğlumun kokusunu alıyorum” der.

Güzelliğin derinliğidir Yakup’a oğlunun kokusunu duyuran. Güzelin rayihası, tahayyül edilemeyecek uzaklıklara yayılır. Yusuf’un hicranıyla bitap düşen Yakup, yanındakilerin elem verici tesellilerine can yakıcı sözlerle karşılık vermez. Sükunetle Yusuf’a kavuşacağı günü bekler.


#Yusuf
#Yakup
#Züleyha
2 yıl önce