|

Deprem bize ne söyler?

İnsanlık, tarih boyunca birçok felaketle karşı karşıya kaldı. İnsanlığın tarihi aynı zamanda depremlerin, yangınların, sel baskınlarının, savaşların, göçlerin, kuraklığın tarihidir. Bütün olumsuzluklara rağmen insan, dünyaya yerleşmeye, onu imar etmeye devam ediyor. Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden Doç. Dr. Recep Özdemir bu felaketlerin bize ne anlattığını yazdı.

Zeynep Betül Erhun
04:00 - 17/03/2023 Cuma
Güncelleme: 06:33 - 17/03/2023 Cuma
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

6 Şubat sabahı saat 04.17’de devlet ve millet olarak yüzyılın felaketini yaşadık. 11 il doğrudan bu depremlerden etkilendi. Binlerce insan vefat etti. Yüz binlerce insan yaralandı. Yüz binlerce bina yıkıldı, ağır ya da orta hasarlı oldu. Özellikle Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve Adıyaman illeri ağır bir hasar aldı. Şehirler hayalet şehre döndü. Deprem olan şehirlerden diğer şehirlere yoğun bir göç yaşandı. Yaşanan zorunlu göç beraberinde bazı problemler getirdi; deprem bölgesine yakın illerde kiralık ev kalmadı, konut fiyatları hızlı bir artış gösterdi.

HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK

Kutsal kitabımız Kur’an’da depremin hakikatiyle ilgili önemli uyarılar, hatta başlı başına depremi anlatan ve “Zilzal” (deprem/sarsıntı) adıyla müstakil bir sure bulunan ümmetin fertleri olarak depreme kısmen hazırlıksız yakalandık.

İnsanlık, tarih boyunca birçok felaketle karşı karşıya kaldı. İnsanlığın tarihi aynı zamanda depremlerin, yangınların, sel baskınlarının, savaşların, göçlerin, kuraklığın tarihidir. Bütün olumsuzluklara rağmen insan, dünyaya yerleşmeye, onu imar etmeye devam ediyor. Yağmurlu bir gecenin en koyu anında meydana gelen deprem dünyaya yerleşmeyeceğimizi, dünyanın geçici bir konaklama yeri olduğu gerçeğini bir kez daha yüzümüze çarptı. Toprağın birer parçası olan kiremit, tuğla, demir, çimentonun tekrar toprağa döndüğünü, tapu, çek, senet, paranın birer kağıt hükmünde olduğunu, mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu hatırlattı. Enkaz temizleyen iş makinalarını, sıra sıra enkaz taşıyan kamyonları susarak seyrediyoruz şimdilerde.

DEPREMİN ETKİLERİ

Depremde birçok vatandaşımız vefat etti. Her şeyin kayıt altına alındığı ilahi düzende kimse boşuna ölmez, mallar zayi olmaz. Elbette binlerce insanın ölmesi hepimizi derinden yaraladı. Ölenlerin hükmi şehit, malların sadaka hükmüne geçmesi bir teselli kaynağıdır.

İki hayatın bir bütün halinde değerlendirilmesi ölümün boş bir sonuç, bir yokluk, bir kayboluş olmadığını gösterir. Ölenin geride bıraktığı boşluk acıdır yine de. Allah’ın rahmetine kavuşan ile yıkılmış binalar arasında canhıraş çabalayanın durumunu tam olarak Allah bilir. Depremden sonra mekânın durumu, insanların ruh haline sirayet ediyor.

BOCALIYORLAR

Geçmiş günlerini hatırlamanın acısı ile geleceğin belirsizliği arasında bocalayan depzemzedeler, depremin yaşandığı kısacık ana hapsolup kalır. Bu süreçte manevi rehberlik ve danışmanlık hizmetleri önem arz etmektedir. Gerek devlet gerekse millet olarak “Toparlanın gitmiyoruz” cümlesiyle ifade edilebilecek külli bir diriliş ve uyanışa ihtiyaç duyulmaktadır. Kimi zaman bir cümle motive edici olsa da daha fazlasına ihtiyaç duyulur.

MUHASEBE DÖNEMİ BAŞLAR

Deprem, sel, yangın gibi felaketlerden sonra uzun ve derin bir muhasebe dönemi başlar. Deprem olunca ne olur? Depremin manevi ve fiziki nedenleri nelerdir? Bu soruların cevabının büyük kısmı insana bağlıdır. Deprem kozmik düzenin bir parçasıdır. Kâinatta hayatın devam etmesi için gerekli bir unsurdur. Yüce Allah’ın kâinata koyduğu bir sünnetullahtır. Yüce Allah Kur’an’da kainata bir düzen koyduğunu, onu bozmamamız gerektiğini emreder. İnsanın alacağı tutum ve davranışlar kozmik düzende meydana gelen zorunlu oluşumların sonuçları üzerinde etkili olabilir.

ATALETE KAPILMAK YOK

“Deprem olunca ne olur?” sorusunun cevabı alacağımız tedbirlere bağlıdır. Bu noktada atalete düşmeden kötü kaderden iyi kadere kaçış başlamalı. Yüce Allah başımıza gelenlerin yaptıklarımız yüzünden geldiğini beyan eder. Demirden ve çimentodan çalan kötü ahlakla, kötü fiille, kötü tutumla topyekûn mücadele başlamalı. Göz yumulmuş her kötülüğün, her ihmalin sonucu bize katlanarak dönüyor.

KUR’AN-I KERİM’DE DEPREM GERÇEĞİ

Kur’an’da çeşitli ayetlerle deprem gerçeğine dikkat çekilir. Bazı ayetlerde depremin oluş şekli ve sonuçları anlatılır. “Nihayet o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında yere serilip kaldılar.” (Araf, 91) “Bunun üzerine onları o dehşetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yere serildiler.” (Araf, 78) ayetleri depremin “şiddetli bir sarsıntı” olduğunu, aniden olabileceğini, yerleşim yerlerini yıkabileceğini ifade eder. İnsanlar depremin oluşumunu engelleyemez. Fakat bu durum ona karşı önlemler almasına da engel değildir. Depremden sonra yüksek sesle dillendirilen ovalardan dağlara doğru yerleşim planına Kur’an’da değinilmiş; dağların birer kazık olarak çakıldığı beyan edilmiştir. İnsanlığın yaşamasına uygun bir duruma getirilmiş olan yerküresi, üstünde insanların oturup kalkmasına, yatıp uyumasına elverişli olan döşeğe benzetilirken dağlar da arzı dengede tutmak için çakılmış kazıklara benzetilmiştir.

Felaket zamanları, ders ve ibret alma zamanıdır. Öncelikle ülkemizin büyük bir kısmının birinci ve ikinci derecede deprem bölgesi olduğu gerçeğini devletçe ve milletçe kabul etmemiz, ona göre hareket etmemiz gerekir. Devletçe ve milletçe bir taraftan oluşan depremin yaralarını sararken diğer taraftan gelecek için çözümler üretmeliyiz. Bu bağlamda bazı alışkanlıklarımızdan vaz geçmemiz gerekir. Daha küçük, daha az, daha sade, daha içten, daha sıkı, daha yoğun, daha şeffaf, daha güvenilir, daha sağlam, daha net, şeylere ihtiyacımız var.



#Deprem
#Asrın felaketi
#Kur'an'da deprem ayetleri
#İslam
1 yıl önce