|

İslam Medeniyeti adına yüz akı bir çalışma oldu

Büyük Çamlıca Camii Külliyesi’nde yer alan müze, 1200 yıllık geçmişin izlerini taşıyan eşsiz eserleri barındırıyor. Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, müzenin, yüz akı bir çalışma olduğunu söylüyor.

Latife Beyza Turgut
01:00 - 1/05/2022 Pazar
Güncelleme: 01:24 - 30/04/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
İslam Medeniyetleri Müzesi
İslam Medeniyetleri Müzesi

Açılışın ardından yaklaşık üçüncü haftasını geride bırakan İslam Medeniyetleri Müzesi, bu kısa zamanda ağırladığı ciddi bir ziyaretçi sayısı ile Dolmabahçe ve Topkapı Saraylar’ının ardından üçüncü sıraya yerleşti. Büyük Çamlıca Camii Külliyesi’nde yer alan ve 10 bin metrekare kapalı alanda kurgulanan müze, 1200 yıllık geçmişin izlerini taşıyan ve pek çoğu daha önce teşhir edilmemiş eşsiz eserleri barındırıyor. Milli Saraylar’a bağlı olarak yoğunluğu tarihi yarımada ve tarihi alanlarda yapılan müzeciliğe yepyeni bir alan açan İslam Medeniyetleri Müzesi, 7. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslam sanatının gelişimini yansıtan 800’e yakın esere ev sahipliği yapıyor. Bizatihi müze için Çamlıca Camii Külliyesi’ne otobüslerle gelen yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisi İslam Medeniyetleri Müzesi’nin İslam medeniyeti adına ne kadar gerekli ve ihtiyaç duyulan bir eserin topluma kazandırıldığını açıkça gösteriyor. Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız ile İslam medeniyetinin onlarca asırlık güzide eserlerine ev sahipliği yapan, bu eserleri yerli ve yabancı bir çok ziyaretçi ile buluşturan İslam Medeniyetleri Müzesi’ni konuştuk.

- İslam Medeniyetleri Müzesi Türkiye'de bir müze olarak inşa edilmiş en önemli eserlerden bir tanesi. Büyük Çamlıca Camii Külliyesi için temel atılırken bu büyük müzenin yapılacağı da planlanmıştı. Müzenin bu külliye içerisinde yer almasının önemi nedir?

İslam Medeniyetleri Müzesi’nin Çamlıca Camii Külliyesi içerisinde yer almasının şöyle bir temel nedeni var: Çamlıca Camii’nin hamisi olarak Cumhurbaşkanımız, fikrin ilk gününden beri projeye yüksek önem vererek böyle mühim bir eseri İstanbul’a ve ülkemize kazandırdı. Milli Saraylar olarak Çamlıca Camii müze projesiyle iki yıldır ilgileniyoruz. Projeye Topkapı Sarayı, Milli Saraylar’a bağlandıktan sonra dahil olduk. Ancak Çamlıca Camii müzesi projesi cami ile birlikte oluşturulmuş bir projeydi. Külliye içerisinde malumunuz, kütüphane, konferans salonu, atölye ve galeriler gibi çok ciddi bir kültür-sanat mekanları var. Bunun son ayağı da müze projesiydi. Yapının 10 bin metrekare üzerine müze olarak inşa edilmesi çok kıymetli. Bazen bunu söylediğimizde bunun ne demek olduğunu bize soruyorlar. Milli Saraylar için bunun önemi büyük. Biz, en yakın tarihli yapımı 100-150 yıllık olan tarihi mekanlarında, tarihi miras alanları içerisinde çalışıyoruz. Sergileme alanlarımız, ziyaretçi ağırladığımız mekanlar burası. Tabi böyle mekanlarda yapılan sergilemelerin, teşrif düzeninin belli sınırları var. Çünkü bu mekanlar, birinci derece tarihi eser. Her yerine müdahale edilemiyor, istenilen yerlere vitrinler kurulamıyor gibi belirli kısıtları var. Çamlıca’daki müze tüm bu kısıtlardan azade olarak inşa edildi. Güvenlik sistemleri, iklimlendirme sistemleri, vitrinleme sistemleri, sergileme ekipmanları hepsi son derece profesyonel şekilde hazırlandı çünkü elimizde buna imkan veren bir yapı vardı. Bu yönüyle mesleğimiz açısından çok yüz akı bir çalışma.

ON BEŞ AYDA ÜÇ YENİ MÜZE KAZANDIRDIK

- İslam Medeniyetleri Müzesi de aynı geçtiğimiz yıl kapılarını açan Beykoz Cam ve Billur Müzesi’nde olduğu gibi Milli Saraylar envanterinde yer alan fakat daha evvel ziyaretçiyle buluşma şansı olmayan pek çok esere ev sahipliği yapıyor. Sergilenen eserlerin belirlenmesi ve hazırlanması aşamasında nasıl bir çalışma yürütüldü?

Ocak 2021’den itibaren yaklaşık on beş ay içerisinde Milli Saraylar bünyesinde üç tane müze açtık. İlki Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesindeki Resim Müzesi’ydi. Daha evvel Mimar Sinan Resim-Heykel Müzesi olarak kullanılan mekan, dönemsel olarak açılıp kapandığından sürekli bir hizmet verememişti. Burayı depolarımızda bulunan yaklaşık 553 tablo ile açtık. Türkiye’nin en büyük oryantalist tablosu “Çölde Av”, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan getirilerek burada sergilenmeye başlandı. Muazzam bir ilgi görüyor. Dolmabahçe Sarayı’nı gezen her iki ziyaretçiden birisinin de gezdiği bir müze olarak geçtiğimiz on beş ayda oldukça başarılı bir perspektif gösterdi. Hemen ardından geçtiğimiz yıl Nisan ayında Beykoz Cam ve Billur Müzesi’ni ziyaretçi ile buluşturduk. Orada da bin 500 parçalık bir cam koleksiyonu sergiliyoruz ki 1200’lü yıllardan, Anadolu Selçuklu camlarından başlayarak 20. yüzyıla kadar uzanan bir seçki var. Bu eserlerin çoğu Dolmabahçe ve Topkapı başta olmak üzere müze depolarındaydı. Bu değerli eserler ziyaretçi ile buluşmuş oldu. Beykoz Cam ve Billur Müzesi şu an beklentilerimizin çok ötesinde hafta sonu günlük 2000 ortalamalı ziyaretçi rakamlarıyla geziliyor. Bu ilk bir yılında çok önemli bir başarı. Bu çalışmaların üçüncü halkası ise İslam Medeniyetleri Müzesi oldu. İfade ettiğim gibi Milli Saraylar olarak Topkapı Sarayı’nı 2019’un sonunda aldık. Öncesinde Kültür Bakanlığı ile başlatılmış bir çalışma vardı. Sanat ve kültür insanlarından oluşan uzman bir komisyon eşliğinde eserlerin belirlenmesi yapıldı ve nihai olarak şu an sergilenmekte olan 700 parçalık koleksiyon ortaya çıktı. Bu üç müze ile birlikte Milli Saraylar olarak daha önce görülmemiş, müze depolarında bekleyen 3000 eseri ziyaretçiye sunmuş olduk.

- Ziyaretçi ile buluşmamış, gün yüzüne çıkmamış bir çok eser hala var . Milli Saraylar bünyesine çok daha fazla müze gerekiyor diyebilir miyiz?

Bu anlamda Topkapı Sarayı’nda süren çok önemli hazırlıklarımız var. Şu an Milli Saraylar’ın envanterinde taşınabilir olarak 300 bin civarında tarihi eser var. Bunların önemli bir bölümünü Topkapı Sarayı’nda sergilemek yönünde hazırlıklarımızı tamamladık. Kaftanlar, saat hazinesi, Topkapı Sarayı hazinesi, hüsn-ü hat eserleri, çin porselenler koleksiyonu ki bu çok önemli ve taş eserler; kitabeler gibi açmayı planladığımız 6 yeni bölümde yaklaşık 8 bin civarında eser daha ziyaretçiyle buluşacak. Bu eserler de daha önce sergilenme imkanı olmayan eserlerdi. Bu yönüyle müzelerin daha dinamik hale geldiğini ve ziyaretçiyle buluşma imkanı olmayan eserlerin artık günbegün ortaya çıktığını ve ziyaretçi ile buluştuğunu görüyoruz. Bu da ülkemizin tarihi miras haritasına çok önemli müzeler bırakmış olmak demek.

MERKEZDE PEYGAMBER EFENDİMİZ VAR

- 15 farklı tematik bölümden oluşan İslam Medeniyetleri Müzesi, ziyaretçilere nasıl bir seyir sunuyor?

Müzemizdeki bu 15 konu başlığı altında İslam medeniyetine ait günümüze ulaşmış ve taşınabilir tarihi eserlerden bir seçkiyi ziyaretçilerimiz ile buluşturmayı hedefledik. Tabi ki müzenin ismi “İslam Medeniyetleri” olunca Peygamber Efendimiz merkezde oluyor; ona adanmış eserler, sakal-ı şerifler ve daha sonra bu mukaddes emanetlerin muhafazası için Memlüklüler ya da Osmanlı döneminde yapılmış muhafazalar, çok değerli hattatların elinden hilye-i şeriflerden oluşan bir bölümümüz var. Hemen ardından Kabe-i Muazzama bölümüne geçiyoruz. Bilhassa Abbasi döneminden itibaren Osmanlıların son dönemine kadar, surre-i hümayun ile Kabe’nin bütün ihtiyaçları Osmanlı payitahtından karşılanması bir gelenek olduğu için surre alaylarına ait çok ciddi eserlerimiz var. Sonrasında İslam mimarisine ait öğeleri sergilediğimiz, mimari unsurlara ait bir bölümümüz ve dokuma sanatlarına ait bir bölümümüz var. Devamında ise dijital enstalasyonlarımız başlıyor. Müzemizin en üst katına geldiğimizde İslam’a ait en erken dönem evrakları olan Şam evrakları döneminden bir seçki sergiliyoruz. Orada dijital ekranlar vasıtasıyla ziyaretçimiz her bir obje ile ilgili ayrıntılı bilgi elde edebiliyor. Mushaflara ilişkin bir bölümümüz var. İslam kültüründe önemli yeri olan ve bizim de envanterimizde oldukça fazla sayıda tılsımlı gömleklerden bir seçkimiz var. Biliyorsunuz Hırka-i Şerif, Topkapı’da muhafaza ediliyor ama Osmanlı döneminde onun için yapılmış onlarca mahfaza envanteri var ve biz mukaddes emanetlerle birkaçını sergileyebiliyoruz. Bu hırka-i saadet mahfazalarından örnekleri de müzemizde görmek mümkün. Tabi Osmanlı’nın Efendimize ve ardından Ehl-i Beyt’e duydukları sevgi her türlü övgünün ötesinde. Bu nedenle Osmanlı padişahlarını da anmak için onların kaftanlarından ve şahsi eşyalarından oluşan bir bölümümüz var. Elbette hüsn-ü hat İslam medeniyetinin en özel bölümlerinden bir tanesi ve müzelerimizde bu konuda çok ciddi bir birikim var. Bu nedenle İslam Medeniyetleri Müzesi’nin bir bölümünde de hat sanatının şaheserlerini bir araya getirdik. Bunun dışında 14 asır içerisinde İslam’ın gerçekleştirdiği çok büyük fetihler var. Bu fetihlere ilişkin ciddi bir silah koleksiyonunu yine müzede sergiliyoruz. Çok erken dönemden başlamak üzere İslam ülkelerinde, farklı coğrafyalarda basılmış sikkler var. Ve tabi ki İslam medeniyetiyle birlikte mekanlarda mimari öğelerin yanı sıra çok önemli bir sanat gelişiyor: çini sanatı. Bu sanatın da çok seçkin örneklerini yine müzemizde yer alıyor. Bu şekilde 15 bölümü tamamlamış oluyoruz.

-
İlk kez sergiye çıkan eserlerin yanında müzenin ciddi bir teknolojik altyapısı var. Müze içerisindeki teknolojik enstalasyonlarla ziyaretçiler İslam Medeniyetinin bütün boyutlarına hakim olma şansı da yakalıyor. Nedir bu eserler?

Bu müzede teknoloji ile tarihi eserin oldukça iyi buluşturulduğu bir düzen söz konusu. Sekiz tane selatin caminin ana kubbesi ve sekiz ayrı ezanın ziyaretçi ile buluştuğu enstalasyonun ardından “Ab-ı Hayat Çeşmesi” dediğimiz on bir buçuk dakikalık bir enstalasyon, İslam fetihlerini gösteren ve bir de İslam’ın yayılmasını gösteren bir başka enstelasyon daha müzede yer alıyor. Bu müzede enstalasyonlar ile birlikte gerek dijital ekranlar gerek interaktif sistemler de bir arada kullanıldı. Üst katımızda yine İslam musikisini dinlediğiniz bir alan var, burası da çok ilgiyle ziyaret ediliyor. Bu çalışmalardaki ana fikir şu: Tarihi eserleri sergilemek tabi ki çok önemli ama sonuçta teknoloji çağının içerisinde yaşıyoruz ve müzelerimizi herkesimden ziyaretçiler ile buluşturabilmek için teknolojinin imkanlarından yararlanmalıyız. Başta da ifade ettiğimiz gibi teknolojiyi saraylarda, kasır ve köşklerde bu kadar kullanmak mümkün olamayabiliyor. Ancak bu modern müzede bu imkanımız olduğu için toplumun tüm kesimlerini, tüm yaş gruplarını müzeye çekebilmek amacıyla teknolojik destek kullanılması düşünüldü. Özellikle genç kuşakları, öğrencileri müzemiz ile buluşturma da çok faydalı olduğunu gördük. Bilhassa haftasonları izdihama varacak şekilde ziyaretçilerimizin ilgisini çekiyor. Şu an gördüğü ilgiyle de bu düşüncenin yerine gelmiş olduğunu düşünüyorum.

- Bu kadar kıymetli eserlerin bir arada bulunması bazı güvenlik önlemlerini de beraberinde getiriyor değil mi?

Bu konuda da müzemizde teknoloji ve klasik yöntemler bir arada kullanılıyor. Eserler güvenliğinde bir eserin teknik olarak güvenliği söz konusu; vitrinleme sisteminiz, sergileme sisteminiz, iklimlendirme sisteminiz, önemli. Müzemiz bu anlamda da donatıldı ve bünyesinde bir laboratuar bir depo ve bir konservasyon atölyesi de bulunuyor. Türkiye’deki çoğu müzeyi göz önüne alacak olursak bu önemli bir yenilik. Burada eser ile ilgili bütün değerler anlık olarak izlenebildiği gibi konservasyon ile ilgili bir düzenleme yapılacağı zaman da müze içerisinde yapılabiliyor. Bu ciddi bir imkan. Müzemizde eserler için modern depolarımız var çünkü eserlerin kimisi dönemsel olarak sergileniyor ve değişiyor. Bu aşamada eserlerin depolanması da çok hassas bir konu. Bunlar işin teknik boyutu. Diğer bir boyutu olarak fiziki güvenlik olarak da müzemizde Milli Sarayların diğer müzelerinde oluşturulan güvenlik prosedürü birebir olarak uygulanıyor.

- İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi ile karşılaştırınca İslam Medeniyetleri Müzesi’nde ziyaretçiler için nasıl bir seçki var?

Kültür Bakanlığının diğer müzelerinden aldığımız eserlerle birlikte İslam Medeniyetleri Müzesi’nde çok daha geniş bir seçki ile ziyaretçilerimizi karşılıyoruz. Daha kapsayıcı bir müzeden bahsediyoruz. Bu noktada Kültür Bakanlığı başta olmak üzere bütün paydaşlarımıza da müteşekkiriz çünkü bu müzeyi elbirliği ile yaptık. Oldukça da güzel de bir eser oldu. Biz Ramazan boyunca günlük 10 bin ile 20 bin arasında değişen bir ziyaretçi sayısını yakaladık. Bu sayı Milli Saraylar’da şu an Topkapı ve Dolmabahçe’den sonra İslam Medeniyetleri Müzesi’ni üçüncü sıraya yerleştiriyor. Bu ilginin de yapılan işin doğru olduğunu, yerli ve yabancı ziyaretçi de bir karşılığının olması zaten bizim mesleğimizdeki en ciddi tatmin noktası.

Eserlerin tamamı kayıt altına alındı

Milli Saraylar’ın Cumhurbaşkanlığına bağlanmış olmasının bir dönüm noktası olduğunun önemle altını çizen Yasin Yıldız, müstakil kurum halinde Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak ülkemizdeki tüm tarihi sarayların bir çatı altında toplanmış olduğunu ifade ediyor ve bu durumun önemini şöyle açıklıyor: “Bahsettiğimiz envanter daha önce farklı kurumlar tarafından yönetiliyordu. Şimdi hepsi bir arada böylelikle envanterin bütünü görülebiliyor. Bu envanterin tamamı da sayıldı ve Milli Saraylar’da kayıt altında. Hepsi dijital ortamlarda günbegün takip edilebiliyor, dönemsel konservasyonları yapılıyor. İhtiyacı olanların restorasyonları yapılıyor ama söylediğimiz şekilde bu koleksiyonların depolardan çıkıp toplumla buluşması ikinci bir aşama. Biz 2021’in başından beri bu koleksiyonları müzelerde insanlarla buluşturuyoruz. Daha önceden böyle bir örneğimiz vardı: Saray Koleksiyonları Müzesi. Dolmabahçe Sarayı’nın envanterini, hem depolarını hem koleksiyonlarını müze şeklinde gösterebildiğimiz, yaklaşık 2 bin 500 metrekare kapalı olan bir müze. Milli Saraylar olarak, tefrişli saray, köşk ve kasırların dışında bu şekilde dört müzeye ulaşmış durumdayız. Yıldız Sarayı ile ilgili de güzel düşüncelerimiz var. Bu şekilde özellikle ihtisas müzelerinde özellikle tematik konu bazlı müzelerimizle de koleksiyonlarımız ziyaretçilerle direk buluşma şansı bulduğu için bunun büyük bir hizmet olduğunu düşünüyorum.”


#İslam Medeniyetleri Müzesi
#Milli Saraylar
#Çamlıca Camii
#Yasin Yıldız
#Dolmabahçe Sarayı
#Topkapı Sarayı
#Kültür Bakanlığı
2 yıl önce