
Başbakan Davutoğlu, Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasının Türkiye’ye dönük bir operasyon olduğu yönündeki iddialara cevap verdi. Paralel yapının daha önce ABD’deki para kaynaklarına ilişkin birçok soruşturma başlatıldığını anımsatan Davutoğlu, “Aynı tutarlılığı görmek isteriz. Burada çekineceğimiz bir husus da olmaz” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ürdün dönüşü gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularını yanıtladı.
Anayasa vaatlerimizden biridir. Anayasanın tek zorluğu, elimizdeki siyasi güç ile tek başına anayasa yapamayacak olmamız. Yani 316 yetmiyor. Ama bu bizim sözümüzü yerine getirmememiz anlamına gelmiyor. En büyük vaad eğer anayasa ise onun için de gereken yapılır.
Biz anayasayı 1 yıllık reform paketine koymuştuk. CHP hangi gerekçe ile bilmiyorum ama ileride siyasi bir hata olduğunu farkedecekler, komisyonun dağılmasına sebebiyet verdi. Anayasa bizim vaadimizse, başkaları görevini yapmadı diye biz bunu zamana bırakamayız. Bir adım atılmadıkça toplum anayasa fikrinden soğumaya başlıyor. O zaman biz en iyi anayasa teklifimizi yaparız. Bütün ihtiyaçlara cevap verecek en iyi anayasayı yazmak üzere harekete geçtik. Siyasi perspektifi verdikten sonra teknik bir heyet anayasa yazım çalışmasına başlayacak. Hedefimiz 1 ay-1.5 ay içinde ama bu yasama dönemi içinde anayasayı iskeletiyle ortaya çıkarmaktır. Hem partimizin hem kamuoyunun düşüncelerini alıp, metnin ana unsurlarını paylaşacağız ve Meclis Anayasa Komisyonuna bu teklifi indireceğiz. Fakat sürekli gündemde tutup adım atmamak bize yakışmaz.
Bununla ilgili benim bir şey söylemem hukuki açıdan doğru olmaz. Çünkü anayasa oylamaları gizlidir. Siyasi anlamda da '316 milletvekili ile referandum şu zaman yapılacak' desem, geri kalan 14 milletvekili nereden tamamlanacak diye bir tartışma açılır. Bunu da etik bulmam. En doğrusu milletin huzuruna çıkmak.
Anayasa zinhar konjonktürel olmayacak. Yani bugünkü siyasi realite üzerinden anayasa yapmaya başlarsak, '14 oyu şuradan alabilirim, dolayısıyla orayı tatmin edeyim' ya da 'şu partiye hitap edeyim' dediğinizde anayasa fikriniz sapmaya başlar. Özgürlükçü niteliği ve insan onuru öne çıkacak bir anayasa yazmamız lazım. Böyle bir anayasanın da Meclis'ten onay alacağına, kolaylıkla 330 ve üzeri bir destek bulacağına inanıyorum.
Parlamenter mi değil mi ne olduğu belli olmayan bir yönetim sistemi yerine açık, net bir sisteme ihtiyaç var. Bu da son geldiğimiz nokta itibariyle bizim için başkanlık sistemi. Ama bu başkanlık sisteminin de güçler ayrılığı sistemi ve karşılıklı denge-denetlemenin o kadar iyi tanımlanmış olması gerekir ki kimsenin zihninde şüphe kalmamalı.
Yok. Onu da tartışacağız tabi. Ama prensip olarak üniter devletlerde ve anayasa mahkemesinin olduğu yapılarda iki kamaralı sistemi ihtiyaç olduğu kanaatinde şahsen değilim. Ama olmayacak diye bir şeyi de öne sürmek istemem. İnşallah Haziran sonuna kadar görevimiz zihnimizdeki en iyi anayasayı sunmak.
Başkanlık zaten partili başkanlıktır, partisiz başkanlık olmaz.
Bunların hepsi, ilgili arkadaşlar çalışmalarını bitince netleşecek. Şimdi benim aklımda bu soruyla ilgili cevaplar var fakat şimdi vereceğimiz cevap bu konuyla ilgili çalışan arkadaşlara ket vurur. Arkadaşlardan ona yakın kritik konuyu bu hafta içinde çalışmalarını istedim. Şimdi onlar çalışırken ben bu maddelere cevap vermem doğru olmaz.
Demokratik olmayan hiçbir sistem, başkanlık ya da parlamenter sistem önerisini kabul etmem. Özünü söyledim: İnsan hakları ve özgürlüklerine dayanan, vatandaşı esas alan, vatandaşın haklarını öne çıkaran, güçler ayrılığı prensibine dayanan ve çek-balans yerli yerine oturmuş bir anayasa.. Ama bu parlamenter sistemde de başkanlık da olabilir. Parlamenter sistemde de demokratik yapılar olur, başkanlık sisteminde de olur. Parlamenter sistemden de otoriterizm çıkmıştır, başkanlık sisteminden de çıkabilir.
Millet, egemenliğini kendisi kullanır. Anayasal kurumlar aracılığıyla kullanılan egemenliğe millet egemenliği denmez. 27 Mayıs anlayışının getirip dayattığı ve birçok darbeye sebebiyet veren de bu anlayıştır. 'Millet egemenliğini seçtiği vekiller üzerinden değil de birden anayasal kurumlar üzerinden kullanır' dediğinizde işte o zaman 28 Şubatın MGK'sını esas alırsınız.
Tabii, yani bunların hepsi yeniden tanımlanacak. Yargı tümüyle yeniden tanımlanacak, yasamanın şimdiki anlayış içerisinde olması söz konusu değil. Bir kere AYM'nin yaptığı millet egemenliğini kullanmak değildir, olmamalıdır. Mahkemelerin yaptığı işlevsel olarak adaletin ihdas etmektir. Egemenliği ise millet kendi seçtiği temsilciler üzerinden kullanır. Başka da kimse de milli iradeden bağımsız bir egemenlik tasavvur edemez.
Dosyanın muhteviyatı veya tartışmalar itibariyle eğer Türkiye'yi ilgilendiren bir şey söz konusu olursa düşüncemizi de tavrımızı da açıklarız. Ama şu ana kadar böyle bir yansıma yok. Tabi insanın aklına şu da geliyor: Bu kadar titiz olan bir hukuk sistemi bir sürü kumpas içinde olan Amerika'daki başka Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görünen kişiler, yapılarla niye herhangi bir husus gündeme getirmiyor? Daha önce paralel yapının ABD'deki para kaynakları ile ilgili çok soruşturma başlatıldı. Bu nereye gitti acaba? Bu anlamda tutarlı bir şey görmek isteriz. Bütün kara para aklama çabalarına karşı aynı tutarlılığı görmek isteriz. Burada çekineceğimiz bir husus da olmaz. Nedir, önce konunun bir ortaya konulması lazım. Ondan sonra düşüncemizi açıklarız.
Güvenlikle ilgili olarak alınacak tedbirler var ve biz bunları alıyoruz. Öyle bir ateş çemberinin ortasındayız ki engellediğimiz terör saldırılarının sayısını sadece biz biliyoruz. Ülkenin birkaç ilçesinde de olsa yoğun güvenlik operasyonları yürütüyoruz. Bu arada vaatlerimizi yerine getiriyoruz. Yeni anayasa ile ilgili süreci işletiyoruz. Arada diplomatik temaslar gerçekleştiriyoruz. Bütün bu gündemin her birini ayrı bir psikolojiyle yürütmek lazım. Bunların hepsi Türkiye'nin realitesi. Teröre esir olmamamız lazım. Bakın bu kadar hengame içerisinden bütçemiz son iki ayda 6.6 milyar TL fazla verdi. Her gün terörün konuşulduğu ortam teröre hizmet eder. Psikolojik ortamı iyileştirmek gerek. Geçen gün çok hoşuma gitti Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek, İstiklal'e gitmiş ve alışveriş yapmış. Bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, 'önce siz çıkacaksınız.' Önce biz gideceğiz alışveriş merkezlerine, sosyal hayatın içinde gözükeceğiz. Toplum psikolojisini değiştirmek lazım.
Daha önce çok terörle mücadele verilen dönemler yaşandı ama bu dönem terörle mücadelede üç önemli fark görüyorum. Birincisi Suriye ve Irak sınırları ilk defa beraber otoritesiz durumda. İkincisi daha önce sadece PKK ile mücadele ediliyordu, DAEŞ terörü yoktu. DHKP-C de o kadar mobilize değildi. Üçüncüsü, bütün bunlarla mücadele ederken içerde bir başka terör örgütüyle daha mücadele ediyoruz. Ve bu emniyete, güvenlik birimlerine sızmış bir terör örgütü. Medya üzerinden algı operasyonları yapan bir terör örgütü. Ve bütün bu terör örgütleri birbirlerine lojistik destek sağlıyor. PKK'nın algı operasyonunu paralel örgüt yapıyor. Paralel örgütün gösterdiği şeyi PKK kullanıyor. Paralel örgüt MIT tırları operasyonu yapıyor, doğrudan Cumhurbaşkanımız'ı, beni ve MİT Müsteşarımız'ı hedef alıyor. Peki uluslararası camiada Türkiye, DAEŞ'e destek veriyor algısını yayan kim? Paralel yapı. Bunu Kobani olayında kullanan kim? HDP. Peki bunu siyasi kampanyaya dönüştüren kim? CHP. Aynı anda kaç unsurla birlikte uğraşmak zorundayız. Burada paralelin bir orkestrasyonu var. Tek başına bir aktör değil, orkestra ediyor.
Kendisini çok fazla etkileyen bir olayı da anlatan Başbakan Davutoğlu, “Dün sabah eşim, 'bir doktor arkadaştan mesaj geldi' dedi, gözleri doldu. Tanınmış, insani faaliyetlerde bulunan bir isim. Yolda 7-8 yaşlarında Suriyeli bir çocukla karşılaşıyor, başını okşuyor. 'Ne yapıyorsun' diye soruyor. O da 'Okula gideceğim' diyor. 'Okula gidince ne olacaksın?' sorusuna, 'Büyüyünce Türk olacağım' cevabını veriyor. Belki de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı kastediyor. Zihninde nasıl bir Türk imajı oluşmuşsa, bütün olumlu değerleri bu kavrama yüklemiş. Güne bu heyecanla başladım. Bir masum çocuk, bütün güzel özellikleri bir anonim tipe atfediyor ve ona da Türk diyorsa, bundan güzel ne olabilir. Ama bakıyorsunuz bir algı operasyonu bütün dünyada yapılmaya çalışılıyor. Paralel Örgüt de bunun orkestrasyonunu yapıyor. Bu çok açık, Türkiye'de de buna benzer şeylerle her gün uğraşıyoruz” dedi.
Neresi DAEŞ'ten kurtulursa kurtulsun, biz onu destekleriz. Musul kurtulursa, Rakka'ya baskı olur diye düşünmeyiz. DAEŞ'in her bir santimetreden temizlenmesi bizim için bir hedeftir. Şu anda Ortadoğu'nun kaderi iki şehrin elinde: Musul ve Halep. Halep'i, rejim veya DAEŞ kontrol altına alırsa, bir daha Suriye için umut kalmaz. Musul'da da DAEŞ devam ederse, Irak kolay kolay istikrara kavuşmaz. Musul'a DAEŞ yerine aşırı Şii unsurlar girerse, bir daha iç savaş bitmez. Mesele iki şehrin ne zaman kurtulacağı değil de kimler tarafından kurtarılacağı. Musul, Musullular tarafından kurtarılmalı. Başika Üssü'nü de bunun için kurduk. Başika'nın kurulmasının üç sebebi var: 1)Irak Hükümetine ve halkına yardımcı olarak Musul'un DAEŞ'ten kurtarılması. 2) Lazkiye, Halep, Musul, Süleymaniye'nin kuzeyi Türkiye için bir güvenlik alanıdır. Buradaki her şey bizi ilgilendirir. 3) PKK'nın Musul'un kuzeyinde Sincar bölgesine yerleşmesi, Kandil'den Sincar'a, oradan Haseke hattından Suriye'ye geçmesi. O bölgeye PKK'nın yerleşmesini istemeyiz. Musul'un kurtarılması, PKK'ya Irak'ın kuzeyinde açılmak istenen alanı kapatır. Bölgesel Kürt yönetimini istikrara kavuşturur. O bakımdan Musul'un kurtarılmasını destekleriz.
Bu ziyaretlere devam edeceğim. Ben gitmeye başlayınca daha popüler hale geldi. Demirtaş, Kılıçdaroğlu'nu çağırdı. İlginin artması iyi. Genelde bir doğu, bir batı olacak. 11 Nisan'da Şanlıurfa'ya gideceğiz. Geçen il başkanları toplantısında Şanlıurfa İl Başkanımıza “Sizin istiklal madalyanız var mı?” diye sordum. “Hayır” dedi. İnşallah İstiklal Madalyası ile Şanlıurfa'ya gideceğiz. 11 Nisan'da Şanlıurfa'nın Kurtuluş gününde madalyayı alıp gideceğim. Ankara dışında ilk Bakanlar Kurulu'nu da Şanlıurfa'da yapmayı planlıyoruz.
Tam açıklama yaparken şehit babası, bizim il başkanı yanındaymış. O da bilmiyor televizyonda olduğumuzu. Binali Bey, “Başbakanım görüşmek ister misiniz?” dedi. O doğallık içinde oldu. Sanki ayarlanmış gibi algılanmasını istemem.
Başbakan Davutoğlu, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ve Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif'i arayarak, Lahor'daki terör saldırısı nedeniyle taziyelerini iletti. Davutoğlu, Türkiye'nin kardeş Pakistan'ın acısını paylaştığını belirtti.









