
Suriye sorununun bir noktada kilitlendiğini belirten Erdoğan, normalleşme için önce bir geçiş sürecinin olması, sonrasında Esedli bir yönetimin düşünülemeyeceğini söyledi. DAİŞ’in en büyük destekçisinin Şam rejimi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ülkenin yüzde 15’ini kontrol eden Esed, Şam’dan başlayıp Akdeniz’e açılan bir butik devlet kurma peşinde” dedi.
Moskova Merkez Camii'nin açılışı ve günübirlik ziyaret için Rusya'ya giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Moskova dönüşü beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu.
Moskova Merkez Camii'nin açılışını hayırlısıyla yaptık. Gerçekten Moskova'nın müstesna bir yerinde bulunan bu caminin restorasyonu son derece gurur verici. Bu güzel eser, gelecek nesillere bırakılan önemli bir miras niteliğinde.
İkili ilişkileri, ayrıca bölgesel konuları konuştuk. Bölgesel konuların başında da Suriye geliyor. Suriye meselesini de ele aldığımız ikili görüşmeye dışişleri bakanlarımız da katıldı. Son derece verimli bir ziyaret oldu. Putin, BM Genel Kurulu için New York'a gidecek. Suriye meselesi gibi konular elbette orada da konuşulacak. Süreci dışişleri bakanlarımız aracılığıyla takip edeceğiz.
Dışişleri bakanlarımız bu konuda geçen hafta Soçi'de bir görüşme yapmışlardı. Oradan hareketle bazı adımlar atılabilir mi? İlk etapta, Türkiye, ABD ve Rusya, üçlü bir adım atsalar; dışişleri bakanlarımız bu konuyu değerlendirmek üzere bir araya gelseler. Bilahare Suudi Arabistan ve İran'ın katılımları ile bu beşli de olabilir. Daha sonraki süreçte buna AB, Katar ve Ürdün de dahil olabilir. Bunları konuştuk. Zannediyorum ki BM Genel Kurulu, karar öncesinde konuya ilişkin değerlendirmeler için de bir vesile olabilir.
Suriye meselesinde konu genelde bir noktada kilitleniyor: Esedli bir Suriye mi olacak yoksa Esedsiz bir Suriye mi? Kimileri Esed ile devam edilmesinden yana. Biz de diyoruz ki, normalleşme için önce bir geçiş süreci olmalı. Geçiş süreci sonrasında Suriye'de Esedli bir yönetim düşünülemez. Çünkü Suriye'de muhalefetteki herkesin ortak bir kanaati var: Esed ile bir şey yapılamaz. DAİŞ, Esed'ten kopuk gibi gözükse de esasen Esed'den kopuk değil. DAİŞ'in en büyük destekçisi Şam rejimidir. DAİŞ, çıkardığı petrolü kime veriyor? Şam rejimine...
Kanaatler kolay değişmiyor tabii ki. Kendi hafıza kayıtlarında ne varsa, ondan taviz vermeye yanaşmıyorlar. Mesela, Esed giderse DAİŞ'in geleceğini düşünenler var. Oysa Esed giderse halk gelir. Suriye'nin yetişmiş insanları var ama bu yetişmiş insanlara zemin oluşturmak lazım. Bizim ülkemizde de Avrupa ülkelerinde de Suriye'de elini taşın altına koyabilecek yöneticiler var; yetişmiş, kaliteli insanlar bunlar. Ama kimileri, bu gerçeği görmek yerine, Esed giderse DAİŞ gelir demekte ısrar ediyor. Halihazırda Suriye'nin yüzde 35'i DAİŞ'in kontrolünde. Esed ise ülkenin yüzde 15'ini kontrol edebiliyor. Şam'dan başlayıp Humus, Hama üzerinden Lazkiye'yle Akdeniz'e açılan bir butik devlet kurma peşinde.
Tarafların olumlu yaklaşımının sağlanmadığı bir ortamda takvimi konuşmanın anlamı yok.
Ruslar, 'Türkiye için terör konusunda herhangi bir olumsuzluğa biz asla göz yummayız' diyor. Biz de kendilerine Suriye ile 911 km sınırımız olduğunu hatırlattık. Dolayısıyla ülkemizin durumu elbette farklı. İcabında NATO ile farklı adımlar atabiliriz. Farklı hassasiyetlerimiz olabilir. Mesela, PYD bize göre terör örgütü. Ama ABD, PYD'yi savunabiliyor.
ABD gibi bakmıyorlar. Ruslar tamamen DAİŞ'e odaklanmış durumda. Ama PYD noktasında ABD'nin bulunduğu yerde değiller. Biz, DAİŞ, PKK, PYD dahil tüm terör örgütlerine karşı mücadele halindeyiz. Bize göre PYD, PKK ile ilintili.
Bizim rol çalmak gibi bir derdimiz yok. Güç devşirme diye de bir derdimiz de yok. Somut bir soruna çözüm bulma derdindeyiz. Terörden arındırılmış güvenli bölgeyi de yerlerinden yurtlarından olan bu insanlar için istiyoruz.
Projeler devam ediyor. Nükleer santral için şu ana kadar Rusya'dan Türkiye'ye gelen kaynak 3 milyar doları buldu, liman çalışmaları devam ediyor. Bu işi biraz daha hızlandırmayı da konuştuk. Tabii Moskova'da eleman yetiştirme çalışmaları da sürüyor. Türk Akımı konusunda Rusya, herhangi bir olumsuz tavra sahip değil. Türk Akımı ile ilgili olarak da şu an itibarı ile dört hat söz konusu. 15 milyar metreküp Türkiye için, 48 milyar metreküp Avrupa için. Bu konuda bazı müzakareler var. Önce bir hat yapılsın şeklinde bir yaklaşım var. Biz ise yapılacaksa dört hat birden yapılsın diyoruz. İlgili bakanlarımız ve kurumlarımız, bununla ilgili görüşmeye devam edecekler.
Yaklaşımlarda elbette farklılıklar olabilir. AB, Nabucco nedeniyle Türk Akımı'na sıcak bakmıyor olabilir tabii. Ancak Avrupa Nabucco için ne para koydu ne de gazı buldu. Bu hususta 'üç T' çok önemli: Tedarik, Transit, Tüketim. Bu üçünü halledemezseniz bu işi yapamazsınız. Nabucco'yu Ankara'da ta ne zaman imzaladık ama henüz atılmış adım yok. Azerbaycan işi hızlı tuttu, TANAP'ı devreye soktu. TANAP'a biz de üçte bir civarında ortak olduk.
(Tebessüm ederek) Tuzağa düşenler olabilir tabii. Ama ben, birilerinin kurduğu o tür tuzaklara düşmem.
Kısa sürede kararlaştırılmış ve de bayram öncesinde yapılmış olmasına rağmen ilgi son derece iyiydi. Emniyetin verdiği rakama göre yaklaşık 1 milyon kişi katıldı bu mitinge. Beklenen neticenin alındığına inanıyorum.
Terörle mücadelede gereken neyse yapılır. Teröristlerin anladıkları dil neyse kendilerine o şekilde mukabele edeceksiniz. Bu işin orantısı olmaz. Amaç teröristleri ayıklamak suretiyle huzur ve refahı sağlamak.
NATO Genel Sekreterliği o tür haberlerin ardından iddiaları çok açık bir şekilde yalanladı.
Bunların tümü yalan. Mesela Sayın Bahçeli, Başbakan olduğum dönemde benim Öcalan'la görüştüğümü, hatta AK Parti'den bazı siyasetçilerin de görüştükleri iddiasında bulunmuştu. Bunu duyduğumda Sincan'da miting yapıyordum. Hemen o anda gerekli cevabı verdim. 'Benim ada ile bir görüşme yaptığımı ispat ettiği anda ben siyasetten çekilmeye hazırım! Partimden herhangi bir vekilin öyle bir görüşme yaptığını ispat ederse de ben hemen gereğini yapacağım. Ancak ispat edemezse, kendisi siyasetten çekilecek mi?' diye sordum. Cevap gelmedi tabii.
Tabii ki değildir. Demokrasilerde sandıktan çıkan neticeye razı olunur. Kaldı ki bahsettiğiniz parti 80 vekil çıkardı da ne oldu? Her tarafı yakıp yıkmadılar mı?
Birkaç açılış olabilir
Bu tam bir akıl tutulmasıdır. Benim yerli ve milliden kastım, bu memleketin dertleriyle dertlenen insanlardır. Paralel devlet sadece malum yapı ile alakalı değil. Sözüm ona öz yönetim diyerek paralel yapılar oluşturma teşebbüslerine de müsaade etmeyiz.
Özel sektörün yaptığı bazı ciddi yatırımlar söz konusu. Onlarla ilgili birkaç açılış olabilir. Ekim ayında Strasburg, Brüksel, Japonya ziyaretim olacak. Almanya'da da vatandaşlarımızla buluşma olabilir. Önümüzdeki süreçte, Washington'da malum külliyemizin açılışını da yapacağız inşallah.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bakımındaki çocukları ve şehit çocuklarını Huber Köşkü'nde ağırladı. Erdoğan, 30 minik misafirinin her biriyle tek tek ilgilendi. Köşkün bahçesinde koşuşturan çocukların bazıları top oynarken, bazıları da çam ağaçlarında kendileri için kurulmuş olan iki salıncakta sallandı. Ev sahibi Cumhurbaşkanı Erdoğan
da çocukların sallanmalarına bazen bizzat yardımcı oldu.








