Eski CHP’ye rağmen yeni CHP’nin imkânı

CHP’nin yüz yıllık tarihi, parti-devlet bütünleşmesini yaşaması ve kendine göre bir siyasi kültüre kaynaklık etmesi, güncel siyasetin ötesinde bir gerçekliğe sahip olmasıyla ilgilidir. Bu çok yönlü gerçeklik, imkân bulduğunda güncelin sınırlarındaki yenilenmeyi ortadan kaldırabilecek kaynaklara sahiptir. Daha köklü olan eski, yeninin yerine kolaylıkla geçebilir ki geçmişteki tecrübeler de tekraren bunu göstermektedir.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi

Başlık, 60 yıl kadar önce Sezai Karakoç’un Yeni İstiklal Gazetesi’nde yazdığı bir yazıdan ilham almıştır. 27 Mayıs Askeri Darbesi ve kendi içindeki tasfiyeler sonrasında Milli Birlik Komitesi’nin kalan üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidara gelmesini arzu etmişlerdir. Yassıada yargılamaları sonrasında gerçekleşen 1961 seçimleri, MBK üyelerinin istediği gibi sonuçlanmamıştır. Ancak MBK, İsmet İnönü başbakanlığında bir koalisyon hükümeti kurulmasını sağlamıştır. Seçim öncesinde ve sonrasında İsmet İnönü lehine “Yeni İnönü” söylemi propaganda amacıyla kullanılmıştır. Sezai Karakoç, bu propagandaya karşı “Yeni İnönü Eski İnönü’dür” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştır.

CHP, güncel siyasetin ötesinde artık yüz yıllık denilebilecek tarihiyle ve farklı yönleriyle sosyal bilimlerin de konusudur. Bir siyasi partinin değişmeden kurulduğu zamanki haliyle kalması mümkün değildir. Tarihsel bir örgütlenme olarak siyasi partiler dönemsel etkilere açıktır ve bu durum CHP tarihi için de geçerlidir. Birkaç yıldır yenilenme, barış, açılım gibi vurgularla tekrar yeni CHP söylemi gündeme getirilmektedir. Ancak bu söylemin kendisi de yüz yıllık tarihte farklı dönemlerde karşılaşılan bir söylemdir.

“ORTANIN SOLU” İKTİDAR GETİRMEDİ

Tek Parti döneminde -hem Atatürk hem de İnönü dönemlerinde- CHP’de parti içi görev değişimleri yaşanmıştır. Çok partili hayata geçilene kadar bu tür değişimler yeni CHP olarak tanımlanmamış, parti içi güç mücadelesi sınırlarında kalmıştır. Çok partili hayata geçilmesinden itibaren yeni CHP söylemi, bazı dönemlerde özellikle vurgulanmıştır. Bu yenilenme vurgusu, partinin ve yöneticilerinin geçmişte yaşananlar konusunda özeleştiri yaptıkları ve kendilerine mesafeli olan seçmene ulaşma imkânı olarak yorumlanmıştır.

Elbette 1925’ten 1946’ya kadar parti-devlet bütünleşmesini yaşamış bir partinin bu geçmişe rağmen ya da onu yok sayarak yeni siyaset üretmesi zordur. Hatta muhafazakâr kesimin tepkisini çeken CHP karşıtı hafızanın oluşması da çoğunlukla bu dönemdeki siyasi uygulamalarla ilgilidir. Çok partili hayata geçişle birlikte daha önce hesap sorarken hesap verene dönüşmek, CHP’nin önemli handikaplarından biridir. Yeni CHP söylemi, 1946’ya ve özellikle de tek parti dönemi laiklik anlayışının değişmesi gerektiğiyle ilgili kararın alındığı 7. Kurultay’a ve 1947 yılının sonuna kadar götürülebilir.

ECEVİT’İ KAÇIRAN CHP POLİTİKALARI

1961 seçimlerinde CHP’nin yeni bir alternatif gibi sunulması, 1965 seçimleri öncesinde siyasi konum olarak “Ortanın Solu”nun benimsenmesi, CHP’nin yenilenme iddialarının görünümleri olarak kabul edilebilir. Ancak bu adımlar partiye büyüme ya da iktidar olma imkânı sağlamamıştır.

1960’ların sonundan başlayarak 1970’lerde Bülent Ecevit’in sosyal demokrasiyi benimseyen ve devlet partisinden halk partisine değişim üzerine kurduğu siyasetin halkta kısmen bir karşılığı olmuştur. CHP, 1973 ve 1977 seçimlerinden birinci parti olarak çıktığı gibi oylarını da arttırmayı başarmıştır. 1973 seçimleri sonrasında CHP, Necmettin Erbakan’ın genel başkanı olduğu Milli Selamet Partisi ile koalisyon hükümeti kurmuştur. Ecevit ile yenilenen CHP, kendisine en zıt konumda bulunan bir siyasi partiyle bile koalisyon yapabilmiştir. Her iki parti için de riskler içeren bu koalisyon, 10 ay kadar devam etmiştir. Ecevit’in 1972’de genel başkan olmasından sonra CHP’nin geçmişte parti-devlet bütünleşmesi sonucu oluşan yapısından rahatsız olduğu ve 1985’te Demokratik Sol Parti’yi kurmasında ve solda birlik çağrılarına rağmen CHP ile birleşmemesinde daha önceki tecrübesinin etkisi olduğu bilinmektedir.

BÜROKRATİK VESAYET DÖNEMLERİNDE ESKİ SÖYLEME DÖNÜŞ

12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askeri darbe, bütün siyasi partileri kapatmış ve siyasi liderlere yasak getirmiştir. 1992 yılında Deniz Baykal liderliğinde CHP yeniden kurulduğunda yeni CHP söylemi yeniden gündeme gelmiştir. Öyle ki partide dönemin önemli meseleleriyle ilgili ezber bozucu çıkışlar yapılmıştır. Ancak birkaç yıl sonra 28 Şubat sürecinde eski CHP söylemine kolayca dönülmüştür. 1999 seçimlerinde baraj altında kaldıktan sonra da Anadolu Solu, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli referanslarıyla yeni CHP yeniden görünür gibi olmuş, ancak 2002 seçimleri sonrasında 367 krizi, 27 Nisan e-muhtırası, başörtüsüne serbestlikle ilgili Anayasa değişikliği ve AK Parti’ye kapatma davası açılması gibi olaylarda eski CHP’ye uygun olarak bürokratik vesayete göre hareket etmiştir. Bir süredir partide Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde yeni bir açılım yapılmaya çalışılıyor ki bu girişim de kendi şartları ve sınırları itibarıyla yeni CHP söylemi olarak tanımlanıyor. Ancak haliyle daha önceki tecrübeler de akla geliyor ve partiye kendini yakın ya da uzak hissedenlerde de soru işaretleri oluşuyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve bazı yöneticilerin bu girişimde samimi olup olmadıklarının ötesinde CHP’nin tarihî ve siyasi sosyolojik hafızası da devam etme eğilimindedir. Yeni CHP söylemi, farklı dönemlerde yeni şartlara göre ortaya çıkmış ve siyasi konjonktürün oluşturduğu fırsatlardan faydalanmaya çalışmıştır. Ancak Türkiye’de bürokratik vesayetin öne çıktığı olağanüstü dönemlerde kolayca eski söyleme geçiş yapılabilmiştir. Dolayısıyla bu yenilenme, partiye mesafeli insanlara ulaşma iddiasında samimiyse partinin geleneksel çizgisini savunan ve tabanda ciddi ağırlığa sahip olan kesimi karşısına almak zorundadır. Ancak bu da parti için riskli bir durumdur.

CHP’nin yüz yıllık tarihi, parti-devlet bütünleşmesini yaşaması ve kendine göre bir siyasi kültüre kaynaklık etmesi, güncel siyasetin ötesinde bir gerçekliğe sahip olmasıyla ilgilidir. Bu çok yönlü gerçeklik, imkân bulduğunda güncelin sınırlarındaki yenilenmeyi ortadan kaldırabilecek kaynaklara sahiptir. Daha köklü olan eski, yeninin yerine kolaylıkla geçebilir ki geçmişteki tecrübe de tekraren bunu göstermektedir. Yeni CHP söyleminin kendisinin eski olması da güncelin sınırlarının ötesinde bu tarihsel gerçekle ilgilidir.