Rusya–Ukrayna Savaşı’nın sonu göründü mü?

ABD medyasından peş peşe gelen haberlerle Rusya-Ukrayna Savaşı tekrar gündeme oturdu. Bu iddialardan ilki, Washington Post tarafından 6 Kasım’da “ABD hükümet ve Devlet Başkanı Joe Biden, Ukrayna lideri Zelenski’den Rusya ile görüşmelere hazır olduğunu bizzat açıklamasını istediği” ifadesi idi. Üstelik bu istek, Zelenski’nin “Putin Rusya’da iktidar olduğu sürece barış görüşmelerine katılmayacağını” ısrarla söyledikten sonra gelmişti.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Prof. Dr. Celalettin Yavuz / Güvenlik Politikaları Uzmanı

Kasım ayının ilk haftasında ABD medyasında ABD Başkanı’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan’ın Rus muhataplarıyla görüştüğü ileri sürüldü. Rusya-Ukrayna Savaşını sonlandırmaya yönelik olarak yorumlanan bu görüşme, Ukrayna’nın istekleri ile Rusya’nın isteklerinin bir noktada buluşması henüz mümkün görülmese de tartışılmaya başlandı. Merakla araştırılan bu gelişme, Mısır’ın Şarm eş-Şeyh şehrinde 6 Kasım 2022’de başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nın (COP27) açılışında Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin savaşın durdurulmasını isteyen ifadeleriyle desteklendi. Ardından Hollanda’nın, Avrupa Birliği’nin (AB) kararlarına rağmen Rusya’ya yaptırım uygulamaktan vazgeçtiği duyuldu. Barış beklentisi yaratan ortam konusunda ABD’den de açıklamalar geldi.

TAHIL KORİDORUNDA ENDİŞELENDİREN RUS HAMLESİ

Rusya’nın Ukrayna limanlarındaki tahılı dış dünyaya taşımak maksadıyla İstanbul’da bir de harekat merkezi kurulan “Tahıl Koridoru”nun devamı konusunda Rusya, Ukrayna tahılının ihtiyaç sahibi Afrika ülkelerinden ziyade çoğunlukla Avrupa ülkelerine taşındığı gerekçesiyle rahatsızdı. Nitekim Tahıl Koridoruyla ilgili anlaşmanın tekrar gözden geçirileceği 19 Kasım 2022 tarihi yaklaştıkça, itirazlarını sıklaştırmaktaydı. Keza umulmadık bir dirençle karşılaştığı ve siyasi hedeflerine erişemediği savaşta, Ukrayna’nın direnişinin sürdürülebilirliğine çok önemli katkılar veren Batı dünyasını da suçlamaktaydı. 27 Ekim 2022’de gerçekleşen ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’da “tehlikeli, kanlı ve kirli” bir oyun oynamakla Batı’yı suçlamasının üzerinden iki gün geçtikten sonra 29 Ekim’de “Tahıl Koridoru”nun askıya alındığı duyuldu. Rusya, tahıl koridorunu fırsat bilen Ukrayna birliklerinin Kırım’daki Rus limanlarında sabotajlar düzenlediğini ileri sürerek, Ukrayna-Türkiye-Rusya iş birliği ile yürütülen bu operasyona katılma işlemini askıya almıştı.

Türkiye’nin adeta garantörlüğünde ve insanlık için gerekli trafikle ilgili gelişme üzerine Türkiye’nin öncelikli dış politika konuları arasında Rusya’nın ikna edilmesi ilk sıraya oturdu. Bu gelişmenin küresel çapta yeni bir gıda krizine yol açmaması maksadıyla bir taraftan Ukrayna limanlarından ihtiyaç sahibi ülkelere ulaştırılmak üzere yüklenen tahılın sevkiyatı için Türkiye ve BM gayretlerini yoğunlaştırırken, diğer taraftan da Türkiye bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü çektiği diplomatik bir atak başlatmıştı. Erdoğan, Rus mevkidaşı Putin’i ikna için yoğun çabalar içerisine girerken, Dışişleri ve Milli Savunma bakanları da Rus muhataplarıyla diplomasi ağını örmeye başlamışlardı. Rusya’yı ikna çabaları sürdürülürken, BM ve Türkiye’nin gayretleriyle 1 Kasım’da tahıl koridoru tekrar ve Rusya olmadan işlemeye devam etti. Özellikle Türkiye’nin diplomatik gayretleri sonunda Rusya da 2 Kasım’da “Ukrayna bize gerekli yazılı garantileri verdi!” diyerek, tahıl koridorundaki çalışmalara geri döneceğini açıkladı. Böylece dünya da, kısa sayılabilecek bir süre içerisinde sona eren olası bir gıda krizinin eşiğinden dönmüş oldu.

Her ne kadar Rusya’nın bu manevrası ile tekrar rahat nefes alınmaya başlanmışsa da Rusya’nın amacının ne olduğu da tam olarak anlaşılamadı. Üstelik ABD ve AB ülkelerinin Rus şirketleri ve onlarla iş birliği yapan diğer ülkelere uyguladığı (veya uygulayabileceği) yaptırımlar sebebiyle kendi tahılını ihraç edemeyen Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Rus tahılını Afrika’da ihtiyaç sahibi ülkelere bedelsiz vermeyi dahi teklif etmişti. Bir bakıma Rusya’nın bu son hamlesi, Nasreddin Hoca fıkralarında iyi bilinen “Eşeğini kaybettirip, tekrar buldurarak sevindirmeye” benzedi.

MEDYADA ABD VE RUSYA GÖRÜŞTÜ İDDİASI

Tahıl koridoruyla ilgili sorunların çözülmesinin ardından ABD medyasından peş peşe gelen haberlerle Rusya-Ukrayna Savaşı tekrar gündeme oturdu. Bu iddialardan ilki Washington Post tarafından 6 Kasım’da “ABD hükümet ve Devlet Başkanı Joe Biden, Ukrayna lideri Zelenski’den Rusya ile görüşmelere hazır olduğunu bizzat açıklamasını istediği” ifadesi idi. Üstelik bu istek, Zelenski’nin “Putin Rusya’da iktidar olduğu sürece barış görüşmelerine katılmayacağını” ısrarla söyledikten sonra gelmişti.

7 Kasım sabahı Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan bir haberde de ABD Başkanı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın, geçen aylar içerisinde Putin’in yardımcılarıyla görüştüğü bildirildi. Sullivan ve Putin’in dış politika danışmanı ve Rus gizli servisi arasında gerçekleşen görüşmelerin esası savaşın daha da genişlemesi riskini azaltmaya yönelikti. ABD basınının bu iddiası aynı günlerde Rusya tarafından doğrulanmadı.

Aynı günün ilerleyen saatlerinde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen bizzat Zelenski’yi telefonla arayarak, Ukrayna’ya 18 milyar avroyu bulacak bir yardım paketi planı açıkladı. Her ay 1.5 milyar avro şeklinde 2023 yılında verilecek bu yardım paketi 7-11 Kasım 2022 haftasında Brüksel’de AB yetkili kurumlarında işleme alınacaktı. Bu kredi avantajlı ve “oldukça yüklü” finans desteğinin merkezinde de Ukrayna’nın AB üyeliği için gerekli reform faaliyetlerinin desteklenmesi vardı.

PUTİN’İN YERİNE YENİ BİR MUHATAP OLABİLİR Mİ?

6 Kasım’da Mısır’da Dünya İklim Değişikliği Konferansı’nın 27’ncisi başlamıştı. Açılış konuşmasında Rusya ile enerji ve askeri iş birliği alanında oldukça yakın olan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Al-Sisi, sadece Rusya’yı saldırmakla suçlamaksızın, savaş sebebiyle tüm dünyanın sıkıntılar çektiğini ifadeyle, “Bu savaş sona ermek mecburiyetindedir, bu savaş ve sebep olduğu acılar sona ermek mecburiyetindedir!” şeklinde sözlerini tamamladı. Ayrıca iki ülke arasında savaş sonunda Mısır’da bir “İklim Konferansı” da önerdi.

Aynı gün saat 19.00 civarında Ukrayna Devlet Başkanı Danışmanı Mychailo Podoljak, Ukrayna’nın sadece Putin’in halefi ile görüşebileceğini ifadeyle “Ukrayna’nın görüşmelerden kaçmadığını, görüşme pozisyonlarının açık ve bilinen bir şey” olduğunu, sosyal medya üzerinden açıkladı. Burada Putin’in Ukrayna’daki tüm birliklerini çekme konusunda görüşmelere hazır olup olmadığını ifadeyle, muhtemelen olmadığını ve bu sebeple de mantıken Rusya Federasyonu’nun bir sonraki lideriyle görüşebileceklerini yazdı.

Bilindiği üzere Putin genelde bu savaşta görüşme yanlısı değildi. Ya da ateşkes isteği veya Ukrayna tarafının kabul edemeyeceği barış şartları ileri sürmekteydi. Bu sebeple “Acaba Rusya’da Putin’in yerine yeni bir muhatap olabilir mi?” diye çarklar döndürülmeye başlanmıştı.

ARKA KAPI DİPLOMASİSİ SÜRÜYOR

8 Kasım’da Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, Rus tarafının aksine iki ülke arasındaki temasın “ulusal çıkarlar için” sürdürüldüğünü ve ABD’li yetkililerin, “kimle masaya oturduklarının farkında olduğunu” ifadeyle Rusya ile “arka kapı diplomasisi”nin varlığını doğruladı. Bu arada ABD yönetimi, JPMorgan ve Citi Bank gibi bankalara, aralarında Gazprom’un da bulunduğu stratejik Rus firmalarıyla var olan iş ilişkilerini sürdürmelerini de istedi. Oysa daha Eylül 2022 ayı içerisinde ABD Kongresi’nin bazı üyelerince anılan bankaların CEO’ları, Rus firmaları ile işbirliğine son vermeleri gerektiği yönünde sertçe uyarılmışlardı. Bu son gelişmeler üzerine “ABD kapıları kapatmıyor” şeklindeki yorumlara neden oldu.

ABD-Rusya “arka kapı” diplomasisi aslında pek de gizlenen bir gelişme değildi. Bilindiği üzere 21 Ekim 2022 tarihli haberlerde Rus tarafının isteği üzerine ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoyg Ukrayna konusunda bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişlerdi. Mayıs 2022’den beri temas kurmayan iki bakanın bu görüşmesi, Ukrayna’nın doğusundaki bölgelerin Rusya’ya “ilhakı” sonrası ilk olması açısından önemliydi. Bu görüşmeyi takiben 24 Ekim’de ise ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley ile Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov arasındaki telefon görüşmesinde Ukrayna’nın ‘kirli bomba’ kullandığı iddiası ele alınmıştı. Aslında iki ülke arasındaki iletişim kanalları zaten açık kalmaya devam ediyordu. Buraya kadar özetlenenlere göre ABD, epeyce gerilen Rusya ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesinden yanaydı. Rusya’nında farklı düşünmediği anlaşılabilmektedir.

Her ne kadar Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in dış politika danışmanları arasında görüşme gerçekleşmişse de iki ülke ilişkilerinin düzeldiği de zannedilmemelidir. Zira bu gelişmelerden hemen sonra, ABD’nin Rusya’ya uyguladığı sayısız yaptırım gibi, Rusya da 11 Kasım’da bu kez içinde Biden’ın kardeşleri, ABD yönetimindeki kişilerin akrabaları, ABD savunma ve askeri şirketler ile lobi faaliyeti yapan halkla ilişkiler şirketlerinin yöneticilerini kapsayan 200 kişilik listeye Rusya’ya giriş yasağı getirdi.

BARIŞ İÇİN ŞARTLAR OLGUNLAŞTI MI?

Rusya-Ukrayna Savaşı dokuzuncu ayını sürdürürken barış konusunu gündeme taşıyabilecek bazı veriler daha sağlıklı şekilde elde edilmeye başlandı. Bunlardan bazıları şöyledir:

Rusya, ABD, AB ve G7 ülkelerinin ağır yaptırımlarına rağmen savaşı sürdürebilecek finansmanı sağlayabildi. Ancak cephede durum hiç de beklediği gibi gitmeyen Rusya, 11 Kasım’da Herson’u (Kerson) terk ederek Dinyeper nehri doğusuna çekilince Ukrayna’nın daha da ilerleyebileceği anlaşıldı. ABD ve AB ülkelerinden büyük ölçüde ithalatı kesen Rusya, Türkiye ve Çin’e daha fazla döndü. Hindistan, Rusya’nın en önemli petrol ithalatçısı haline dönüştü. Rus turistler bu yıl tasarruf düşüncesiyle yurt dışı ülkelerden çok yurt içine veya komşu ülkelere yöneldiler. Yaptırım uygulayan Yunanistan gibi AB ülkeleri bunun eksikliğini daha çok hissettiler. Başta AB ülkeleri olmak üzere enerji ve gıda krizi gibi sebeplerle halkın sıkıntılarının artışı bazı ülkelerde hükümet karşıtı gösterilere dönüştü. ABD ile birlikte hareket eden bu ülkelerde savaşın uzaması Ukrayna yorgunluğunu öne çıkardı. Hatta Hollanda, savaş sebebiyle Rusya’ya yaptırım kararı alan AB’ye rağmen, Kasım 2022’nin ilk yarısında bu yaptırımların önemli bir kısmını kaldırdığını açıkladı. Savaşın seyrine bakıldığında tarafların barış için tam olarak hazır olduklarını söyleyebilmek mümkün değildir. Zira Rusya, önce bağımsızlıklarını tanıdığı, ardından ilhakını gerçekleştirdiği Ukrayna’nın doğusundaki topraklardan geri çekilmeye başladı. Kiev’de yönetimi değiştiremedi. Savaş, ekonomik açıdan fazlaca belli etmese de Rus halkı açısından sürdürülebilir olmaktan uzaklaştı. Hem Rusya’nın savaş sırasında ilhak ettiği hem de 2014’te ilhak ettiği Kırım’ı geri alma çabası içerisindeki Ukrayna, ABD ve G7 ülkelerinin oldukça belirleyici silah yardımı sayesinde karşı taarruza geçerek, kaybedilen toprakların bir kısmını almaya başladı. Ama enerji merkezlerinin önemli bir kısmı devre dışı kaldı. Altyapı büyük ölçüde çöktü. 7-8 milyon Ukraynalı yurt dışında mülteci konumunda yaşamaktadır. Buna rağmen Zelenski yönetimi kaybedilen toprakları geri almak için morallenmiş durumdadır.

Bu durumda “barış için şartlar olgunlaştı!” diyebilmek pek de mümkün değildir. Rusya, “bırakalım” dese bile, Ukrayna kabul etmeyecektir. Ukrayna’yı ikna edebilecek tek ülke ise ABD’dir. Çünkü şartlar Ukrayna için değilse de ABD açısından olgunlaşmıştır. Zira büyük ölçüde itibarsızlaştırılan Rusya önemli darbeler yemiştir. “Beyin ölümü” gerçekleşti denilen NATO tekrar canlandırılmış, hatta ABD’nin istekleri yönünde Rusya ile Çin’i hedef almış, üye ülkelerin silahlanma hedefleri ABD silah sanayiine yönelmiştir. Rus gazının Avrupa’ya akışını kesen ABD, kaya gazına pazar açarak savaştan istediğini almıştır. Barış için umutlar yeşermişse de, gene de “Bu pilav daha çok su kaldırır!” sözü hâlâ geçerlidir.