Suriye sahasında 'elin oğlu' kim olacak

Bölgesel dinamikler ve Suriye’deki iç faktörler, öyle bir hızla evriliyor ki, yapılacak yeni bir kara harekâtı ile Türkiye, sadece bölgeyi terörden temizlemeyecek aynı zamanda Suriye’de yeni bir sürecin de başlamasına önayak olacak. Bu sürecin sonunda Suriye sahasında bulunan yabancı güçlerden biri veya birkaçı en nihayetinde “elin oğlu” ilan edilerek bölgeden çıkarılacaktır.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Sefer Gelen / Araştırmacı – Saint Petersburg Devlet Üniversitesi – Avrasya Çalışmaları

İstiklal Caddesi’nde, 13 Kasım’da, 6 kişinin hayatını kaybettiği ve 81 kişinin de yaralandığı terör saldırısının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Suriye ve Irak’ın kuzeyinde terör örgütlerine karşı Pençe Kılıç Hava Harekâtı başlattı. Hava harekâtı, çeşitli nedenlerle sürekli ertelenen yeni bir kara harekâtının ayak sesleri gibi gözüküyor.

Peki, neden şimdi? Ne değişti de Türkiye bu kez ABD ve Rusya’ya rağmen kendinden daha emin gözüküyor? Bölgesel dinamikler ve Suriye’deki iç faktörler, öyle bir hızla evrildi/evriliyor ki, yapılacak yeni bir kara harekâtı ile Türkiye sadece bölgeyi terörden temizlemeyecek aynı zamanda Suriye’de yeni bir sürecin de başlamasına önayak olacak. Bu sürecin sonunda Suriye sahasında bulunan yabancı güçlerden biri veya birkaçı en nihayetinde “elin oğlu” ilan edilerek bölgeden çıkarılacaktır. Gelin yeni konjonktürü incelerken aynı zamanda Suriye sahasında kim “elin oğlu” olacak sorusuna da cevap arayalım.

MOSKOVA’NIN SÖYLEMİ NEDEN YUMUŞADI?

Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’ya yönelik olarak kesin zafer parolasıyla başlattığı savaşta umduğunu bulamadı ve ekonomik/mental anlamda ciddi bir yıpranma yaşadı. Bu olumsuz durum, Moskova’nın ilgisini Ukrayna’ya çekmekle kalmamış aynı zamanda da Suriye’den asker ve hava unsurlarının önemli bir kısmını çekmesine neden olmuştur. Her ne kadar boşalan bölgeler Moskova’nın izniyle İran’a bağlı milis gruplar ve Suriye Ordusu içinde İran’ın etkili olduğu birimler tarafında doldurulsa da sonuçta Rusya’nın etkisi azalmıştır. Bu nedenle Moskava, Türkiye’yi Suriye’de askeri anlamda sınırlandırarak kazanım elde etmek yerine yeni iş birliği alanları geliştirerek bir strateji değişikliğine gidiyor.

İkinci olarak, Moskova’nın uzun yıllardır gerek Suriye’de gerekse Irak’ta Kürt gruplara verdiği destek bir sır değil. Ancak son dönemde Suriye’de başta terör örgütü PYD/PKK olmak üzere bölgedeki diğer Kürt gruplarının Washington ile daha da yakınlaşması Rusya tarafında ciddi bir rahatsızlığa neden oldu. Öyle anlaşılıyor ki Moskova Suriye’deki “oyuncağını” şimdilik Washington’a kaptırmış gözüküyor. Dolayısıyla, Moskova hem bu gruplarla olan bağı yeniden sağlamlaştırmak hem de Moskova’nın arabuluculuğunda Ankara-Şam ilişkilerinin yeniden tesis edilmeye çalışıldığı bir dönemde, oyuncaklarına Ankara’nın operasyonu üzerinden bir ders vermek istiyor.

Üçüncü olarak, NATO’da bir çatlak açmaya çalışan Rusya olası bir kara harekâtı ile Ankara-Washington ilişkilerinin ciddi zarar göreceğini umuyor. Ancak gerek Ukrayna Savaşı gerek İran’daki belirsizlik gerekse Asya Pasifik’teki Çin eksenli gelişmeler ABD’nin ilgisini Suriye’den başka sahalara çekiyor. Bu yüzden ABD olası bir kara harekatı nedeniyle Ankara’yı doğrudan karşısına almaz/alamaz. Dolayısıyla Moskova’nın bu öngörüsü tutmaz.

ABD NASIL BİR TUTUM TAKINIR?

Washington’dan her ne kadar olası bir kara harekatına yönelik önceki gibi tehditkar açıklamalar gelmese de “maksat adet yerini bulsun” babında açıklamalar geldi/gelecek. ABD’nin sert bir dil kullanmaktan kaçınmasının nedeni Türkiye’nin artık kendi real politiği ile hareket edebilecek askeri güce ve siyasi iradeye sahip olmasıdır. Yakın gelecekte, Washington’un Ankara’ya yönelik politikasında köklü değişiklikler beklenmelidir. Bu, Washington açısından bölgede kalmak için bir ihtiyaç değil zorunluluktur. Ancak, ABD’nin milyonlarca dolar yatırım yaptığı terör örgütü YPG üzerinden bir anda elini çekmesi beklenmemelidir. ABD yaptığı yardımların dozunu düşürerek ve harekâtın başlamasını engellemek yerine onun etki sahasını sınırlamaya çalışmak gibi daha kısıtlı manevralara girişebilir.

Öte yandan, Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde kalsa da İran’daki kriz ciddi anlamda bölgeye yayılma potansiyeli taşıyor. Dolayısıyla, ABD’nin Suriye ve Irak’ta Türkiye’ye yönelik tutum değişikliğinin nedeni ABD ve İran dengesiyle yakından ilişkilidir. Çünkü ABD İran’daki rejim değişikliği girişimlerinde Ankara’ya önemli bir rol biçiyor. İran’da olası bir dönüşümün etkisi Suriye ve Irak’taki istikrarsızlığın toplamından daha büyük sonuçlar doğurabilir. İran’daki kriz güncelliğini korurken Ankara’yı Moskova’ya itmek ve Suriye’nin kuzeyi yüzünden ilişkilerde derin yaralar açmak ABD gibi bir küresel bir gücün dış politika yürütme yöntemleriyle uyuşmayacaktır.

ANKARA–LONDRA HATTI

Ek olarak, İran’daki esas aktörün İngiltere olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu nedenle, İran’daki kriz boyunca Londra’dan gelecek adımlar dikkatle izlenmelidir. Hatırlanacağı üzere Rusya’nın boşalttığı alanların büyük bölümünü İran doldurmuş ve Suriye’de İran’ın etki sahası genişlemişti. Ancak İran’daki kriz devam ederse Tahran ilgisini kendi iç sorunlarına yoğunlaştıracaktır. Ankara-Londra arasında olası bir Suriye mutabakatı sayesinde boşalan alanlara Ankara kolaylıkla etki edebilir. Londra için bölgedeki en güvenilir ortak hiç kuşkusuz Ankara’dır. Dolayısıyla Suriye’deki Ankara’nın varlığı Londra’yı rahatsız etmez.

Özetle, gelişmeler gösteriyor ki Türkiye’nin Suriye sahasındaki etkisi artarak devam ederken, Moskova ise her ne kadar Ukrayna’ya odaklansa da Beşar Esed ile olan bağı göz önüne alındığında kolay kolay Suriye’den çekilmez. Aynı şekilde İran da bölgede dini gruplar ve Esed ile derin ilişki içerisinde. Washington’ın ise kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede tıpkı Afganistan’da olduğu gibi Suriye’de de uzun süre dayanması zor. Görünen o ki, Suriye sahasında “elin oğlu” olarak tüm parmaklar Washington’ı işaret ediyor.