1957’de doğmuş iki “Kutsal At”

30 Temmuz 2022 Cumartesi günü Kurtuluş Merkez Camiinde Rasim Özdenören için okunacak mevlid öncesinde ikindi namazı sonunda ellerimizi duaya açmadan müezzinin “salihler zümresi” yerine “’âşıklar zümresi” içinde haşrolmamızı dilemesi hoş bir jestti. Çünkü yazarımızın son eseri Kör Pencereler, aşkın hikâyesi.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Kör Pencereler Rasim Özdenören İz Yayıncılık Haziran 2022 101 sayfa

İBRAHİM DEMİRCİ

Rasim Özdenören’i de sonsuzluk yurduna uğurladık. Eyüp’teki kabrinin cennet bahçelerine açılan bir kapı olmasını dilerim. Onun Sezai Karakoç’a beslediği sevginin büyüklüğü, duyduğu bağlılığın sağlamlığı, yüreğinde yaşattığı dostluğun gücü bana hep olağanüstü ve görkemli ve güzel göründü. Buna rağmen yahut bununla birlikte bu iki büyük insanın dünya hayatının şartları içinde birbirlerinden maddeten uzak düşmüş olmalarını anlamakta ve kabullenmekte zorluk çektiğimi ve bu düğümlü konuyu, çözülmesi güç gizler sandığına sakladığımı söyleyebilirim.

Rasim Özdenören, aramızdan ayrılmadan önce son iki kitabını okurlarına sunmuştu. Bunlardan birincisi “Bütün Eserleri” dizisinin 39. kitabı: İlk Öyküler. Manolya Gürocak’ın “İlk Öyküler Üzerine” kendisiyle yaptığı söyleşiden sonra yer alan “Açıklama”nın tarihi “Nisan 2022”. Mayıs 2022’de de editörlüğünü Zekâi Karakaya’nın üstlendiği, 35 bölümden oluşan uzun öykü Kör Pencereler, külliyatın 40. kitabı olarak okura sunuldu (İz Yayıncılık). Böylece Rasim Özdenören, okurlarına veda etmeden önce iki güzel jest de bırakmış oldu.

Doğrusu, 30 Temmuz 2022 Cumartesi günü Kurtuluş Merkez Camiinde Rasim Özdenören için okunacak mevlid öncesinde ikindi namazı sonunda ellerimizi duaya açmadan müezzinin “salihler zümresi” yerine “’âşıklar zümresi” içinde haşrolmamızı dilemesi de hoş bir jestti. Çünkü yazarımızın son eseri Kör Pencereler, aşkın hikâyesi.

ODA’DAKİ KUTSAL AT

29 parça öykü yahut öykü parçası ile bir roman başlangıcı içeren İlk Öyküler’in “Oda” başlığını taşıyan bölümünün girişinde şu “not” bulunuyor: “Dost dergisine gönderilen ve orada kaybolan ODA genel başlığını taşıyan bir dizi öyküden arta kalan parçaların ilk müsveddeleri”

Sekiz “oda”nın birincisinde gerçek mi çizim mi düş ürünü mü olduğunu belirleyemediğimiz ve fakat pek çok modern hemcinsini temsil eden bir kadın vardır ve anlatıcının “ seviyorlardı çünkü seni. Ölesiye seviyorlardı.” demesine o kadın şu karşılığı verir: “Hıh, dedi kadın, sevgi Aptallara vergidir o.” (s. 103)

Oysa yazarımızı temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebileceğimiz kahraman/anlatıcı, başka türlü düşünmektedir: “Ona sevgiyi anlatmak istiyordum. İyiliği anlatmak istiyordum. Ama bunları anlamayacağından, sezemeyeceğinden, bu yüzden şu oyukta duran hâlini de yitireceğinde[n] korkuyordum. Anlatamayacağımdan, ona bir şeyler anlatamayacağımdan korkuyordum. ‘Onlar, dedim, sevgi için, o en kutsal at için’ Böylelikle anlatabileceğimi düşünüyordum. Kadın elini havada birkaç kez salladı. ‘Biz o atı, dedi, panayırda sattık.’ O, bir tutamaktır, dedim. Bir güvençtir o, satamazsın dedim. Ne dedimse olmuyordu, anlatamıyordum. ‘Sattık, diyordu, panayırda sattık biz o en kutsal atı. Çağımızın gereğine uyduk.’” (s. 105)

ÇAĞIMIZIN KUTSAL ATI: PARA

Kadın, çağımızın en kutsal atının “para” olduğunu söyler (s. 106). Fakat kahramanımız bu kötümserliğe boyun eğmeyecek ölçüde inançlı ve dirençlidir: “Biz o kutsal atı yaşatmasını bilmedik, dedim, yaşatamadık onu Kutsal at yaşamalıydı. En kötü yüreklerde bile Kutsal atın girdiği yerde kötülük de kalmazdı.” (s. 106).

Öykünün ve kahramanının son cümlesi şudur: “At, kutsal at, kutsal at, diye mırıldandım, kurtarıcı kutsal at” (s. 107)

Maraş’ta 17 yaşında bir genç, 16 Haziran 1957’de sevgiye “ceylan”, “geyik”, yahut “güvercin” yerine “at”ı sembol seçip ona “kutsal at” derken aynı yıl, başka bir yerde bir şair “Kutsal At” adını verdiği bir şiir kaleme almıştı.

ŞİİRLERDEKİ ‘’KUTSAL AT”

Sezai Karakoç’un “Kutsal At” şiiri 1957 yılı verimlerindendir. O yılın ilk şiiri “Kan İçinde Güneş” özellikle Polonya ve Macaristan direnişlerini selamlamaktadır. Aynı yıl yazılmış olan 9 şiirden biri olan Kutsal At ise Cezayir direnişçilerini alkışlamaktadır. İki bölümden oluşan şiir şöyle başlar: “Cezayir’in atları / Sever çılgınca Tanrı’yı ve insanı / Ne kırmızı ne kara kutsal // Cezayir’in atı böyledir”

Bölümün son dizeleri: “Gelir bizim çocuklar / İnsan olduğu yerden atların / Atların rengi geçer / Sarı ayakkabılarına”

Şiirin II. bölümü şöyle başlar:

Ölüler evlerden

Çıkmaz girer

Gençlik açlık masalı

Kadınlar Cezayir’de

Fransa anlamıyor

Bölümün ve şiirin son kıtası şöyledir:

“Gidelim gidelim Cezayir’e

Dağları kıvrım kıvrım şehir

Ölümü ikiye bölen nehir

Orda akar aşka kine ve zafere” (Gün Doğmadan, s. 84-85)

Lise öğrencisi genç öykücü Rasim Özdenören, vazgeçilmez bir tutamak saydığı sevgiyi “kutsal at”a benzetirken müfettiş yardımcısı şair Sezai Karakoç’un “Kutsal At” şiirinden haberdar değildir. Çünkü o şiir, ancak bir yıl sonra Pazar Postası’nın 23 Mart 1958 tarihli 12. sayısında okur karşısına çıkacak, 1959 yılında yayımlanacak olan Körfez’e de girecektir.

Öykücümüzün ve şairimizin muhayyilelerinde 1957 yılında tevarüden ve tevafukan vücut bulmuş olan “kutsal at” imgesi –isterseniz “simgesi” de diyebilirsiniz- 65 yıl sonra bugün de capcanlı, dipdiri, apaydınlık, koskoyu, kopkoyu ve apaçık bir çağrı gibi ufkumuzu donatmaya hazır bekliyor.

Sezai Karakoç’a ve Rasim Özdenören’e rahmet, girdiği yerde kötülük bırakmayan “kutsal at”a selâm olsun!