|
Bayram soruları bayramın soruları (2)

Bayramları idrak etme üslubumuzu, “bayram haberleri”nin doğrudan etkilediğini düşünüyorum. Pek çok konuda olduğu gibi bayramlarımıza da medya mihmandarlığında vasıl oluyoruz. Medya, bayramları bir taraftan tatil imajı üzerinden pazarlarken bir taraftan da bayramların eskide kaldığına bugün hiç kimsenin bayram yapmadığına ikna etmeye çalışıyor bizi. (Bkz. Bütün İstanbul Bodrum’a akın etti. Oysa kendi köyüne, doğduğu şehre giden başka “başka İstanbul”lar da var.)


Pazartesi günü başladığımız “yapılmamış söyleşi”nin soruları üzerinden bayram üzerine fikrimizi yormaya devam edelim. Buyurun:

Bayram gibi aileleri bir araya getiren, toplumda sevgi, hoşgörü, yardımlaşma gibi duyguları körükleyen günlerin sosyolojik açıdan önemi nedir? Bayramlar toplum için neden önemlidir?

İbadetler söz konusu olduğunda sosyolojik açıdan önemini konuşmaktan ziyade, metafizik boyutunu konuşmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Sosyolojik boyutunu konuşmaya kalktığımız zaman bize gösterilen toplu resmi tasvir etmeye çalışarak sosyolojik analiz yaptığımızı zannediyoruz daha ziyade.

Sosyolojik analiz değince işin içine idrak edilen bayram değil “kutlanan” bayram giriyor.

Oysa biz bayrama arife günü gireriz ve arife gününün en önemli özelliği o gün kabir ziyaretinin yapılıyor oluşudur. Bu bayramın metafizik boyutudur. Metafizik boyuttan kast ettiğim, bayramın ölüm ile yaşamı bütünleyen yüzü. Bayram sadece yaşayan insanlar arasındaki ilişkiyi düzenlemiyor, bugün burada olanlar ile bir zamanlar burada olanların duygusal bütünlüğünü de inşa edip, koruyor.

Müslüman âleminde dini ritüellerle yaşayan, bayramları coşkuyla kutlayan tek toplum Türkler diyebilir miyiz? Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana süre gelen adetler bize Türk
toplumuyla ilgili ne anlatıyor? Bu ritüellerden en belirgin olanları hangileri?

Bu soru bayramın ruhuna aykırı. Çünkü bu soru farkında olarak ya da olmayarak biz ve onlar ayırımını inşa ediyor. Oysa bayram mekânı ve zamanı bütünler. İslam coğrafyasının bayramlarına dair ne biliyoruz ki büyük bir genelleme ile kendimizi kibir basamağında eşsiz ve benzersiz olarak resmetmeye kalkıyoruz!

Mümin bal arısı gibi olmak zorundadır. Her güzel bitkiden nasiplenir. Kendimizi başkalarından daha yüksek ve yüce bir yere taşımaya kalkmak güvensizlik ile alakalıdır.

Aslında Türk toplumu içinde pek çok farklı kültürü barındırıyor. Bayram ritüelleri kültürden kültüre ne gibi değişiklikler gösteriyor. Bu farklılıkların temel nedeni nedir?

İslam medeniyeti, müminleri ibadetler üzerinden bütünler, kültürel çeşitlilik üzerinden renkli bir resim olmasını muhafaza etmeye çalışır. Oruç, hac ibadeti, bayram üzerinden tüm Müslümanları bütünler. Dünyanın dört bir yanında insanlar aynı anda oruç tutar, aynı anda hac vazifesini yerine getirir. Müslümanlar günleri, ayları ibadet zamanı üzerinden bütünlerken; kültürel çeşitliliğin muhafaza edilmesi, tanışma isteğini, coşkusunu muhafaza eder. Sorun şu ki küresel ekonomi ve tüketim çağında hangi çeşitlilikten bahsedebiliyoruz? İslam coğrafyasının kendine has kültürel zenginliği tüketim kodları içinde her geçen gün biraz daha eriyor.

Bayramlar geçmişi, kayıplarımızı hatırlatmak açısından da önemlidir. Çoğu İslam ülkesinden farklı olarak bizler her bayramda mezarlıklara gidip, kaybettiklerimizi ziyaret ediyoruz. Biz geçmişine diğerlerinden daha bağlı bir toplum muyuz?

Bu soruda da “biz ve onlar” ayrımı devam ediyor. Genç kuşakların dini vecibeleri “milli kimlik” vurgusuna abanarak anlamaya çalışmasını örneklendirmesi bakımından bu soruların sosyolojik değeri yüksek şüphesiz. Ancak dini coşkunun idrak edilmesini engelleyen bir bakış açısı gizli bu sorularda. Birbirinden farklı kültürel mirasa sahip pek çok İslam ülkesi var ve biz bunları ne tarihi açıdan ne de edebi açıdan tanımıyoruz. Mesela İslam coğrafyasının en geniş nüfusuna sahip olan Malaylar ya da Endonezyalılar hakkında ne biliyoruz? Bildiklerimiz hac farizası sırasında tanıklıklarımıza dayanıyor. Uzakdoğulu Müslümanların kibar olduğunu ve çok erken yaşlarda hac farizasını yerine getirdiğini biliyoruz. Hac tanıklılarımızı merkeze alacak olursak Uzakdoğulular açısından Türkiye Müslümanları ilerlemiş yaşlarında hac ibadetini yapmaya gelen, ibadet etmek yerine genellikle birbiriyle konuşan, kavga eden insanlardan oluşuyor. Birkaç ay önce Mekke’de birbirine giren cemaat mensuplarının medyaya düşen resimlerini hatırlayalım... Diğer taraftan İslam ülkeleri birbirini Batı’ya düşen resimleri üzerinden tanımlayıp anlamaya çalışıyor.

Bayram üzerine konuşurken bile Türkiye ve diğerleri olarak zihnimizi dilimlere ayırmamız, meseleye fazla “sosyolojik” yaklaşmamızla alakalı. İbadetlerde “sosyolojik” analizi merkeze almak ibadetin ruhuna zarar verir diye düşünüyorum.

#Bayram
#Türkiye
#Mekke
7 yıl önce
Bayram soruları bayramın soruları (2)
Hayk el-dünya!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?