|
Eski fotoğraflar konuşur, selfiler dilsizdir
İlişkilerin değişen yüzünü fotoğraf pozları üzerinden okumaya devam edelim.

Bu defa okunacak fotoğrafımız Denizli'den, Hacışerif tatlılarının aile tarihinden olacak.


Hacışerif tatlılarının, dededen oğula “emanetçisi" Necip Helvacı, helva tadında sohbetiyle on beş dakikada Denizli'nin geçmişini geleceğini aşikar etti.



Geçmişini aile tarihi üzerinden, geleceği kendisinin alışkanlıkları, zevkleri üzerinden takip ettik.



Necip Bey 65 yaşında: “Her sabah anamın elini öper dükkanı öyle açarım, akşam eve gelmeden önce anama uğrarım. Geçenlerde İstanbul'a gidecektim ana bana hele bir izin ver de bir İstanbul'a gidip geleyim dedim."



İstanbul sevgisi Necip Bey'e babasından yadigar: “Babam İstanbul'a aşıktı. İstanbul'da ev aldı ama yerleşmeyi hiç düşünmedi."



Necip Helvacı seyahat etmeyi seviyor, Hacışerif tatlılarına eklenen “güncel lezzetler" “dünya kazanı"na girip çıkmakla doğrudan bağlantılı olsa gerek.



Biz dinlemeyi seviyoruz, Necip Bey konuşmayı. Bir ara hiç sessiz dinleyişimizin altını çizmek için, “akıllı deliyi konuştururmuş hadi biraz da siz konuşun" dese de, o kelimeleri ve hayatı akide şekeri tadında ikram etmeyi sevenlerden. Söz sözü açarken bir ara, “Beni herkes tanır, ben kız iken erkek oldum" dedi.




Söylediğine şaşırmamızı bekliyor. Oysa biz tam da üniversitedeki konferansta kız evlat beklentisi içinde olan annelerin ikinci üçüncü oğullarını kız gibi giydirdiklerini, saçlarını kız saçı gibi kıvrım kıvrım buklelendirdiklerini konuşmuştuk.


Söylediklerine şaşırmadığımızı görünce, garson çocuklardan babasının kucağındaki başı kurdeleli fotoğrafını getirmesini istedi.



Garson fotoğrafları getiriyor. İlk fotoğrafta kız kıyafetleri içinde, babasının kucağında 2 yaşlarındaki Necip'in ağabeyi ile birlikte fotoğrafı var. İkinci fotoğraf “Beyoğlu çikolataları" yazan dükkanın önünde çekilmiş. Bu defa dört beş yaşlarında kendini “adam" gibi hisseden çocuk Necip ile başında fötr şapkası, boynunda boyunbağı ile babasını ve ağabeyi Mithat'ı görüyoruz. Her iki fotoğraf da tıpkı insanlar gibi zaman içinde büyümüş, olgunlaşmış, anlatacak/paylaşacak tecrübe biriktirmiş.



Bu fotoğraflara bakanlar, fotoğraftaki kişiler kadar o anı yaşamış gibi olur. Çünkü fotoğraf, bir zamanın ve bir mekanın içinden konuşmaktadır.



Sormamız gereken birinci soru şu: Eski fotoğraflar zamanın izini muhafaza ederek konuşurken, günümüzün selfie pozları neden bu kadar dilsiz?



İkinci soru: Kız elbisesi giydirilmiş bir erkek bebek ile selfie çekmek için kız elbiseleri giydirilip, babasının kucağında oturan erkek bebeğin fotoğrafının “belge değeri" aynı mıdır?



Bendeniz aynı olmadığını düşünüyorum.



Aynı olmadığını düşünmeme sebep olan şey şu: 1950'lerde fotoğraf makinasına poz vermek ile bugün her an elinin altında bulunan cep telefonu ile selfie çektirmek aynı şey değil. Günümüzde daha ziyade “eğlence, farklılık ve sosyal medya aracılığı ile başkalarına göstermek, başkalarına sergilemek üzere çekilen, çekilip sergilendikten sonra, like üzerinden “değerlendirilip" “şimdi"nin dışına çıkınca imha edilen pozlar var.



Selfie pozları “şimdi"nin tesiri geçince yok edilmek üzere çekilir onun için asla konuşacak yetkinliğe kavuşamazlar.



Not:

Denizli'yi Denizli yapan diğer bir lezzet Zafer gazozları. Denizliler Zafer gazozunu yaşadıkları her şehirde görmekten aşırı mutluluk duyuyor. Bir ortamda eğer Denizlili ve Niğdeli olursa sohbetin uzunca bir süre gazoz bahsinde takılı kalacağından hiç kuşkunuz olmasın.


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Denizli
7 yıl önce
Eski fotoğraflar konuşur, selfiler dilsizdir
Endonezya örneğinden dersler
Kuloğlu’nun ahvâlini sorana..
İçimize sinmeyen durumlar ile içimize tam sinen durumlar…
Sansür ve İptallere Karşıyız
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…