Bir çok meslektaşım soruyor bana, 'ne oluyor Avrupa ile Türkiye arasında?' Gittikçe gerilimi, sertliği artan bir ilişki biçimine döndü.
Güçlü medyası ile Avrupa bu sorunlu ilişki sebebini Türkiye'deki uygulamalara bağlıyor. Zaman zaman Arap medyasında da buradan alıntılar yapılıyor, Batı medyasında çıkan haberlerden etkilenen yorumlar ve kanaatler yayınlanıyor.
Geçen hafta Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye ile müzakerelerin dondurulması için tavsiye kararı alması ve buna Türkiye'nin sert cevabı ilişkilerin iyice gerilmesine neden oldu.
Peki gerçekten durum nedir? Bu bozulan ilişkinin sebebi nedir?
Avrupa kendi içinde ciddi bir kriz yaşıyor aslında. Demokrasi, liberalizm, globalleşme, çok kültürlülük gibi, Batı medeniyetinin ana damarlarında ciddi çatlaklar meydana geliyor. İngiltere'de Brexit ile AB'den çıkmaya karar verdi. Bunun en önemli nedeni, yabancı düşmanlığı, İslamofobya ve işçi sınıfının fakirliği gerekçe gösteriliyor. ABD'de Trump'ın kazanmasıyla birlikte Batı medeniyetindeki sarsıntı hızlandı. Tüm bunlar, sadece Türkiye'ye karşı değil, tüm yabacılara karşı tepkinin artmasına neden oluyor.
Avrupa'da 4 Aralık'ta Avusturya, 2017'de Almanya ve Fransa'da seçimler var. Merkel, 'mülteciler konusunda Türkiye'ye ihtiyacımız var' dediği için oy kaybetti. Aynı şekilde, Fransa ve Avusturya'da yabancılara yönelik tepki veren politikacılar oy topluyor. İngiltere'de ırkçı siyasetçi Farage, Trump'la ilk görüşen siyasi lider oldu.
Batı toplumu mülteciler başta, tüm yabancılara karşı tepkili. Politikacılar da buna uyuyor, oy almak için ırkçı ve yabancı düşmanlığı söylemini arttırıyor. Türkiye bu konuda eleştirilecek ilk ülke. Zira Batı toplumunun zihninde tarihsel olarak “Türkler gelecek, buraları işgal edecek” diye bir korku her zaman var oldu. İngiltere'deki referandumda bu slogan kullanıldı.
Türkiye Avrupa'ya karşı, üç konuda büyük hayal kırıklığı ve aldatılmış duygusu yaşıyor.
PKK son bir yılda 900 insanın canına kıydı Türkiye'de. Avrupa bir çok PKK'lı militanı ülkelerinde barındırıyor ve suçluların iadesi anlaşmasını uygulamıyor.
Suriye ve Mülteciler konusunda verdiği hiç bir sözü tutmadı.
Türkiye 15 Temmuz darbesinde 250 insanını kaybetmesine rağmen, Avrupa yeterince hükümete destek vermedi. Aksine darbeyi yapan FETÖ terör örgütünün üyelerini, kurumlarını Avrupa ülkelerinde himaye etti, bir kısmına vatandaşlık verdi.
53 yıldır Türkiye AB üyeliği için bekliyor. Tüm kriterleri yerine getirmesine rağmen, bu kez AB'nin Rum kesimini tanıyın, Kıbrıs'tan vazgeçin gibi, siyasi talepleriyle karşılaştı. Sürekli oyalanan Türkiye, çökmekte olan AB sistemine girmeyi artık önemli bir konu olarak görmüyor. Suriye'den Türkiye'ye, IŞİD ve PKK tarafından saldırılar olmasına rağmen NATO yeterli askeri desteği vermedi. Bilakis hava savunma sistemlerini geri çekti. Bu büyük hayal kırıklığı yarattı.
Türkiye darbe geçirdi, Suriye ve Irak'ta sınır ötesi operasyonlar yapıyor, çok sayıda vatandaşını kaybetti, her gün sivil kayıplar yaşıyor ama Avrupa bunu anlamak istemiyor. Olağan üstü halin kaldırılmasını, teröre destek veren tutukluların serbest bırakılmasını istiyor üstelik. Oysa Fransa ve Belçika'da aynı olağan üstü hal uygulanıyor. Bu da Türkiye'nin tepkisini çekiyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı iki taraf arasında gerilim tırmanıyor. Türkiye bu durumun devam etmesi halinde, Rusya ve Çin'in başını çektiği Şangay İşbirliği Teşkilatı'na girmeyi düşünebileceğini, mültecilerin Avrupa'ya geçişi için sınırlarını açacağını, mültecilerin iade anlaşmasını iptal edebileceğini söyledi.
Bu konuda son derece ciddi. Zira Türkiye bir varlık mücadelesi veriyor ve kamuoyu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı büyük orada destekliyor.
