|
Sırada ne var?

Ak Parti Sözcüsü Mahir Ünal, entelektüel derinliği, analiz kabiliyeti güçlü bir siyasetçidir.

Bu göreve gelmeden önce, partisinin Meclis Grup Başkanvekilliği görevini yürüttü, Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptı, seçim dönemlerinde Genel Merkez’de kurulan dar kadrolu
‘strateji ekibinin’
içinde kendisine yer buldu.

Yani bir şekilde söylediği söze kulak kabartılan, değerlendirmeleri dikkate alınan bir isim olageldi.

Şimdi de parti sözcülüğünü etkili bir şekilde sürdürüyor.


TÜRKİYE’NİN ÖZGÜVENİNE SALDIRI VAR

Mahir Ünal’la dün sabah Kanal 7’de keyifli bir program yaptık.

Yayın bittikten sonra bir süre daha sohbet ettik.

Kendisine, birbiriyle silsile bağı bulunan Gezi olaylarını, 7 Şubat’ı, 6/7 Ekim Kobani eylemlerini, 17/25 Aralık sürecini, 15 Temmuz’u hatırlatıp,
“Sırada ne olabilir?”
sorusunu sordum.
“Her ne olursa olsun, bunlara mukabele edebilecek gücümüz var artık”
diye söze girdi.
“2002’de iktidara geldiğimizde devleti tanımıyorduk. Şimdi devlete hükmediyoruz. Bu yaşadıklarımızın hepsi bize, milletimize bir tecrübe kazandırdı, mukabele edecek güç ve birikim elde ettik. Ne olacak gidişatımız diye soran arkadaşlara bunları anlatıyorum”
diye devam etti.
Sonra meseleyi
“özgüven”
meselesine getirdi.

Şöyle bir cümle kurdu:

“Bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri durdurmak için hep o ülkenin özgüvenine saldırılar olmuştur. Bizim yaşadığımız da bu. Özgüveni kaybetmeden hareket etmemiz lazım.”

Mahir Ünal’ın önemseyip not aldığım şöyle bir cümlesi daha oldu:

“Ak Parti 15 yıl boyunca ne yaptıysa sistemin gücüyle değil, siyasetin gücüyle yaptı. Eğer gelinen noktada sistemin gücünü etkili hale getirirsek, siyasetin de önü açılacaktır.”
YÜKSEK FARKINDALIK İHTİYACI

Ak Parti sözcüsününifadelendirmesini bu şekilde yaptığı özgüven meselesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğal halinin bir tercümesi olarak da okuyabiliriz.

Şu anlamda:

Haritalar üzerinde kentsel dönüşüm projeleri üzerinde çalışır gibi bölgesel dizayn çalışması yapanlara karşı Türkiye, Erdoğan üzerinden etkili bir mukavemet tavrı ortaya koyuyor.

Mesela, önceki gün Konya’da Mevlana Meydanı’nda yaptığı mitingte sarf ettiği şu cümlelere bir bakalım:

“Türkiye artık gücünün bilincinde bir ülke. Türk milletinin, yeniden gerçek gücünün ve sınırlarının farkına varması karşısında birileri adeta kudurmuş durumda. Türkiye’nin haklı itirazlarına kimi zaman terör örgütleriyle, kimi zaman ekonominin araçlarıyla cevap verildiğini çok iyi biliyoruz. Bu mesajları gönderenler emin olsun, hepsini devlet ve millet hafızamıza kaydettik. Hepsi de hesabını göreceğimiz gün çıkartılıp ortaya konacak.”

Nasıl?

Bu, özgüven saldırısına karşı, özgüvenli bir karşı duruş değilse, nedir?

Öğrene öğrene, tecrübe ede ede, bazen bir adım geri atıp devamında iki adım öne çıkma biçiminde ama bir şekilde mukabele gücünü geliştirebilen birikim.

Belki, bu yazdıklarımı bugünlerde hep bardağın boş tarafına bakarak oluşan iklime bir nazire gözüyle de bakabilirsiniz.

Bardağın boş tarafını ihmal etmemekle birlikte, bu saldırıların bir tür
‘özgüven yıkımı’
hedefi taşıdığını göz önünde bulunduracaksak eğer, bardağın dolu taraflarını görmeye/göstermeye de ihtiyacımız var demektir.
BİR SİHA KULİSİ…

Bir kulis bilgisi aktarayım.

Yakın zamanda Hakkari bölgesinde görev yapan güvenlik güçleri, İçişleri Bakanlığı’ndan terör faaliyetleri bağlamında 109 kez SİHA talebinde bulunuyor.

Mevcut SİHA sayısı yeterli olmadığı için bu taleplerin 29’u karşılanabiliyor.

Peki, bu talebin sonucu ne oluyor.

29 kez havalanan SİHA’lar, Hakkari bölgesinde terör faaliyetlerinde bulunan/bulunmaya hazırlanan 43 PKK’lıyı etkisiz hale getiriyor.

Güneydoğu’dan karakol baskını haberlerinin acılarını hafızasında taze tutan toplum için, artık bu türden saldırıların yapılamayışının gerekçesi bugün daha iyi anlaşılıyor olmalı.

Mahir Ünal’ın aktardığı bir başka anekdottan söz edeyim.

2012 yılında Suriye’deki Esat rejimi Türkiye’ye ait bir savaş uçağını düşürünce, Ankara’da buna nasıl cevap verileceği meselesi gündeme gelir.

Rejimin füze bataryalarının, askeri tesislerinin vurulması tartışılır.

Masada, Suriye’nin güçlü hava savunma sistemi ile ilgili kaygılar gündeme gelince, doğal olarak Türkiye’nin bu konudaki gücünün ne olduğu sorusu akla düşer.

“Türkiye’nin etkili bir hava savunma sisteminin olmadığını biz o zaman fark ettik”
dedi Ünal.

Son günlerde Rusya’dan S-400 hava savunma sisteminin satın alınması ile ilgili sürecin başlangıç noktası orası oluyor.

Öğrene öğrene, tecrübe ede ede gelinen mesafelerden söz ettik ya…

Bu anekdotun bağlamı da böyle bir yere çıkıyor.

#Mahir Ünal
#Rusya
#Türkiye
#AK Parti
6 yıl önce
Sırada ne var?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak