|
Körfez Tarihi’nin şekillenmesinde Türkler ve İngilizler
Bugünlerde sıkça konuştuğumuz Körfez ve özellikle Suudi Arabistan hakkında Türkçe'de kaç kitabımız var, üniversitelerimizde kaç tez yapılmıştır? Sorunun cevabı utanç vericidir. Birkaç kitap ve maalesef bazıları intihal kokan birkaç tezden başka bir birikimimiz yok. Eskiden Suudi Arabistan ağza alınamazdı. Çünkü “şeriat” devletiydi ve konuşulması bir tabuydu; şimdi de dini çizgiden çıkmış Vehhabi-meşrep bir ülke. Buna bir de
birkaç asırlık İngiliz projesi tezi
eklenerek yapılan analizler.

“Bütün bu söylemlerin kaynağı nedir?” diye sorsak herhalde iki kitap ismi veren çıkmayacaktır. Evet, bölgede yaşananların bir ucu bize dokunuyor, canımızı acıtıyor ve korkutuyor. Ama maalesef sorumluluğumuzu ve hele cehaletimizi hiç örtmüyor. Bu ülkenin egemen sınıfını meşrulaştıran
Vehhabilik
hakkında hâlâ Ahmed Cevdet Paşa’nın yazdıklarından ve ondan nakleden Eyüp Sabri ve Süleyman Şefik’ten daha fazla bilgi üretemedik. Üretemediğimiz için de kolay yolu seçerek, sadece
komplo teorilerine
sarıldık..
SUUD DEVLETİNİN DOĞUŞU

İsterseniz gelin her biri ayrı birer makale konusu olan aşağıdaki başlıklara bakalım. Bakalım ve biraz hicap duyalım:

En azından 17. Yüzyıl'dan itibaren Suudi hanedanının Osmanlı devleti ile ilişki içinde ve Osmanlı adına Dir’iyye’de kale dizdarı olduklarını hatırlayan bile yoktur.

Bunu geçelim, 18. Yüzyıl'ın ortalarına doğru Suud hanedanını ayartan Hanbeli âlimi Muhammed b. Abdilvehhab’ın takibatı ve susturulması için Osmanlı devletinin görevlendirdiği Mekke emirlerinin işi ağırdan alıp, merkezden yardım almak için meseleyi kullandıklarını da duymadık diyelim. Peki ya mesele büyüyüp, askeri çözüme ihtiyaç duyulduğunda, Osmanlı valilerinin; yerel yöneticilerinin ve Mekke şeriflerinin ihmalkârlığı yanında,
Ahmed Cevdet Paşa'nın ifadesiyle konuyu kavrayamamış olan Osmanlı ulemasının kifayetsizliğine ve meşveret meclisinin öngörüsüzlüğüne
ne demeli?

Sultan II. Mahmud’a “Gazi” unvanının verilmesini sağlayan zaferin İbrahim Paşa’nın 1818’de Vehhabiler’in merkezi Dir’iyye’yi ele geçirmesi ve Abdullah b. Suud’u İstanbul’a göndererek idam ettirmesi olduğunu biliyorsak, Osmanlı devletinin önemli bir sacayağı olan Mısır’ın da bu mesele yüzünden Mehmet Ali Paşa hanedanına kaptırıldığını söylemek kolaylaşacaktır.

1840 Londra Protokolü akabinde, Mısır’dan kaçtıktan veya Babıâli’ye inat, kasıtlı serbest bırakıldıktan sonra Riyad’a dönen aileden İmam Faysal’ı, Cidde’ye vergi ödemek şartıyla Riyad kaymakamlığına
Sultan Abdülmecid
’in atadığını bilen kaç analizcimiz veya bunu konu alan kaç kitap ve makalemiz vardır? İmam Faysal’ın yol güvenliği konusunda verdiği hizmet ve Körfez’deki İngiliz deniz ticaretini engelleme gayretlerinin İstanbul’dan içten içe desteklendiğini yazan da pek çıkmamıştır.
İNGİLİZLER NE ZAMAN DEVREYE GİRDİ?
1870’lerde İmam Faysal’ın oğulları Suud ve Abdullah arasında Osmanlı Riyad kaymakamlığı için ihtilâf çıktığında, Suud, İngilizlerden yardım talep ederken, Abdullah da Osmanlı devletinin Bağdat valisinden yardım istemişti. Vali, sadece onun yardımına yetişip kaymakamlığını restore etmemiş, İngilizlerin muhalefetine rağmen bugünkü Suudi Arabistan’ın petrol bölgelerine
Kuveyt Emiri ile birlikte
büyük bir askeri harekât düzenleyerek, orada Osmanlı egemenliğini yeniden tesis etmiştir. İngilizlere Bahreyn adasından beriye adım attırmayan,
Katar’ı bir Osmanlı kazası haline getiren
bu vali kimdi biliyor musunuz? Literatürümüzde İngiliz taraftarlığıyla suçlanan/bilinen
Midhat Paşa’dır
.
Eğer onun tahlillerini birazcık doğru okuyabilseydik, muhtemelen bugün bizim analizlerimiz de daha sağlıklı olabilirdi.
Hatta bu olayın bir süreliğine İngilizleri bölge işlerinde devre dışı bıraktığını ve Suudiler ile ilişki kurmak için daha uzun süre beklettiğini de bilebilirdik. Bu arada Muhammed b. Selman’ın anne tarafından büyük dedesi Rakan’ın ilginç hikâyesine hiç girmiyorum.
Peki,
II. Abdülhamid
meselenin farkına varamadı mı? Devletinin her noktasındaki gelişmeler ile yakından ilgilenen Sultan II. Abdülhamid’in yapabildiği tek şey, Suud hanedanına karşı Reşidi hanedanını desteklemek olmuştur. Reşidiler, Suudileri Riyad’dan attıklarında da II. Abdülhamid, aile üyelerini ortadan kaldırmamıştır.
Bilakis maaş bağlayarak onların İngilizler ile ilk ciddi ilişkilerini kuracakları Kuveyt’te yaşamalarına izin ve imkân vermiştir.
1902 yılında Abdülaziz b. Suud, Kuveyt’ten ata yurdu olan Riyad’a gizlice döndüğünde Reşidiler ile başlayacak olan çekişmenin işaretleri verilmiş, ama İstanbul bir şey yapamamıştır. 1904 yılında İbn Reşid’e daha doğrusu Sultan’ın
bazı danışmanlarına güvenilerek
Suudilere karşı Bağdat’tan yapılan askeri bir harekât neticesinde, arşivlerimizde mevcut fakat tarihimize hâlâ kaydedilmeyen 2 bin 500 asker, yanlış planlama ve taktik, açlık, susuzluk ve hastalıktan hayatını kaybetmiştir. İlginçtir, bu süreçte Büreyde bölgesinde lojistik destekten mahrum kalan askerlerin himayesi ve iaşesi de bir süreliğine kendisi ile savaşmaya gidilen
Abdülaziz b. Suud’a emanet edilmiştir.
Bunun üzerine babası Emir Abdurrahman da II. Abdülhamid tarafından yeniden Riyad kaymakamı atanmıştır.
Tarih akışını sürdürmüş, II. Meşrutiyet yıllarında talep edilmesine rağmen bölgesinden İstanbul’a mebus göndermeyen Abdülaziz b. Suud’a I. Dünya Savaşı'ndan önce
Osmanlı hükümeti tarafından paşalık verilerek, bölge valisi atanmıştır.
Maksadım İslâm dünyasında 18. Yüzyıl'dan beri bir ayrık otu gibi duran yapıyı meşrulaştırmak değildir. Bilakis her biri anlatılmaya muhtaç olan yukarıdaki başlıklar ile
Suud Devleti’nin nasıl ortaya çıktığını, Osmanlıların/Türklerin Körfez’deki rolünü, zaaf ile hikmet-i hükümet arasında kalan siyasetlerini ve girift ilişkileri bilmediğimizi
; meseleyi yanlış zeminde tartıştığımızı göstermektir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan ilişkilerinin en az eskisi kadar fakat bilinmeyen dinamik bir boyutu vardır. O kısma şimdilik girmeyelim ve bu kadarla yetinip şu soruyu soralım: Tarih içinde
Suud devletinin veya devletlerinin kuruluşunda Osmanlıların/Türklerin mi, İngilizlerin mi daha fazla rolü vardır?
Buradaki cevabımız Körfez’in ve Suud devletinin yeniden kuruluş aşamasında
Türkiye’nin de reel-politik rolünü
ortaya çıkaracaktır.
#Körfez
#Türkiye
#Suudi Arabistan
#İngiltere
٪d سنوات قبل
Körfez Tarihi’nin şekillenmesinde Türkler ve İngilizler
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak