İran’daki protestolar rejime tehdit oluşturur mu?

Mahsa Amini. Bu isim, eylül ayının ortasından bu yana İran’da artan sivil itaatsizlik eylemlerinin ve kadın hareketinin bir simgesi haline geldi. 22 yaşındaki genç kadının ülkedeki ahlak polisi tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınması ve gözaltındayken maruz kaldığı muamele sonucu hayatını kaybetmesi, ülkede rejime ve zorunlu başörtüsü yasasına karşı eylemlerin başlamasına sebep oldu.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

İrfan Tatlı

Siyaset Bilimci – Araştırmacı – İHH / İnsan Hakları ve Hukuk Birimi

Mahsa Amini. Bu isim, eylül ayının ortasından bu yana İran’da artan sivil itaatsizlik eylemlerinin ve kadın hareketinin bir simgesi haline geldi. 22 yaşındaki genç kadının ülkedeki ahlak polisi tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle gözaltına alınması ve gözaltındayken maruz kaldığı muamele sonucu hayatını kaybetmesi, ülkede rejime ve zorunlu başörtüsü yasasına karşı eylemlerin başlamasına sebep oldu. İranlı yetkililer, Amini’nin kalp krizinden öldüğünü ve herhangi bir işkence veya görevi kötüye kullanmanın söz konusu olmadığını iddia etse de bu açıklama halkın öfkesini dindirmeye yetmedi.

SİVİL İTAATSİZLİK HAREKETİ

Protestolar, ülkenin çok büyük bir kısmına yayılmış durumda ve İranlı kadınlar ülkenin her tarafında farklı biçimlerde gerçekleştirdikleri sivil itaatsizlik eylemleri ile yaşanan bu trajediye yönelik tepkilerini dile getiriyorlar. İranlı ünlü kadın oyuncu Fatemeh Motamed-Arya, Mahsa Amini’nin cenaze töreninde başı açık şekilde konuşurken, Tahranlı iki genç kız ise bir restoranda kahvaltı yaparken başörtüsüz şekilde çektikleri fotoğrafı sosyal medya hesaplarında paylaşarak tepkilerini dile getirdi. Tahran sokaklarında başörtüsüz şekilde elinde “kadın, yaşam, özgürlük” yazılı bir pankart taşıyan genç bir kadının videosu ise kısa sürede tüm ülkede yayıldı.

Sokaklarda, kent meydanlarında, otobüslerde, trenlerde, kısacası bulundukları her alanda tepkilerini dile getiren İranlılar, rejim ve zorlama yasalara karşı protestolara devam ederken rejim güçleri de bu protestolara sert şekilde müdahalede bulunuyor. Son rakamlara göre en az 75 kişi protestolar sırasında hayatını kaybetmiş durumda.

Yaşanan gelişmeler her ne kadar İran’da bir değişime sebep olur mu sorusunu akla getirse de bu pek mümkün gözükmüyor. İran’da 1979 yılında gerçekleşen “İslam Devrimi”nin ardından siyasi, ekonomik ve hukuki alanlarda olduğu gibi sosyal alanlarda da değişiklikler yaşanmış ve ülkedeki yaşam “şeriat” kurallarına göre düzenlenmiştir. Bu bakımdan, özellikle kadınların siyasi ve ekonomik hayattaki rollerinin yanı sıra kılık kıyafetleri de yasalarla belirlenmiştir. “Tesettür ve İffet Yasası” da bu yasalardan biridir ve her yıl 12 Temmuz’da “Tesettür ve İffet Günü” olarak kutlanır. İranlı kadınlar bu yılki kutlamalarda da yasa karşıtı protestolarda bulunmuşlardı.

Bu bakımdan, öncelikle, Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından yaşanan bu protestoların İran rejimi için ilk sınav olmadığını belirtmek gerekiyor. İranlı kadınlar uzun bir süredir, erkekler dahil farklı kesimlerden insanların da destek verdiği, rejime karşı ve temel haklarına saldırı olarak gördükleri zorunlu yasalara karşı protesto hareketlerini sürdürmekteler. 2014 yılında Masih Alinejad öncülüğünde başlayan Benim Gizli Özgürlüğüm ve 2017 yılında Vida Movahed isimli genç bir kadının Tahran’ın ünlü İnkilap Caddesi’nde başlattığı Beyaz Çarşamba Hareketi gibi hareketler, İran’daki rejime ve kadınlara yönelik zorunlu yasalara karşı tepkilerin dile getirildiği eylemler olarak ön plana çıkmıştı. Kadınlar, bu eylemler sonucunda bazı alanlarda kazanım elde etseler de bu hareketler rejimi değiştirecek seviyeye ulaşamamıştır. Başlayan bu protestoların da diğerlerinde olduğu gibi rejim ve hükümet karşıtı başarılı bir ayaklanma hareketine dönüşmesi zor gözüküyor.

DEVRİM MUHAFIZLARI ŞİDDET EYLEMLERİNDE BULUNABİLİR

Protestoların başlamasıyla birlikte hükümet, protestoları durdurabilmek için siyasi girişimlerde bulunmuş ve Amini’nin ailesiyle görüşerek gergin ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. Ancak, bu girişimlerin faydalı olmaması ve protestoların artarak devam etmesi üzerine ilerleyen zamanlarda hükümetin daha da sertleşmesi söz konusu olabilir. Zira, Pasdaran olarak da bilinen İran Devrim Muhafızları henüz protestolara kendilerinden beklenen ölçüde müdahalede bulunmadı. Kasım 2019’da ülkede hayat pahalılığı başta olmak üzere çeşitli problemler sebebiyle başlayan protestolarla mücadale eden Pasdaran, 1500 kişiyi öldürmüş ve protestoları oldukça kanlı bir şekilde bastırmıştı. Pasdaran’ın henüz sokaklara inmemesinin altında protestolardan dolayı hükümetin üzerindeki baskının artmasının Pasdaran’ın rejim içerisindeki gücünü arttırması düşüncesi yatıyor. Hükümet bu kuvvetlere ihtiyaç duyduğunda harekete geçerek sokaklarda şiddet eylemlerinde bulunmaları ne yazık ki oldukça muhtemel.

Sonuç olarak, İran’da Mahsa Amini’nin polis tarafından öldürülmesiyle başlayan protestolar devam ediyor ve görünen o ki bir süre daha devam edecek. Bu protestolar, kısa ve orta vadede hükümeti bir takım tavizler vermeye mecbur bırakabilir. Ancak, uzun vadede reijmi veya hükümeti değiştirebilecek bir seviyeye ulaşmaktan uzaktır. Ayrıca, protestoların artarak devam etmesi halinde, özellikle Devrim Muhafızları’nın da olaya müdahil olmasıyla, İran’da sokakların daha kanlı protesto hareketlerine sahne olabilmesi söz konusu olabilir.

İran artık eskisi gibi olmaz