The Economist bu cüreti nereden buluyor?

ABD’nin dış politikasına yön veren düşünce kuruluşunun raporlarında Türkiye’nin hizaya getirilmesi gerekir diye yazmışlardı. Bunun için de siyasi, ekonomik hatta darbeye varacak kadar çeşitli yöntemler sıralamışlardı. Hepsini denediler, tutmadı. Bir de demokratik usullerle mevcut iktidarı devirmek şeklinde bir yöntem belirlemişler ki bugünlerde kimi küresel sermayenin sözcülüğünü yapan basın ve medya kuruluşları, kimi de bunların yurt içi temsilcileri sırasıyla her gün biri açıklama yapıyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe / Siyaset Bilimci – Akademisyen

Türkiye’de 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapılacak. Türkiye seçim sürecine resmi olmasa da fiilen girmiş durumda. Biz heyecanlıyız da bu kerameti kendilerinden menkul küresel sermayenin aparatlarına ne oluyor? Onlar neden heyecanlandı?

DARBELER TUTMADI SEÇİMLERİ MANİPÜLE EDELİM

Yıllar önce ABD’nin dış politikasına yön veren düşünce kuruluşlarından RAND Corporation ve Brookings Enstitü raporlarında ‘Türkiye’nin hizaya getirilmesi gerekir’ diye yazmışlardı. Hatta nasıl olması gerektiğini de belirlemişlerdi. Siyasi, ekonomik hatta darbeye varacak kadar çeşitli yöntemler yazmışlardı. Hepsini denediler ama tutmadı. Bir de demokratik usullerle mevcut iktidarı devirmek şeklinde bir yöntem belirlemişler. Sıra ona geldi ki şimdi kimi eski danışman, kimi terör örgütü sözde lideri, kimi terör örgütünün yurt dışı temsilcileri, kimi gazeteci, kimi küresel sermayenin sözcülüğünü yapan basın ve medya kuruluşları, kimi de bunların yurt içi temsilcileri sırasıyla her gün biri konuşuyor, açıklama yapıyor. Bunların sonuncusu ise The Economist dergisi. İngiltere merkezli bir dergi. Güya demokrasi ölçümleri de yapıyor.

HALKINIZIN CANINA KASTEDİLSE SİZ NE YAPARDINIZ?

The Economist dergisi en son olarak Türkiye demokrasisini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ülke demokrasisinin mesnetsiz iddialarla eleştirildiği yazıda Türkiye muhalefenin dilinden konuşulduğu da dikkatlerden kaçmıyor. O zaman The Economist dergisine soralım, sizin ülkenizde darbe girişimi olsa ve parlamentonuz bombalansa, Kral’ınızın ve halkınızın geleceğine ve canına kastedilse siz ne yapardınız? Ülke hangi nedenlerle ve değerlerle defolu demokrasi oluyor? Erdoğan kendisini eleştirdi diye hangi muhalefet liderini hapse attı? Yoksa o muhalefet lideri terör örgütünün bir uzantısı olan partinin lideri miydi? Halkı sokağa çağırarak ülkeyi iç savaşa mı sürüklemek istemişti? HDP sadece Kürt partisi mi? Yoksa ülkeyi yıllarca yakıp yıkmaya çalışan- hani Fransa’da da yakıp yıktılar en son- bir terör örgütüne sırtını yaslayan bir parti mi? Sizde böyle bir parti olsa ne yapardınız? Acaba siz devletin bir partiye yasal siyasi çalışmalar için verdiği paraların terör örgütlerine aktarılması ihtimaline karşı ne yapardınız?

Türkiye Batı silahları istemiyor. Türkiye terör örgütünün roket ve füze saldırılarına karşı NATO üyesi

bir ülke olarak destek istedi vermediniz. Ama Polonya’ya yanlışlıkla düşen Ukrayna savunma füzeleri için Endonezya’da acil toplantı yaptınız. Türkiye ABD’den, daha önce parasını ödediği ve ortak olduğu F-35 projesinden çıkardığı için buradaki hakkını istiyor. Zaten siz alışkınsınız. Birinci Dünya Savaşı’nda da sizin hükümetiniz parasını ödediğimiz savaş gemilerine el koymuştu.

ASIL KARIN AĞRINIZ NE?

Peki, The Economist neden böyle bir makale kaleme aldı? Makalenin satır aralarında bunu da görmek mümkün. Makalede; “Türkiye’nin NATO’nun en büyük ikinci silahlı kuvvetlerine sahip olduğu, sıkıntılı ve istikrarsız bir coğrafyada özellikle Suriye’de oldukça önemli bir rol oynadığı, Batı Balkanlar, Doğu Akdeniz ve yakın zamanda Afrika’da daha fazla etkiye sahip olacağı, Rusya-Ukrayna savaşında önemli bir role sahip olduğu, Ukrayna tahılının aç kalan dünyaya gönderilmesini sağladığı” yazılmaktadır.

İşte bu satırlarda The Economist dergisinin derdi anlaşılıyor. O zaman dergiye yine soralım; Türkiye’nin NATO üyesi olarak güçlü bir orduya sahip olması sizi neden rahatsız ediyor? Artık Türk Ordusu'nu kriz bölgelerinde müdahale gücü olarak kullanamamanız mı derdiniz? Yoksa gelişen savunma sanayii sizin silah tüccarlarınızın para kazanmasına engel mi oluyor? Türkiye’nin kendi silahlarını üretmesi, devletin bu şirketlere manevi ve politik destek vermesi sizi neden rahatsız ediyor? Türkiye’nin Suriye’deki terörle mücadelesi sizi neden rahatsız ediyor? İkinci İsrail devletini kurmanıza engel olduğu için mi? Yoksa sizin uyguladığınız ve gittiğiniz yerleri yakıp yıkarak, halkına şiddet uyguladığınız “Terör örgütlerini bulunduğu yerde bertaraf etme” stratejisini Türkiye Suriye’de uygularken, sizden farklı olarak, her yeri imar etmesi, huzur ve güveni sağlaması, yaptığı sağlık, eğitim ve altyapı hizmetleri mi sizi rahatsız etti. Yoksa Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka uygun haklarına sahip çıktığı için mi? Balkanlar’da izlediği politikalar mı? Dahası Türkiye’nin Afrika’daki insani, eşit ve saygı ekseninde izlediği politikalar sizin sömürgeci politikalarınızla çelişiyor mu? Afrika ülkelerinin paralarının belirli bir kısmını sizin ülkelerinizin merkez bankalarına yatırmaktan vazgeçeceğini mi düşünüyorsunuz? Bundan mı rahatsız oldunuz? Yoksa Rusya-Ukrayna Savaşı’nda izlediği politikalar sizin yayılmacı politikalarınıza engel mi oldu? Anlaşılan henüz hazmedemediniz. Ukrayna tahılının aç kalan ülkelere göndermek için kılınızı kıpırdatmadınız. Üstelik mutabakat imzalandıktan sonra ilk gemilerle siz tahıl aldınız. Acaba bu tahıllar Ukrayna’ya yaptığınız yardımların/sattığınız silahların karşılığı mıydı?

Sahi siz neden bizim seçimler için heyecanlanıyorsunuz? Bizim seçimin sonucunun sizin küresel politikalarınıza engel olacağını mı düşünüyorsunuz?