80 filmde oynadım hiç para konuşmadım

Yol, 72. Koğuş, Kaşık Düşmanı, Sahibini Arayan Madalya filmlerinde oynayan Halil Ergün, “Batman Film Günleri”nde Onur Ödülü’ne layık görüldü. Yeni Şafak’a konuşan Ergün, film kriterlerini şu şekilde anlattı: 80’e yakın film çektim, bir gün bile para konuşmadım. Mesele o hikayede kendimi bulabiliyor muyum? Heyecan duyuyor muyum?

Sevda Dursun Yeni Şafak
Halil Ergün.

Yol, 72. Koğuş, Kaşık Düşmanı, Sahibini Arayan Madalya gibi unutulmaz filmlerde oynayan Halil Ergün, Batman Film Günleri’nde Onur Ödülü’ne layık görüldü. Yaprak Dökümü dizisinde Ali Rıza Bey karakteriyle gönüllere taht kuran usta oyuncuyla, sinema üzerine bir sohbet gerçekleştirdim. Türk sinemasının eski dönemlerini özlemle anlatan Ergün, şimdilerde sinemanın bir ticarethaneye dönüştüğünü, ne söyleyeceğine karar vermeyen bir sinema anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu belirtti. Bir dönem sansür kurulunda da görev alan oyuncu, Yücel Çakmaklı’nın “Minyeli Abdullah” filmiyle, Yılmaz Güney’in “Umut” filminin sansüre uğramaması için verdiği çabayı anlattı.

Uzun yıllar Yeşilçam’da oyunculuk yapmış birisi olarak, bugünkü Türk sinemasıyla Yeşilçam’ı kıyaslayabilir misiniz?

Yeşilçam Cumhuriyet’in kuruluşundan önce başlayan, devletin hiçbir zaman desteği olmadan ayakta kalabilmiş ve yıllar boyunca çok önemli işlevler yerine getirmiştir. Yanlışı, doğrusu, eksiği, fazlasıyla Türk halkının toplumsallaşmasında çok önemli rolü oldu. 1974 yılında tiyatrodan sinemaya katılmış birisi olarak, o saflarda yer aldığım için övünç duyuyorum. Yönetmeninden yapımcısına, kameramanından oyuncusuna kadar herkes işini müthiş bir özveriyle yaptı. Keşke devletin bu sektöre yardımı olsaydı. Bir de kazanılan paralar tekrar sektöre dönebilseydi, teknolojik gelişmeler doğrultusunda var olabilseydi, dünya çapında işler yapabilirdik. Şimdilerde o süreç kapanır gibi, sinemaya meraklı gençler var, ama henüz çok şey söylemeyi düşünmemiş bir sinema sürecinden geçiyoruz. Bağrından mutlaka yönetmen, oyuncu ya da senarist gibi mekanizmayı devam edecek insanlar çıkacaktır diye umut ediyorum.

TİCARETHANE OLARAK GÖRÜYORUM

Bugün Türk sinemasına baktığınızda ne görüyorsunuz?

Bir ticarethane olarak görüyorum. Televizyonlar yarışma halinde dizi kültürüne girdi. Bunlarla baş etmesi gereken bir sinema var. Sinema, her ne kadar ticari bir yanı olsa da, sanatsal ve estetik bir meseledir. O da bilgi, tavır ve kararlılık gerektiren bir şeydir. Bu hazırlıkların olmadığı bir süreçten geçiliyor. Önümüze film senaryoları geldiğinde görüyorum, bir hikaye bulmuş, ama ne söylemek istediğini sorduğumda, bir şey diyemiyor. Bir romanı okuduğun zaman kafanda bir kelime, bir fikir kalması gerektiği gibi, izlediğin filmin de sana bir şey vermesi beklenir. Ne söyleyeceğine karar vermemiş bir sinema anlayışı var şimdi. Bir şey söylediğini zannediyor ama bir şey söylemek hikaye anlatmak demek değil ki

SENARYOYU HEYECANLA OKUMAYI ÖZLÜYORUM

Ne söyleyeceğini bilemeyen sinema anlayışı tüm dünya için de geçerli mi?

Dünyada da karmaşa olmasına rağmen, orasının temeli sağlam. Teknolojisi olduğu için hala bir şey söyleyebiliyor. Ama bütünüyle kafa ticari işliyor. Para kazanma mantığında kalan bir sinema çok yararlı olmayabilir.

Geçmiş sanat hayatınızdan en çok neyi özlüyorsunuz?

Bir senaryoyu sevgiyle okumayı, heyecanla bitirmeyi özlüyorum. Seksene yakın filmde oynadım, bir gün bile para konuşmadım. Mesele o hikayede kendimi bulabiliyor muyum? Bir de bana bir şey söylüyor mu? Heyecan duyuyor muyum? Filmlerimin yüzde altmışını o heyecan ve tutkuyla çektim.

ORTA YAŞ AŞKI DAHA ETKİLİ

Sizi ekranlarda ne zaman göreceğiz? Yeni bir proje var mı?

Evet, yakında yeni bir dizinin çekimlerine başlıyoruz. Dizide bir babayı oynuyorum, torunlarım var. Sadece gençler değil, benim yaşımdaki insanlar da aşık olur. Gençlerin aşkı ihtiyaçların karşılanmasıdır. Ama yaşanmışlık üstüne gelen bir aşk, bütün deneyimleri bağrında taşır. Ben de o aşkın kahramanı oluyorum bu dizide.

DİNİ FİLM DİYE YASAKLAMAK İSTEDİLER

Doksanlı yılların başında Kültür Bakanlığı danışmanlığı yaparken, sansür kurulunda bulunduğunuzdan bahsettiniz sohbetinizde. Aklınızda kalan bir kurul kararı var mı?

Kurulda, Genel Kurmay’dan, emniyetten ve sektörden üyeler oluyordu. Çok iyi hatırladığım iki film geldi önümüze, Yücel Çakmaklı’nın “Minyeli Abdullah” filmiyle, Yılmaz Güney’in Danıştay kararıyla üzerindeki yasak kaldırıldığı için yeniden göste-rime girmesi istenen “Umut” filmi. Emni-yetten gelen arkadaş siyasal olarak karşı oldu-ğum birisiydi, ama sağlıklı yaklaşıyordu. Sol kesimde sanat yaptığını söyleyen birisi ise Minyeli Abdullah’ı dini bir film olduğu için yasaklamak istiyordu. Dehşete kapıldım. Ve ağır bir kavga verdik. Filmi eleştirebilirsin, ama dini bir film diye yasaklamak ne demek? Ve iki filmi de geçirdik.


Birleşik kelimeler bitişik yazılsın

Sevr Mağarası’nda çekim yapıldı

MSGSÜ’nün hafızası sergi oldu