Bu dinletide Osmanlı’dan izler var

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği, 'Öylesine Bir Dinleti' müzikli oyunu önceki akşam ikinci kez oynadı. Oyunda, operanın doğduğu İtalya’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar kronolojik bir sıra izleniyor.

Halime Kirazlı Yeni Şafak
Öylesine Bir Dinleti müzikli oyunu.

Uzun yıllar Ankara, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun’da sahnelenen “Öylesine Bir Dinleti” müzikli oyunu nihayet İstanbul’a geldi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği, prömiyerini 10 Mart’ta Kadıköy’deki Süreyya Operası’nda yapan dinletinin önceki akşam ikinci kez oynadı. 21 Mart’ta yeniden seyirci karşısına çıkacak eserin nasıl oluştuğunu yazarı ve yönetmeni opera sanatçısı Murat Göksu ile konuştuk. “Tiyatrolar, opera bale ve konser salonları neden tamamen dolmuyor?” sorusundan yola çıkan Göksu, 1984’te kolları sıvayarak eseriyle insanları operaya çekmeye çalışıyor. Göksu, “Opera, herkese bir anda hitap eden, içine alan bir sanat değil. Mutlaka bir yabancılama oluyor. Bu yüzden eğitim gerekli. Opera sanatının doğduğu yerlerde bile eğitim programları var. Dünyada yapılan şeyi yapmaya çalıştım” diyor.

OPERA SANATÇISI BAĞLAMAYLA TÜRKÜ DE SÖYLER

Oyunda, operanın doğduğu İtalya’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar kronolojik bir sıra izleniyor. Sevil Berberi, Tosca, Don Giovanni, Carmen başta olmak üzere çeşitli operalardan aryalar seslendiriliyor. İtalya’da gelişen Gregoryen müzikten Osmanlı’nın nasıl etkilendiği ve operada nasıl vücut bulduğu şarkı ve türküler üzerinden anlatılıyor. Göksü, Pir Sultan Abdal’ın Uyur İdik Uyardılar’ı, Azerbaycan yöresinin Yalgızam Yalgız türküsü gibi halk sanatına ilişkin unsurların da oyun içinde yer aldığını şöyle anlatıyor: “Ricahard Wagner ‘Opera bütün güzel sanatların bileşimi bir sanat’ der. İçinde birçok şey olduğu için opera hepimizi birleştiren bir sanat. Bütün opera sanatçıları, özgün çalgılarıyla, halk şarkılarını seslendiriyorlar da biz niye yapmayalım? Bir opera sanatçısı bağlamayla türkü de söyler.”

Müzikli tiyatronun operayı tanımak için temel bir eser niteliği taşıdığını söyleyen Göksu, “Bir insan sanat gösterilerine gidiyor ya da ilgiliyse bu oyuna gelmesi şart değil. Çünkü bu yarı eğitici öğretici yarı eğlenceli bir eser. Oyunu izledikten sonra opera baleye aşık olan o kadar çok insan tanıdım ki, onlar en büyük kârım. Çünkü bu sanatla buluşan insanların köşeleri gidiyor, kırıcı olmuyorlar” diye konuştu.


Haluk Bilginer tekrar sahnede: Kardiyolojik açıdan sınıfı geçtim

Kral Şakir’in galası çadır kentlerde