|
CHP’nin ‘referandum stratejisi’?

CHP, kürsü eylemleriyle engelleyemedi ancak şimdi de 339 oyla kabul edilerek yasalaşan Anayasa Paketi'nin referanduma sunulmasının önüne, tabii ki halk iradesine yaslanmak dışında kalan 1950'den bu yana alıştığı ve denediği yöntemlerle, geçmeye çalışıyormuş.



Haber şöyle:



“CHP şekil yönünden yapacağı başvuruda yasama teklifi açısından 'sakıncaları' ve oylamada gündeme getirdiği gizli oy ihlallerini dosyaya koymaya hazırlanıyor. Genel Kurul'daki görüşmeler sırasında tartışmalara neden olan gizli oy ihlallerini kamerayla kayıt altına alan CHP, bu kayıtları ve görüşme tutanaklarını AYM'ye sunacak.”



Oylamanın iptalini isteyeceklermiş. Kamera kayıtları dosyadaymış. Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklar ve Meclis Genel Kurulu'nda yasalaşan Anayasa değişikliği paketinin iptalini isteyeceklermiş.



En büyük kozları da kamera kayıtları… Hemen ifade edelim: Bu dedektiflik çalışmasının CHP camiası olarak referanduma karşı olunduğu algısını kuvvetlendireceğinden kimsenin şüphesi olmasın. 'Evet, CHP referanduma zaten karşı' diyenler için hatırlatalım: Karşı olduğunuz bir sürecin içinden geri dönüş olarak size çoğunluk sağlayacak bir pozitif yansıma elde edemezsiniz. Kürsü işgali, kelepçelenerek protesto ya da kamera kayıtlarıyla açık yakalama türünden atakların halkın nezdinde referandumdan kaçma numaraları olarak kayda geçebileceğini düşünmemiş olabilirler mi?



Oysa ki bu atarlanmalara ihtiyaçları yoktu… Parlamenter rejimin 'Her on yılda bir darbe' ifadesinde manasını bulan inkıtalar nedeniyle gereğince çalıştırılamadığını, mevcut Anayasa'nın bu dinamik ve sürekli gelişen, değişen toplumun bedenine artık dar geldiğini, halk nezdinde zaten çoktan kabul görmüş 'Yeni Anayasa' önermesinin yine halkın katılımıyla kuvveden fiile dönüşmesinin zorunlu hale geldiğini göremediler. Hadi göremediler, hiç değilse önerilen Başkanlık Sistemi'ne karşı olduklarını söylerken neden yana olduklarını da söyleselerdi.

“Geliştirilmiş Parlamenter Sistem”

diye kuş mu deve mi belli olmayan bir kavram attılar ortaya. Ancak “Bizim anayasa değişikliği önerimiz şöyledir” diye ifade edecekleri adam gibi sağlam bir stratejiyi ortaya koyma iradesini gösteremediler.



Yine neye karşı olduklarını söylediler sadece. Neden yana olduklarını değil. Ve kevgire dönmüş 1982 Anayasası'nı savunur hale geldiler.



Üstüne üstlük bir de

The Guardian

gazetesine beyanat vermediler mi, “Batı değerlerini en iyi biz savunuyoruz, ancak Batı bize sahip çıkmıyor” diye… AYM'ye başvuruyu bu halk, milli iradeden değil yine Batı'dan bir başka medet umma aksiyonu olarak algılayacaktır. Hiç şüpheniz olmasın…



Andy-Ar

Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı

Faruk Acar

, “Şerh koyarak ifade etmem gerekiyor. Şu an itibariyle evet ve hayırlar arasında sadece 2 puan fark var. Yani biri 44 diğeri de 42” demiş. Acar bir de uyarmış CHP'yi: “Eğer ki CHP ve HDP aynı fotoğraf içinde bir kampanyaya giderse, bu yüzde 60'la Evet sonucunu beraberinde getirecektir. Yaptığımız araştırmalarda yaklaşık olarak 55 ila 60 arasında bir değerde olması muhtemeldir”…



CHP kurmayları, siyasî iletişimin en ciddi payandası olan

'ikna'

ya odaklanması gereken bir stratejide

'protestolar'

ın,

'dedektifliğin'

,

'amaca ulaşmak için her yol mubahtır'

anlayışının,

'millî iradeden uzaklaşmanın'

, onunla kucaklaşmamanın, en azından sıraladığımız bu kavramlar doğrultusunda bir algı yaratmanın, siyasi bedeli üzerine ne kadar düşündüler acaba?..



Amacımız, CHP'ye nasıl bir iletişim stratejisi uygulamaları gerektiğini öğretmek değil. Haşa!.. Haddimizi aşar. Amacımız, zayıf muhalefetten dolayı başta

'bürokratik oligarşi olmak üzere'

tüm demokrasi süreçlerinin olumsuz etkilenmeyeceği bir siyasi ortamın kurgulanması gerektiğine işaret etmek…



Evetçiler açısından bakıldığında da 'ikna' süreçlerinin yeterince değerlendirildiğini söylemek zor. Gözler yine sahalara çıkmaya hazırlanan

Sayın Cumhurbaşkanı

'nda… Referandum sürecinin rejim değil sistem değişikliği olduğunu Cumhurbaşkanı kadar net açıklayan bir AK Partili siyasetçiye rastladınız mı?



Önümüzdeki süreçleri hâlâ net olarak anlamamış olanlarımız için,

Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ın Afrika ziyareti öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken söylediklerine kulak verilmesinde yarar var. Hele de şu cümlesine:



“Her ne kadar birileri rejim diyorsa da bu bir sistem değişikliğidir. Bu sistem değişikliği de kısa süre önce başlamış değil, Cumhuriyetimizin kuruluşuna dayanır bu iş. Tek adam, tek adam diyorlar ya Cumhuriyet'in kuruluşunu bilmezlerse, bunu bilmezler. Milletimizin vereceği karar bizim için baş göz üstünedir.”



Fikriyat, dolayısıyla öz sağlam olmayınca, meselenin biçimi ve fenomeni ön plana çıkıyor ve sizi koruyacak, amacınıza hizmet etmenizi kolaylaştıracak

'Büyük Fikir'

olmayınca, ayağınızın altındaki halı da sırra kadem basıyor ve kocaman bir 'biçim' sorunu olan 'gizli oy'lara kafayı takıp, sonuçta Batı'dan medet umup abesle iştigal ediyorsunuz.



'Büyük Fikir', 'Büyük Lider'

ve

'Büyük Teşkilat'

üçlemesi bir araya geldiğinde halkın gözüne de, gönlüne de girilebiliyor.


#CHP
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#Andy-Ar
#The Guardian
7 yıl önce
CHP’nin ‘referandum stratejisi’?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti