|
Müslüman gençlerle problemlerimizi konuştuk

İftar davetlerine gidemiyorum, ama Kocaeli Acısu'da bulunan bir gençlik derneği, üç yüz kadar genciz, bir iftar sonrası bize bir şeyler söyler misiniz, deyince heyecanlandım ve teravih öncesi onlara bir şeyler söylemeye çalıştım. Başka gençlere de yarayabilir diye özetliyorum.



Bugün için ana problemlerimizin başında dünyevileşme gelir.



Aslında dünyalık, yani

mal ve servet ayağa kalkabilmenin, ya da ayakta durabilmenin en önemli aracıdır

, ancak varlığın kontrolü, yokluğun kontrolünden zordur. Bugün, özellikle Türkiye Müslümanlarının yaşadığı bolluk, bizim tarihimizde hiç görülmediği kadar büyüktür. Kontrol edilemeyen bolluk dünyevileşmenin de baş sebebi olabilir. Allah yarattığı insanı iyi bilir; '

insan kendini müstağni/ihtiyaçsız gördüğünde taşkınlık yapar”,

kabına sığmaz, azar buyurur. Bu sebeple bolluğun, yani maddi imkânların bir nimet olduğu bilinciyle yoldan çıkma sebebi olmasının önüne geçilmelidir.



Bunu yapabilmenin de biri bireysel, diğeri cemaî olmak üzere iki önemli yolu vardır.



Bireysel olan bilinçli yapılan ibadetler ve duadır. Bunların başında da '

dosdoğru kılınan namaz

' gelir. Dosdoğru kılınan namaz tadili erkâna ve şekil şartlarına uyarak kalbiyle ve kalıbıyla Allah'ın huzurunda olduğu bilinciyle kılınan namazdır. Bu noktada kusur bulunursa başka hiçbir şey tam olamaz. Müminin miracı namazdır. Miraç Allah'a yükselme ve O'nunla mülaki olma demektir. Dünyanın asıl amaç olmadığını kula hissettiren en önemli ibadet, dosdoğru kılınan namazdır. Allah düşünülüp anılmadan, yani zikredilmeden dünyanın değeri ne kadardır anlaşılamaz. Onun için Allah (cc) kuluna, '

beni zikretmek/anmak için namaz kıl

' buyurur. Ve '

en büyük iş Allah'ın zikredilip anılmasıdır

' der. İşte bunu sağlayan da namazdır ve Resulüllah'ın ifadeleriyle '

kişinin kıldığı namazdan nasibi, anlayarak kıldığı kadardır

'. Namaz aynı zamanda fiili bir duadır. Onun için namaz ve dua dedik. Gerçi namazın cemaî yönü de bireysel olanından az değildir, çünkü namaz aynı zamanda bir toplu eylemdir. Bilmiyorum, bizim 'Namazı Dosdoğru Kılma' adlı risalemizi hatırlatsak reklama girer mi?



Cemaî olan yolu ise, işte bu arkadaşların yaptığı gibi, beraber hareket etmek, beraber öğrenmek, dersler yapmak, tartışıp istişarelerde bulunmaktır. Cemaat kelimesinin bugün yara almasına bakmayın, İslam cemaat dinidir. Kişi tek başına müslüman olabilir, ama tek başına müslüman kalabilmesi zordur. Bilgi, tefekkür, eylem ve heyecan olmadan hiçbir düşünce varlığını sürdüremez. Bunlar da birinci derecede birlikteliklerle sağlanabilir. Özellikle heyecanı canlı tutabilmek için her bilinçli müslümanın haftada asgari bir Kuranıkerim yada Siyer dersi olmalıdır. Aksi halde hayatın akışı insanı farkına varmadan yoldan çıkarır. Kuranıkerim'de, “

Allah'a itaat edin, resule itaat edin ve sizden olan ulü'l-emre de

” itaat edin buyrulur. Bu durum bize merci olarak Kitabı ve Sünneti ve onları bilen ve uygulayan âlimleri gösterir. Yöneticilerin bu özellikleri taşımadığı zamanlarda ulü'l-emr âlimlerdir. Bugün gençlerin en çok hata yaptıkları nokta da burasıdır. Etrafına on kişi toplamayı başaran herkes kendisini yegâne otorite, yegâne muvahhit olarak görebiliyor.



İşte cemaî hareketin afeti de budur. Herkesin kendini allame sanıp, diğer müslümanlardan kopması, var oluşunu sürdürebilmek adına enerjisinin bir kısmını onları aşağılamak için kullanması. Sonra da varlığını sürdürebilmek için kendisine kutsiyet atfedilmesinden ve yegâne sanılmasından hoşlanması, çaktırmadan bunu teşvik etmesi. Oysa dinin kastettiği anlamda 'cemaat'ten değil, fırkalardan ve hiziplerden uzak âlimlere sürekli danışılması bu afetin ilacıdır. Bunu bizzat Allah emretmektedir.



Emr-i bilmaruf kavramının, aynen Ehlisünnet kavramı gibi ayağa düşürülmesi başka bir problemdir

ve Allah (cc) kurtulmayı başarabilecek müminlerin temel özelliklerinden birisinin marufu emredip, münkeri yasaklama olduğunu söyler. Bizce bu aynı zamanda müslüman oluşumuzun canlılık ölçütüdür. Anlatabilme heyecanı duyuyor ve bunu yapabiliyorsanız imanınız ve islamınız canlıdır, bulamıyorsanız, ne kadar ibadet ediyor olursanız olun, bitiş sürecindesiniz demektir.



Bir başka önemli nokta müslümanların basiret eksikliğidir. Allah bunu takvaya yani, emir ve yasaklarına riayet edilerek kendisine saygılı olmaya bağlamıştır. Takva budur. “

Ey müminler, Allah'a karşı takvalı olursanız O size Furkan verir ve hatalarınızı affeder”

buyurur.

Furkan

, fark edebilme, Hakkı batıldan ayırabilme melekesidir.

Furkan aynı zamanda Kur'an'dır.

Yani bu melekeyi kazanabilme ve Kuranıkerim'i anlayabilme takvaya bağlıdır. Furkan'ın bir adı da

basirettir.

Müslümanlar bunu kaybettikleri için cihat ruhuyla tutuşan heyecanlı, ama cahil gençlerimiz hainlerin oyuncağı olup müslümanları bölmeye ve imhaya alet edilebiliyorlar.



Konuşmamızın özeti bu, diğer gençlere de yararlı olur düşüncesiyle.




#Gençlik derneği
#Emr-i bilmaruf kavramı
#Ehlisünnet
8 yıl önce
Müslüman gençlerle problemlerimizi konuştuk
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon