|
Ümmeti ümmet yapan özellikler

Kuranıkerim ümmet ifadesini kullandığı yerlerde ondan hangi özelliklerle söz ediyorsa bu özellikleri ümmeti ümmet yapan özellikler olarak görebiliriz. Şöyle buyruluyor:



“Siz insanlık için yaratılan en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri yasaklarsınız, Allah'a iman edersiniz…”.

Maruf, dinin ve aklıselimin iyi dediği, münker ise yine bu ikisinin kötü saydığı şeylerdir.

O halde ümmetin oluşmasındaki ilk merhale, onu oluşturacak müminlerin iyilikleri anlatıp emretmede, kötülükleri tanıtıp yasaklamada duyarlı olmalarıdır. Bireysellik, vurdumduymazlık, bana ne, sana ne demek bu ümmetin fertlerinde olmaması gereken huylardır. Bu durum elbette iyinin ve kötünün bilinmesini de gerektirir. Böylece bu ayetten ümmet için üç temel özellik belirlemiş oluruz: Allah'a iman, marufu emretme ve münkeri yasaklama.



“Sizi biz vasat bir ümmet yaptık ki, insanlara şahit olasınız, rasul de size şahit olsun”. O halde vasat olma da bu ümmetin bir başka özelliğidir. Vasat, yani aşırılıklardan uzak, orta çizgide, adil ve makul. Şu anda ümmetin yaşadığı en büyük belalardan biri vasat olmayı başaramayışımızdır. Ümmetin fertleri vasat olursa insanlar için şahit olmuş olurlar. Burada sözü edilen şahit olmanın bendeniz asıl anlamına ek olarak şöyle bir anlamının da bulunduğunu düşünürüm: Malum, bizde varlığın iki temel alanı vardır;

âlem-i gayb ve âlem-i şehadet

. Birincisi imanın alanı, ikincisi duyularımızla algılayabileceğimiz dünya. Rasulüllah'ın müminler için şahit olması, onun gayb âlemini şuhûda getiren, görünür kılan müşahhas bir örneklik oluşturması, müminlerin diğer insanlara şahit olmaları da Rasulüllah'tan sonra bu örnekliği onların üstlenip bihakkın yaşamaları, diğer insanlara gaybın görünür bir temsilcisi olup, gayba iman eden bir insanın ahlakını kendi üzerlerinde somutlaştırarak onlara göstermeleridir. Bu da bu ümmetin fertlerinin bir diğer özelliğidir. Yani onlar vasat bir ümmet olarak şahitler olmak için yaratılmışlardır.



Medine'de Evs ve Hazreç kabilelerinin çok uzun yıllar düşmanca yaşamalarının ardından iman edip kardeş olmaları sebebiyle Allah bütün müminlere şu gerçeği hatırlatıyordu: “Ey iman edenler! Allah'a karşı nasıl gerekiyorsa öylece takvalı olun ve sakın ha, müslüman olmaktan başka bir vasıfla ölmeyin”. Peki, müminler ne yaparlarsa müslüman olarak ölebilirler? “Allah'ın ipine/Kuranıkerim'e cemaat olarak sarılın, fırkalara ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, hani siz birbirilerinize düşmandınız da O sizin kalplerinizi kaynaştırdı ve O'nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz de O sizi oraya düşmekten kurtardı. İşte hidayeti bulasınız diye Allah ayetlerini böyle açıklıyor. Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkeri yasaklayan bir ümmet olsun. Kurtulacak olanlar da sadece onlardır” (Âl-i İmran:102-104).



Ayetler ümmet olabilmenin ön şartlarını sıralıyor: Önce sarsılmaz bir iman, sonra Allah'a karşı hakkıyla takva, yani O'nun emir ve yasaklarına riayet, iyilikleri hâkim kılmayı ve kötülükleri ortadan kaldırmayı her bireyin görev bilmesi, müslüman kalabilmek için azami gayret, bunun için cemaate uyma, fırka oluşturmaktan kaçınma.

Cemaatin,
şer-i şerife bağlı ve şurasını âlimlerin oluşturduğu siyasi otorite

olduğunu, bu yoksa bu görevin âlimlere geçeceğini söylemiştik. Tek bir âlim etrafında toplanan grupların diğer âlimlerle birlikte hareket etmedikçe cemaat değil ancak fırka/tefrika oluşturacaklarını da söylemiştik, bunu biz bugün fiilen de yaşadık ve yaşıyoruz. Fırkalara cemaat diyerek cemaat kavramının kirletildiğine şahit olduk. Bu sebeple birden çok ayeti kerime, eğer Allah'ın ipine cemaat olarak sarılmazsanız tefrikaya düşer, yan yollara girmiş olur ve saparsınız uyarısında bulunur. Bir âlimin, bir şeyhin etrafında mektepler olma özelliğiyle toplanma ise sakıncasızdır, tabiidir, belki gereklidir. Yeter ki, Resulüllah'ın çizgiler çizerek tarif ettiği gibi, yönleri orta yoldan kenarlara doğru değil, kenarlardan orta yola doğru olsun. Ya da cemaat havuzunu boşaltmasınlar, hep birlikte oraya su taşısınlar.



Ayeti kerime sonra da ümmet olmanın en büyük engeline işaret eder: Evs ve Hazrec'in yaptığı gibi bir yandan ırkların çatışması, yani ırkçılık taassubu, diğer yandan fırkalara ayrılma. Sonrası işte o ateşten çukur. Şu anda bizim kısmen yaşadığımız gibi.



Bu ırkçılık taassubu biraz daha açılmaya muhtaç.


#Ümmet
#Cemaat
#Şehadet
7 yıl önce
Ümmeti ümmet yapan özellikler
Unutamadım
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?