|
Üslubumuz her zaman yumuşak mı olmalı?
Bir önceki yazımızda dedik ki, İslam'a davet yönteminin iki temel metodu vardır:
Hikmet
ve
meviza-i hasene
. Öteki ile yapılacak cidal, yani tartışma ise davet için değil itirazlara cevap vermek içindir. Yani anlatma ve savunmanın hepsi aynı şey değildir. Davette esas, kavl-i leyyin/yumuşak söz ile olmasıdır. Ama meselenin bir bütün olarak doğru anlaşılabilmesi için Kuranıkerim'in müsenna/simetrik üslubu da hesaba katılmalıdır.


Sadece bu değil; Allah insanoğlunun içine yumuşaklığı ifade eden rifk ve hilm özellikleri koyduğu gibi, öfke ve gazap özellikleri de koymuştur.

Allah'ın insanda bir özelliği yaratıp da bunu hiç kullanmayacaksınız demesi anlamsız olur

. Demek ki, bunların işe yarayacağı yerler de vardır.



Ayrıca İslam'ın bir denge dini olduğunu, ifratlar ve tefritler arasında yer aldığını da bilmemiz gerekir. '

Allah her şeyin ölçüsünü indirmiştir ki, ölçme ve değerlendirmede haddi aşmayasınız

'.



Şimdi bu ön bilgilerden sonra meseleyi şöyle özetleyebiliriz:



Evet, davette ve tebliğde esas olan üslup kavl-i leyyindir. Hiç kimseye bağırıp çağırarak, hakaret ederek, aşağılayarak, suçlayarak hakikati anlatamazsınız. Aksine onu yanlışta daha da derinlere itersiniz. İşte Kuranıkerim'de bunu anlatan pek çok ayeti kerime ve bunların tefsiri sadedinde Resulüllah'ın da pek çok sözlü ve fiili hadisi şerifleri vardır. Mesela:



Sözünü ettiğimiz, Hz. Musa ve Harun'un gidip Firavuna kavl-i leyyin ile anlatmalarının istenmesi bunun en açık delilidir.



Allah bir yerde “

insanlara güzel söyleyin

” (Bakara 2/83) buyurur. Burada kullanılan 'güzel' kelimesi sıfattır ve sıfatlanan şey zikredilmemiştir. Bunun anlamı, '

hem söylediğiniz şey bizatihi güzel olsun, hem de onu güzel şekilde söyleyin

' demektir.



Şu mealdeki ayeti kerime bize muhteşem bir öğüt verir:



“Ey müminler! Allah'ın azabından takva ile korunun ve

düzgün sözler söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin

ve günahlarınızı bağışlasın…” (Ahzab 33/70, 71).



Demek ki, hem birey hem de toplum olarak ümmetin işlerinin düzgün gitmemesinin sebeplerinden birisi de dürüst, doğru ve düzgün konuşmayışımızdır.



Uhut Harbinin sebep olduğu çalkalanma ortamında, Allah'ın başta kendi elçisine verdiği şu talimat öncelikle lider ve yönetici olma durumundaki insanlar için ama aynı zamanda bütün müminler için gerekli en önemli ahlaki erdemdir.



Sen Allah'ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak davrandın

. Eğer katı kalpli bir nobran olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, onlar için mağfiret dile, işiniz hakkında onlarla istişare et. Ama kararını verdiğinde, artık Allah'a güven. Allah tevekkül edenleri sever” (Âli İmran 3/159).



Bu vesile ile Abdullah bin Ömer diyecektir ki: “Ben Allah Resulü'nün özelliklerini önceki kitaplarda da görüyorum,

o kaba sözlü katı kalpli değildir, sokaklarda bağırıp çağırmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermez, aksine affeder ve unutur

” (İbn Kesir).



Şu hadisi şerif de davetin yumuşak üslubuna işaret eder:



Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin

” (Buhari).



Resulüllah bir gün Hz. Aişe'ye verdiği bir deve yavrusu için şunu tembihliyordu: “Aişe! Yumuşak davran. Çünkü bir şeyde yumuşaklık bulunursa onu süsler, bir şeyden de yumuşaklık çıkarılırsa onu çirkinleştirir” (Ebu Davud).



Şimdi gelelim meselenin öbür yönüne:



Daha önce de birden çok kez söylediğim gibi, İslam'ın daveti, tebliği, onuru ve haysiyeti söz konusu olduğunda 'öteki'ne temenna durmak, yaltaklanıp müdara etmek asla yoktur. Hz. Âdem'den Resulüllah'a kadar bu hiç olmamıştır. Daha ilk gelen surelerden birinde Allah, elçisini uyarır: “

Asla yalancılara itaat etme. Onlar istiyorlar ki, biraz sen yumuşayasın, biraz da onlar yumuşasınlar

” (68/9). “Eğer biz senin ayaklarını sabit kılmasaydık onlara az da olsa meylederdin. O zaman da sana hem hayatın hem ölümün iki kat sıkıntısını verirdik ve bize karşı bir yardımcı da bulamazdın” (17/İsra 17/74, 75).



Muhammed Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar kâfirlere karşı çok şedit, kendi aralarında ise çok merhametlidirler

” (Feth 48/29).



“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla cihat et ve onlara çok sert davran” (Tahrim 66/9).



“Savaşta ele geçirirsen onlara öyle bir ceza ver ki, arkadan gelenleri onunla darmadağın edesin, belki bu yolla ders alırlar” (Enfal 8/57).



Demek ki, normal zamanlarda insani ilişkilerde, İslam'ı anlatmada, temsil ve davet etmede esas olan kavl-i leyyindir, nezakettir. Bu çok önemli bir İslam edebi ve ahlakıdır. Ancak İslam'ın ve Müslümanların izzeti söz konusu olduğu yerlerde sertlik ve tavizsizlik de İslam'ın gereğidir.


#Hikmet
#Meviza-i hasene
8 yıl önce
Üslubumuz her zaman yumuşak mı olmalı?
Kendini patlatma sırası Kılıçdaroğlu’nda
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü