|
“Kiralık akrabalar” 2
I-


Pazartesi günü yayınlamış olduğum “

” yazısının ilkine bazı okuyucularım sitem etti. Sitem edenlerin sitemini temsilen, içlerinden birini yayınlıyorum. Buyurun:



Merhaba,



Mutadım olduğu üzere Pazartesi günü sabah namazını eda ettikten sonra sizin yazınızı okumak için bilgisayarın başına oturdum. Yazının başlığını görünce “hah işte sevgili yazarım yine benim duygularıma tercüman olmuş dedim. Yazıyı okuyup hemen paylaşacağım. Fakat okudukça okudukça hayal kırıklığına uğradım. Bizim memleketin dertleri bitti de Çin'e mi uzandınız! Oysa bizde anlatılacak ne acıklı “akraba” hikayeleri var.



N.L./Kayseri



Değerli okuyucularım merak etmesin. Küresel dünyada olan hiçbir şey sadece “oraya” ait değil.



Aynı yağmurun altında ıslanmıyoruz ama aynı teknolojik değişimin etkisine maruz kalıyoruz.



Bendeniz düğün davetlileri üzerinden, gündelik hayatın değişen resminin izini sürmeye çalışıyorum.



II-



Çocukluğumda en çok duyduğum sözlerden biri “Zaman sana uymuyorsa sen zamana uyacaksın” sözüydü.



Zamana nasıl uyulurdu? Zamana uymak, hangi durumlar için olmazsa olmaz şart idi?



Zamana uymak en ziyade kadınların kıyafetleri üzerinden yürürlüğe sokulurdu.



“Zamana uyacaksın” sözü bazen bir komutanın “Emir demiri keser” hükmünde icra ettiği buyruğa dönüşürdü. Mesela köyden yeni gelmiş “gelin kız”ın makyajı ve duvağının takılması esnasında...



1970'li yıllarda köy kökenli başı örtülü kızlar kuaföre götürülür, kuaför de gelinin başının üstüne, adeta ikinci bir baş olarak kabarık bir topuz kondurur; yüzlerini “Çarşamba çanağı”na çevirmiş gibi boyardı.



Kızın akrabaları ya da damat “Bu ne” diyecek olsa en başta kuaförden, sonra da “zamana uymak” konusunda seviye atlamış akraba kadınlardan bir güzel azar işitirlerdi: “Siz burayı köy zannettiniz herhalde!”



Köy kökenliler için “salon düğünü” her zaman sıkıntılı idi. Salonu dolduracak “şık elbiseli kadın” nereden bulunacaktı!



Komşumuz A. hanımın oğlunun sünnet düğününde yirmiye yakın “tuvaletli ve topuzlu kız” olduğu, günlerce konuşulan bir olaydı. Kimdi onlar? Nereden gelmişler, nereye gitmişlerdi?



A. hanımın şık akraba ve dostlarının sırrı, bir müddet sonra çözüldü. Kızlar A. hanımın köyden gelen yeğenleri idi. A. hanım onların her birini Fındıkzade'de giydirmiş, orada kuaföre götürmüş, Aksaray'daki düğün salonuna hiç kimseler görmeden intikallerini sağlamıştı.



Bu sırrı çözen, kendisini daima “biz yedi göbek İstanbulluyuz “diye tanıtan L. hanım olmuştu. Onca modern kıyafet içinde olan kızların hiçbirinin dans etmediğinin izini sürmüş ve kızlardan birini düğün sonrası A. hanımın evinde görünce “A sen şu leylak tuvalet giyen kızdın!” diye şaşkınlığını ortalığa cümle cümle sermişti.



Bugün bize tuhaf gelen pek çok davranışın geçmişte muhakkak bir damarının olduğunu söylemek için anlattım bunları.



Pazartesi günü “kiralık akraba” meselesine her ülkenin kendi meşrebince “ihtiyaç” duyacağını söylemiştim.



Doğu'nun, “desinler”/ ye kürküm ye” anlayışının teknolojiye düşen izini sürmeye devam edeceğiz inşallah.



Bu minvaldeki hikayelerinizi “sitemsiz” bekliyorum.


#Köy
#Doğu
#Çocukluk
7 yıl önce
“Kiralık akrabalar” 2
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi