|
Halep’in intikamı, Doğu’nun Haçlısı, Anavatan’ı korumak..
Halep'in çığlığı
dünyanın
bütün şehirlerini kuşatıyor
, kuşatacak. Yeryüzünün bütün denizlerini, dağlarını sarıyor, saracak. Devletleri, toplumları sarsıyor, sarsacak.
Zihinlerimizi, kalplerimizi, gelecek hesaplarımızı biçimlendiriyor
, biçimlendirecek. Bu çığlıklar, bu kitlesel
imha
örnekleri, bu
insanlığın dip yaptığı
uygulamalar sayfa sayfa bütün kitaplara yazılacak.


Biz

şehirlerin intikamı

nı biliriz.

İnsanlık tarihini şehirlerin yazdığını

, hafızasının güçlü olduğunu, asla

unutmadığını

, ne kadar zaman geçerse geçsin zulümlerin ve acıların

hesabını sorduğunu

biliriz. Tarih bu örneklerle doludur. Tarih,

nice şehirlerin nice imparatorlukları toprağa gömdüğüne,

nice zorbayı mahvettiğine tanık olmuştur. Yine öyle olacaktır.

Halep'in Haçlıları da, Halep'in Moğolları da, Halep'in Farslıları da

Halep'ten çok yaşamayacak.



Ebu Gureyb işkencesi, İran'a bağlı örgütler…


Müslüman katliamı

nın en aşağılık örneklerini izliyoruz. Çokuluslu savaşın, bir dünya savaşının, güçler hesaplaşmasının

bir şehrin zavallı insanlarını nasıl ateşle kavurduğunu

görüyoruz.

İnfazlar görüyoruz, toplu kıyımlar, tecavüzler, diri diri yakmalar, evlerini başına yıkmalar

görüyoruz.

Çocukların feryatlarını, kadınların çığlıklarını, erkeklerin çaresizliklerini

görüyoruz.



Ebu Gureyb

'de ibadet aşkıyla işkence yapan

neocon ırkçılarla Halep'te mezhep aşkıyla katliam yapanlar arasında hiçbir fark olmadığını

görüyoruz. Irak işgalinde sırasında

Batılı orduların yaptığı katliam ve tecavüzlerle Halep'te İran'a bağlı terör örgütlerinin yaptığı katliam ve tecavüzler arasında hiçbir fark olmadığını

görüyoruz.

Kunduz

'da binlerce esiri kurşuna dizen,

vagonlarda boğan

larla Halep'te soykırıma varan vahşeti işleyenler arasında fark olmadığını görüyoruz.



İran'ın mezhepçileri ve neocon ırkçılar..


Onlar

Hristiyan

savaşçılardı,

Armageddon

savaşına inanıyorlardı,

kıyameti

zorluyorlardı,

Evangelist

ırkçılardı. Bu yüzden dünyayı istila edip,

İslam'ı yeryüzünden silmek

istiyorlardı. Müslüman topraklarını paylaşıyorlar,

tarihin yönünü

değiştirmeye çalışıyorlardı! Bunun için de gerekirse bütün

yeryüzünü ateşe vermeye

hazırlardı. Halep'i yakıp yıkanlar ise

Müslüman! Ama aynı kafa, aynı inanç, aynı ırkçılık, aynı mezhepçilik, aynı kıyamet senaryosu, aynı vahşet tutkusu

, aynı kana susamışlık, aynı dünyayı ateşe verme kafası..



Hristiyan ırkçılarla, neocon sağcılarla, İsrail aşırı sağı ile bu mezhep ırkçılarını, bu Baas çetesini, bu Fars emperyalizmini aynı noktaya getiren, aynı hedefe yönelten nedir?

Hepsini Müslüman katliamı üzerinden birleştiren nedir?

İsrail ile İran'ı, ABD ile Rusya'yı aynı cephede buluşturan nedir

, hangi tehdittir, hangi korkudur, hangi ihtirastır? Bu nasıl bir kutsal ittifaktır?



Doğu'nun istilacı gücüne dikkat..


Batı'nın ve Doğu'nun orduları, terör örgütleri, canileri hep birlikte

bir medeniyeti, Müslüman kuşağı, şehirleri yok etmekte,

ağır insanlık cürümleri

ne imza atmaktadır. Batı'dan ve Doğu'dan sıkıştırılan Müslüman dünya,

kalbinden

vurulmakta, imha edilmektedir. ABD'den gelenle, İran'dan gelen arasında fark kalmamıştır. Rusya'dan gelenle Avrupa'dan gelen arasında fark kalmamıştır.



Ve İran,

Haçlı ittifakına

katılmış, Müslüman coğrafyası istila eden Haçlı ordularıyla ittifak kurmuş,

Şiilik-Sünnilik ayırımı üzerinden İslam dünyasını vurmakta, bir yabancı unsur gibi, bir dış istilacı güç gibi

Müslüman kadınları, çocukları katletmektedir.

Hama

katliamındaki tutumu hiç unutulmayan İran,

Halep katliamının günahından onlarca yıl kurtulamayacaktır

. Bu ülkenin Müslüman dünyada hiçbir

ahlaki zemini

, kredisi, güvenilirliği kalmamıştır.

Yayılmacıdır, saldırgandır, komşularına karşı emperyal hırsları vardır

, sınırdaş ülkelere karşı terör örgütlerini desteklemektedir.



Suriye'den sonra

Basra Körfezi

'ne yönelmek, buradaki ülkeleri sarsmak isteyen

Tahran'ın asıl büyük hedefi S. Arabistan'dır, Mekke'dir

. Onun

nihai hedefi tanklarını Kabe önlerine dayamak

, yeni bir Fars imparatorluğu oluşturmaktır. İran, bu yönüyle Batı'dan sonra coğrafyamıza yönelen bir istilacı güç olmaya doğru gitmektedir.



Ağır sorumluluk altındayız


Halep sadece bir şehir değildir, bir

hafızadır, kimliktir, değerdir, tarihtir

. Bugün Halep'e bunları yaşatanlar

yarın coğrafyanın bütün şehirlerini Halep'e çevirmek

isteyecektir, buna hazırlanmaktadır. Böyle giderse

yarının Halep'i Şam olacaktır, İsfahan olacaktır, Kahire ya da İstanbul olacaktır

. Bu tarihi eğilimi, küresel istila hesaplarını çok geniş anlamak, kavramak, hazırlıkları buna göre yapmak zorundayız.



Bizler, bu topraklarda yaşayanlar,

Anadolu'yu yurt belleyenler

, Birinci Dünya Savaşı gibi çok ağır bir yıkımdan sonra tekrar

ayağa kalkmaya çalışanlar ağır sorumluluk altındayız

. Ülkemizi,

Anavatanı

korumak için mücadele ettiğimiz gibi, coğrafyamızı kasıp kavuran şiddet ve istilaya karşı da

dik durmak

la mükellefiz. Bizi yeniden

Anadolu'ya hapsetmek

istemeleri,

15 Temmuz

'da olduğu gibi iç savaş ve parçalanmaya sürüklemek istemeleri bundandır.



Ne zaman yardıma koşsak
Anavatan saldırıya uğruyor


Çünkü bizler, bütün yıkım senaryolarının ötesinde

bir ahlak, bir gelecek arayışı

içindeyiz. Bunu hem kendimiz hem de merkezinde bulunduğumuzu coğrafya için istiyoruz. Bu yüzden de

ana hedef biziz

. Bu yüzden hem içeriden hem dışarıdan vuruluyoruz.

Hem Batı'dan hem Doğu ve Güney'den

vuruluyoruz. Bu yüzden bütün terör örgütleri Türkiye'ye karşı harekete geçirildi.

Oyunu bizim değiştirebileceğimiz, böyle bir niyete ve imkana sadece bizim sahip olduğumuz

biliniyor. Bin yıllık tarih yapıcı rolün yeniden uyanmasının önüne geçmek istemeleri bundan.



Ama

ne zaman elimizi komşumuza uzatsak, ne zaman bir mazlumun göz yaşını silsek, ne zaman bir şehrin yardımına koşsak içeriden vuruluyoruz. Ne kadar uzağa gitsek Anavatan saldırıya uğru

yor. Ne kadar bölge ile ilgilensek cevabı kalbimize yerleştirilen bir bomba oluyor.



Bize;

“Sınırların dışarı çıkmayın, sıra size gelecek, o zamanki kaderinize razı olun"

, diyorlar. Onlar yeni Halep planlarını bu topraklar için hazırlarken bizim

suskun kalmamızı, başımızı önümüze eğip beklememizi

istiyorlar. Oysa biliyoruz ki,

savunma kalkanlarımızı

ne kadar uzağa kurarsak o kadar güvende olacağız. O kalkanın altındaki herkes güvende olacak.



Öfke ile körleşmeyeceğiz


İçeriden vursalar da,

Anavatan

'a saldırsalar da asla sınırlarımızda beklemeyeceğiz,

sıranın bize gelmesini beklemeyeceğiz

. Bu bir mücadele, yarış,

yüz yıllık bir hesaplaşma

. Bir çizgi var ve o çizgiye ulaşana kadar bu hesaplaşma devam edecek.

Onlar vurdukça biz daha uzaklara açılacağız,

başka seçeneğimiz yok. Moğollar karşısında sıranın kendisine gelmesini bekleyen

emirlikler

gibi olmayacağız. Bu çağın Moğollarına asla teslim olmayacağız.



Gücümüzün, imkanımızın, imkansızlıklarımızın, içinde bulunduğumuz mücadelenin bütün boyutlarının farkındayız

. Öfkemizi büyüteceğiz ama

öfke ile körleşmeyeceğiz

. Merhamet alanımızı genişleteceğiz ama

merhamet zaafına uğramayacağız

. Türkiye olarak, hem Anavatan hem coğrafyanın mazlumları için elimizden ne geliyorsa ardımıza koymayacağız, gücümüz neye yetiyorsa onu yapacağız.



Ahlaki zeminden hiç ayrılmayacağız. Ve asla Batı'nın

yeni nükleer güç

olarak devreye soktuğu

mezhep krizine

sürüklenmeyecek, bu coğrafyaya

yabancı unsur

haline gelmeyeceğiz.



Türkiye gün boyu çabaladı


Türkiye dün gün boyu dünyayı harekete geçirmeye,

Halep'te sıkışanlar için bir nefes aralığı oluşturmaya

,

sivillerin tahliyesi için koridor

açmaya çalıştı. Hemen bütün ülkelerle görüştü, harekete geçirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya lideri Putin'le üç kez konuştu

. Ve akşam saatlerinde

tahliye

için

ateşkese

varıldığı duyuruldu. Bu sevindirici haber çok daha büyük vahşetin önüne geçilmesi umudumuzu artırdı. Bu yönde çaba harcayanlara

minnet

duyuyoruz. Türkiye

asli görevini

yine yapmıştır.




#Halep operasyonu
#Ortadoğu
#Haçlılar
#Anavatan
#neoconlar
7 yıl önce
Halep’in intikamı, Doğu’nun Haçlısı, Anavatan’ı korumak..
İlhan Selçuk, darbeler ve demokrasi..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?