|
Türkiye için siz de bir söz söyleyin!
Türkiye
kuşatma
altında. Hem bölgesel
kaos
fırtınası içeriye doğru servis ediliyor hem içerideki bütün dinamikler,
fay hatları
harekete geçiriliyor. Şehirlerimiz, köylerimiz tehdit ediliyor, toplumsal barışımız yok ediliyor.
Son

on yıllık yükseliş, meydan okuma
, içeride güç kazanma, dışarıda nüfuz yayılması
yeni tehditler, yeni düşmanlar oluşturdu
.

İçeride

terör
yeniden harekete geçirildi. Bu sefer dar anlamda
terör olmanın ötesine geçip
, Türkiye'nin varlığını, birliğini, gelecek hesaplarını vuracak bir
müdahaleye
,
bir işgal girişimine
dönüştürüldü.

Terör ve yeni işgal girişiminin yanısıra, bir tür

“iç işgal" lobisi
oluştu. Bu çevreler,
siyasi muhalefet adı altında
ülkenin bütünlüğünü sarsacak,
geleceğini tehdit edecek
bir pozisyon aldı. Öyle ki, bir hesaplaşma adına
terör örgütlerinden bile medet umar
hale geldi.

Yüz yıllardır, bütün anlaşmazlıklara rağmen

birarada ve ayakta
kalmayı başaran Anadolu ilk kez
geri dönülmez bir çözülme
ye doğru hızla yol alıyor.

Bölgedeki kaos,

kimlikler çatışması Türkiye içine servis ediliyor, kadim şehirlerimizin birleştirici gücü zayıflatılıyor,
bütün kimlikler çatışmaya dönüştürülüyor.

Etnik kimlikten sonra

mezhep kimliği
üzerinden de yeni cepheler şekillendiriliyor. Bütün bunlar, eskiden “
terör
" olarak nitelendirilen, bugünlerde ise, siyasi
umut
olarak pazarlanan örgütler üzerinden yönetiliyor.

Çok

derin bir toplumsal ayrışma
yaşıyoruz. Bu ayrışmanın
bir adım sonrası cepheler ve çatışmadır.
İç savaş
" ifadesinin bu kadar yaygın kullanılması hiç de hayra alamet değildir.

Türkiye'den bir

Suriye, Ukrayna, Lübnan ya da Irak
çıkarmak isteyenler, son on yılda ulaştığımız meydan okumaya meydan okumayla karşılık verir olmuştur.

Çok ciddi bir tehdit, hızla büyümekte, zihinlerimizi ve ülkemizi rehin almaktadır. Birkaç yıl sonra bu tehlikenin nerelere uzanabileceğini öngörmek oldukça

tedirgin edici
dir.

Toplumsal, siyasi çevreler arasındaki

olağandışı kopukluk
, iletişimsizlik olmanın çok ötesine geçmiştir. Birarada yaşama,
ortak ülke, ortak vatan, ortak gelecek
duyguları zayıflamıştır. Beraber sevinme, beraber üzülme,
acı karşısında dayanışma
duygularımız yıpranmıştır.

Dışarıda, özellikle kendi coğrafyamızda bütün ülkeler bir şekilde

Türkiye karşıtı pozisyona
itilerek, ikili ve bölgesel yakınlaşma çabalarımız sabote edildi.
Mısır'dan İran'a
kadar bütün bölgede, içerideki kopuşun benzeri bir cepheleşme şekillenir oldu. Hem içerideki hem de dışarıda karşı karşıya bulunduğumuz tehditleri,
toplumsal dayanışma dışında hiçbir güç ve moralle
aşma şansımız yoktur.

Coğrafyamız hızla devletlerden örgütlere, ülkelerden şehir devletlerine, garnizon devletlerine dönüşüyor.
Kaos fırtınasının belki beş on yıl sonra varacağı nokta burasıdır.

Aynı senaryo bugün

Türkiye'nin sınırlarını zorlamaya
başladı. Türkiye içindeki toplumsal ayrışma ile coğrafyanın ayrışması birebir örtüşüyor, birbirini tamamlar bir görüntü veriyor.

Aynı mahallede, aynı iş yerinde, aynı okulda bile birbiriyle konuşmayan, konuşamayan bir ülkeye dönüştük.
Bu durum yoğun bir stres birikimine neden oluyor ve bu stresin nerede, nasıl patlayacağını ölçmek mümkün bile değil.

İçeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğumuz çözülme, Ankara'daki o korkunç saldırıda olduğu gibi, büyük saldırı ve sansasyonlarla besleniyor. Bütün bunlar, Türkiye için bir tür

iç parçalanma, toplumsal ve zihinsel parçalanma
anlamı taşıyor.

Tehlike çok yakın ve tahmin edilenden daha büyük.


Bu ülke,

Birinci Dünya Savaşı
'ndan bu yana hepimizin evi.
Darda kalanların son sığınağı, ayakta kalan son kalesidir.
Bu kale yakılırsa, bu sığınak dağıtılırsa sadece bizim için değil, coğrafyanın da kendini güvende hissedeceği hiçbir
zemin
kalmayacaktır.

Bu kale yakılırsa kazanan kimse olmayacak.

Hepimiz kaybedeceğiz, hepimiz yıkılacağız.
İşte bu yüzden öncelikle ülkenin ana omurgası hedef alınıyor. Birinci Dünya Savaşı'na, Moğol İstilası'na, Haçlı Savaşları'na
direnen ruh
hedef alınıyor.

Yeni tehditlerin ne olduğunu anlamak ve bunu tanımlamak hepimizin boynunun borcudur. Bu tehditler,

siyasi kimliklerine bakılmaksızın
hepimizi tehdit ediyorsa hep birlikte harekete geçmek zorundayız.

Yeni bir dil, yeni bir duruş geliştirmeli, ortak alanları genişletmeliyiz.


Yeni Şafak
olarak, bu sorumlulukla bir çağrı başlattık.
Siyasi görüşlerine bakmaksızın, durdukları yere bakmaksızın,
bu ülke için
duyarlılık sahibi
olduğuna inandığımız herkesten söz almaya çalıştık.

“Başka Türkiye yok", “Bu çağrıya siz de katılın"
diyerek, Türkiye toplumunun önde gelen isimlerinden söz istedik. Sayfalarımızı onların çağrılarına açtık.

Gelin bu kaygıyı hep beraber paylaşalım. Yeniden konuşabilecek bir zemin arayalım. Çözülmeye karşı umudu ve ortak alanları güçlendirelim.


Söz sizde.

Herkesi bu çağrıya davet ediyoruz...

Herkesi bu ülkeye borcunu ödemeye davet ediyoruz…

Durduğumuz yer Türkiye'dir!


İşte bu çağrıya katılan isimlerin söyledikleri...






























#Başka Türkiye yok
#gündem
#çağrı
9 yıl önce
Türkiye için siz de bir söz söyleyin!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset