|
Ne durumdayız?
Ahmet Muhip Dıranas, “vatanın gerçeklerini görme ahlakı”ndan bahseder. Bunu bir adım ileriye taşırsak; görme ahlakı ve gösterme cesareti.

İktidarda hangi parti olursa olsun, bu ahlaktan vazgeçemeyiz.

Vatan ve millet gerçeklerimizden, daha doğrusu eksiklerimizden biri de, sevgisizliktir. Şarkı, 'sevgisiz yaşayamam' dese de yaşanıyor, yaşıyoruz.

Geçmiş gün. Avcıları eleştiren bir yazı yazmayı düşünüyordum. Bu niyetle, onlara hitap eden televizyon kanalına birkaç kez baktım. Avcı, güzelim kuşu vurdu. Sonra köpeği onu getirdi. Öldürdüğü kuşu eline alan avcı, 'ne kadar güzel' diyerek onu sevmeye, renkli tüylerini okşamaya başladı. Bunu yaparken öyle keyif alıyordu ki, anlatamam. Ötesi bilgimi aşar, psikolojinin uzmanlık alanına girer.

Diyorum ki, birbirimizi ancak böyle seviyoruz. Sevgimiz, sevgisizliğimizden daha çok değil. Cemal Süreya'nın o meşhur sorusunu yeniden hatırlayalım: “Anlamıyorum, yoksa burs mu veriyorlar birbirini sevmeyenlere?” (Uzat Saçlarını Frigya, Yön Yayınları, 1992, sayfa 6)

Söylemem gerekirse, sosyal medyaya girmeden evvel, sevgisizliğin bu denli ürkütücü boyutlara ulaştığını bilmiyordum. Artık biliyorum.

Sevgisizliğin sonu nefrettir, düşmanlıktır, vicdan buhranıdır. İşte bu sevgisizliğimiz, bizi ciddi yanlışlara, haksızlıklara sürüklüyor. Farkında mıyız, herhalde değiliz.

Muhitler arasındaki sevgisizliğin karşılıklı olduğunu söylemeden geçmeyelim. Üzücü ve sakıncalı olan, asıl bu. Peki, aynı evi paylaşanlar, aynı işyerinde çalışanlar, aynı davayı / derdi savunanlar, birbirlerini sahiden seviyorlar mı? Aklıma sadece bir kitap ismi geliyor: Cevab Veremedi.

***

Ahmet Muhip'le başladık, yine onunla devam edelim: 9 Kasım 1961'de şöyle yazmış: “Bir gün gelir, zaman ve fırsat elverir, kuvvet el değiştirir. Bu hep böyle gider ve dün bağıran bugün suskun, bugün susan ise yarın bağıran olur.” (Yazılar, Adam Yayınları, 1994, sayfa 451.)

Özetle, 'şahsiyetli olalım' diyor. Biraz açarsak; sözümüzü, tavrımızı, duruşumuzu, şartlar ve menfaatler değil; inancımız, ahlakımız ve vicdanımız belirlesin. Sadece sevdiklerimizin değil, bize serin gelen insanların ve kurumların da doğrularını görelim, gösterelim.

Herkesin bildiğini tekrar edersek: Dünyada, kalıcı olan tek şey ölümdür. Onun dışındakiler, yani insanlar, hayaller, aşklar, düşmanlıklar, kurumlar; doğar ve ölür, başlar ve biter, yıkılır ve yeniden kurulur yahut kurulmaz.

Burada bir parantez açalım: Önemli bir karar arifesinde mutlaka bir mezarlığa gider, orada saatlerce vakit geçiririm. Birbirimizi yıpratmadan evvel, sessiz çoğunluğa, yani mezarlıklara kulak vermemiz gerekiyor. Bakalım ne diyorlar?

***

Sevgi deyip de saygıyı anmamak olur mu? Olmaz. Yusuf Ziya Ortaç'ın yeni karşılaştığım bir sözü var, şöyle: “Biz gençken eskileri inkâr ederdik, gençler de şimdi bizi inkâr ediyorlar.” (Sanat-Edebiyat, 15 Mart 1954.) Evet, saygı.

Ortaç'ın bu itirafı, bizlere, ölçünün ne kadar mühim olduğunu gösteriyor. Bu kadim nasihati yazmıştık, yine yazalım: “Sevmen aşırı, sevmemen yıpratıcı olmasın.” Aşırı sevmek, sevdiğimiz insanın yanlışlarını ve gerçekten de ne halde olduğunu görmemizi engeller. Uçurumdan düşüyordur, uçuyor sanırız. En doğrusu, takip mesafesini koruyarak sevmektir. Husumet ise bütün güzelliklerin, iyiliklerin, inceliklerin, hatta başarıların bile üstünü örter.

Geçenlerde, yirmi beş sene evvel yayınlanmış bir eleştiri kitabı okudum. İsmini vermeyelim. Eleştirmen, on dört şairi, şiir örnekleriyle beraber inceliyor. Bu şairlerden birini sevmediği öyle belli oluyor ki, bunu saklayamıyor. Söz konusu yazıyı çeyrek asır sonra okuyanlar bile, sevgisizliği rahatlıkla görebiliyor, anlayabiliyor. Olabilir, herkesi sevmek zorunda değiliz. Adına 'saygı' ve 'emeğe hürmet' dediğimiz kıymetler, tam da burada lazım oluyor. İnşallah anlatabilmişimdir.

Bitirelim. Çok sevdiğim ve sahibini bilmediğim bir söz var: “Ağaçlar canlı kaldıkça meyve verir, insanlar ise meyve verdikçe canlı kalır.” Doğrudur. Öte yandan, sevgi yoksa, meyve de yoktur. Vardır da, acıdır, yenmez.
#Ahmet Muhip Dıranas
#Yusuf Ziya Ortaç
#saygı
8 yıl önce
Ne durumdayız?
Davranışlarımız kimin?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?