|
“Kürdistan devriminin” çocukları
1996 yılıydı. PKK, 8 Türk askerini kaçırmış, Zap Kampı'nda esir tutuyordu. Türkiye'de bir çok sivil örgüt ve siyasiler de askerleri geri almak için çaba harcıyordu. Kanal 7'de çalışan genç bir gazeteci olarak, ben de o kampa girip, askerleri görüntülemenin peşindeydim.

Sonunda muradıma erdim, PKK Avrupa Bürosu, Zap Kampı'na gidip askerlerle röportaj yapmama izin verdi. Yanımda kameraman arkadaşım Necmettin Çıplak ve Tempo Dergisi'nden Temaşa Dural da vardı. Beraber Kuzey Irak'a gidip, PKK'nın irtibat bürosunu bulduk ve PKK'lı militanlar eşliğinde saatler süren maceralı yürüyüşten sonra meşhur Zap kampına ulaştık.

Zap Kampı'nda bir gazeteci

Yıllarca öldürdüğü insanların haberlerini yaptığımız terör örgütünün merkez karargahında, gecenin zifiri karanlığında, silahlı militanlarla baş başa kalmak takdir edersiniz ki öyle rahat bir şey değil. Burada Kelim-i Şehadet sürekli aklınızın ortasından geçiyor.

Çardağa benzer bir yerde beklettiler bizi. O esnada yanımıza 4, 5 militan geldi ve sohbet etmeye başladılar bizimle. İçlerinden bir tanesi 13-14 yaşlarındaydı. Kod adı Hogir'di, yanlış hatırlamıyorsam. Bu çocuğun gözünü uzaklara dikip, sosyalist bir jargonla kaleme alınmış, Kürdistan devrim manifestosuna benzer bir şeyi teklemeden, su gibi okuduğunu hiç unutmuyorum. Yanındaki komutan ona övgüler düzerek, “Kürtlerin gerici, cahil, feodal yapılardan” kurtulup, şimdi bu genç gibi “ilerici devrimci” olarak yetiştiğini anlatmaya başladı.

İçimde bir sızı hissettim nedense. Çünkü o çocuk ezberlediği cümleleri anlamıyordu aslında. Gariban bir Kürt ailesinin çocuğuyken, alıp buraya getirmişler, anlamadığı cümleleri ezberletip, “Kürdistan Devrimi” hayaliyle büyütüyorlardı.

Dağda Marksist-İslamcı tartışması

O zaman hızlı bir “İslamcı” olarak, bu çocuğa yapılanın zulüm olduğunu, Kürtlerin dindar insanlar olduğunu, Marksist, sosyalist, ırkçı, ateist bir ideolojiyle kandırılamayacağını söyleyip tartışmaya tutuştum. Kürt halkına verilmiş en büyük zararın, Kürdistan hayaliyle bu gençleri kandırmak olduğunu söyledim.

Yanımdaki arkadaşlarım beni dürtüp, içinde bulunduğumuz durumu fısıldıyorlardı iki de bir. Ben sanırım oksijen fazlalığından olsa gerek, dağ başında silahlı militanlarla, kendi kamplarında Marksizm-İslamcılık tartışmasına girişmiştim.

Sonunda komutanlarının, “eğer misafirimiz olmasaydın..” sözüyle kendime geldim. Bu teorik tartışmanın sonunun hiç de hayrıma olmayacağını ancak o cümleyle anladım. Sitemli gözlerle bana bakıp, “Allah korudu bizi” deyip durdu iki arkadaşım, dönüş yolu boyunca. Gençtik, bazen heyecana kapılıyorduk işte.

Kampta bizimle görüşen ve esir Türk askerlerini görüntülememize izin veren komutan Rıza Altun, bu askerleri sivil toplum örgütlerine teslim edeceklerini söyledi. Biz de geri döndük.

Kürt gencinin dramı: Kürdistan

O kampta ilk kez karşılaştığım ve konuştuğum PKK militanlarının ruh halleri, hayalleri, gelecek planları yıllarca aklımdan çıkmadı. Onlara karşı bir öfke ve nefret yerine, daha çok hüzün hissettim. Çok gençlerdi, çoğu okula gitmemiş, bu dağ kamplarında, mağaralarda örgüt eğitiminden geçmişti. O zaman örgütün eğitim müfredatı Marksist, Sosyalist ve Kürt milliyetçiliği üzerine inşa edilmişti. Barzani gibi Kürtleri, “feodal gerici aşiretler”, kendilerini “ilerici devrimci yapılar” olarak tanımlıyorlardı.

Bir gün Kürdistan'ı kuracaklarına, devrim yapacaklarına, Kürtleri özgürleştireceklerine ve birleştireceklerine inanıyorlardı. O günden bu yana, 20 yıldır Hogir gibi çocuklar, ana kucağından kopartılıp ölüme gönderildi. Bugün hala karakollara, çocuk denecek yaşta militanlara intihar saldırıları düzenletiyorlar.

Ne uğruna? O zamanlar, Kürdistan kurulacak diyorlardı. Peki şimdi? Kürdistan hayalinin bir ütopya olduğu ve bunun gerçekleşmeyeceğini bu hareketin lideri Öcalan da, diğerleri de söyledi. Peki şimdi niye bu gençleri ölüme gönderiyorlar? Bu gariban Kürt çocukları hangi hayal için can veriyor şimdi?

Yarın devam edelim.

Not:

Dünkü yazımda adı geçen, Med-Zehra çevresi, HDP'ye destek vermediklerini, Demirtaş'ın seçim gecesi kendi isimlerini zikretmesinin hata olduğunu, bunu da yazılı bir açıklama ile duyurduklarını bana ilettiler. Okuyucularıma duyurulur.
#Zap Kampı
#pkk
#Kürdistan
9 yıl önce
“Kürdistan devriminin” çocukları
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’