Eski askerler, eski FETÖ'cüler, eski yorumcular her akşam saatlerce ekranlarda. Aynı cümleler, aynı örnekler, aynı şaşkınlık ifadeleri ve aynı hayret cümleleri. Artık hangi cümleden sonra, hangi kaşını kaldıracağını bile ezberledi izleyici.
Peki yeni bir devlet, yeni bir Türkiye kurmaya çalışıyoruz diyen Ankara'nın bu ciddi, hayati kararları yeterince tartışılıyor mu sizce?
Eski FETÖ'cüler örgütün ne kadar dehşet ve güçlü olduğunu, eski askerler de FETÖ'cülerin kendilerini nasıl tasfiye ettiğini anlatıyor sürekli. Hepsi geçmiş, hepsi önceki dönemlere ait hikayeler. Evet, bilmemizde fayda var bunları, ancak bu kadar tekrarla ezberlememizin anlamı yok sanırım.
Bundan önce demokrasiye müdahale etmeye çalışan 9 askeri girişimden hiç bahseden yok. Sanki darbeci askerler sadece FETÖ'cüler.
Eski FETÖ'cülerin de benzer özellikleri var. Kendileri 30-40 yıl örgütün en üst düzeyinde görev yapmalarına rağmen, ciddi bir özeleştiri göremedik. FETÖ örgütünün mistik, gizemli, ürkütücü ve dünya çapındaki muazzam örgütlenmelerini anlatıp duruyorlar. Asla yenilmez bir örgüt tablosu çizmek niyetindeler sanki. Çoğu kez de ilginç bir şekilde birbirleriyle rekabet ediyorlar ekrandan. FETÖ'yü doğuran sebepler, bu insanları o korkunç ağdan kurtaracak yöntemler ve bir daha asla olmaması için yapılacaklar neredeyse hiç konuşulmuyor.
Ekranlarda bu tartışmalara katılan eski yorumcular, eski gazeteciler de köpüğü arttırmaktan, asıl sorunlarımızı tartışmaya vakit bulamıyorlar. 15 Temmuz gecesi Başbakan “çıkın” demeden sokağa inip, tankları durdurmaya çalışan herkesi 'FETÖ'cü' ilan edecek kadar şaşkınlar. Oysa AK Parti İl Teşkilatı'nın yarısı ilk sokağa inenlerdi. Özetle eski hesaplarını görmeye çalışmaktan, kişisel kariyeri için Cumhurbaşkanına soru soran spikere kadar, bir dizi nahoş gündemler yaşıyoruz.
Oysa biz çok ciddi bir travma yaşıyoruz şu anda. Toplum olarak, devlet olarak, ülke olarak derin ve ciddi sarsıntı geçirdik. Bunun yarattığı siyasi, sosyal ve psikolojik etkileri hem konuşmalı, hem de toplumu rehabilite edecek yayınlar yapmalıyız.
Dünyanın bir çok ülkesi hala Türkiye'yi boğmak için çaba gösteriyor. Bu planları, bu stratejileri, aklı başında, ayakları yere değen bilim adamları, akademisyenler, aydınlarla neden tartışmıyoruz?
Hükümet bunları hem dünyaya, hem de kamuoyuna anlatacak iletişim stratejileri belirlemiyor hala. Ulusal medya da popülist ve spekülatif başlıkları seçmekte ısrarcı.
Televizyonlar, çok izleniyor diye şarlatan hocaları, tiyatro oynar gibi konuşan yorumcuları, polemik yapanları, spekülasyon yapanları, sosyal medyada fenomenlerini ekrana çıkartıp reyting almanın derdinde. Son derece başarılı konuk seçimiyle, halkı bilgilendiren program yapanlar da var. Haklarını yemeyelim.
Sorumuz ve sorunumuz bu. Yeni Türkiye'yi nasıl kuracağız, nasıl kurmalıyız. Bunu yeterince tartışamamanın sebebini de ayrıca sorgulamalıyız. Bir daha darbe yapılmasını nasıl engelleyebiliriz, din-devlet ilişkileri, asker-sivil ilişkileri, bürokrasinin yeniden yapılandırılması, demokrasi ve İslam, laiklik ve birey özgürlüğü, yeni dünya düzenindeki yerimiz, Türkiye'nin sistem sorunu, Anayasa... yeni Türkiye'nin inşasında hayati önem taşıyan konular.
Bu yüzden suyu bulandıran, kafa karıştıran ve asıl odaklanmamız gereken konuları tartışmamıza engel olan programlara, söylemlere dikkat edin. Ciddiyetimizi kaybetmeyelim.