Gerçi
'da darbeyi ve darbecileri daha çok önemsemişlerdi, ama, olsun,
nasıl derler, bir
Mısır değil...
Ne ki,
'de de vaktiyle (28 Şubat döneminde) “
” verenleri önemsemişlerdi.
Bu konuda,
'ın, “
” ifadesinin ardından söylediklerini
: “
”
Malumunuz, “
” olmadan hükümetin alaşağı edilmesine de “
” denildi.
Peki, Türkiye'de doğrudan darbe yapıldığında, ABD demokrasi ve özgürlükler adına nasıl tepki göstermişti?
, dönemin Başkanı
'a, “
” (Our boys have done it) mesajıyla iletilmişti.
Diyeceksiniz ki, ne 28 Şubat post-modern darbesinde ne de
darbesinde Obama yoktu.
Haklısınız, yoktu.
Lakin “
” Türkiye'ye “çökerken” vardı.
, “
örgütü” kurmak iddiasıyla müebbede çarptırıldığı haberini aldığında Başkan Obama'nın tepkisi acaba ne olmuştu?
“
”
“
”
Sahi, paralel yapı “işi bitirirken” ABD, demokrasi ve özgürlükler konusunda nasıl bir duyarlık göstermişti?
İlhan Selçuk'tan
'a,
r'den
'ya kadar derdest edilirken,
kovuşturulurken ne yapmışlardı?
Mesela,
'ın gıyabında, “
deme gereği duymuş muydu
?
Uzun lafın kısası, “
” yargıya hakimken, yani, istediklerini istedikleri anda istedikleri gerekçeyle içeri atarlarken ABD'den herhangi bir uyarı gelmiş miydi?
Neden susuyorlardı?
Yargı bağımsızlığına inandıkları veya yargı kararlarına saygı duydukları için mi yoksa “taşeron yapıları” yargıya hakim olduğu için mi?
Hayır yani, o vakit yargı bağımsızdı da şimdi mi AKP'nin eline geçti?
O dönemde, söz gelimi
kıracaktı da,
malum kararı verecek, o mahkeme de tutuksuz yargılama yoluna sapacaktı ha?
Anayasa Mahkemesi'nin taa
kadar girerler, tutuksuz yargılama kararını veren mahkemeyi de anında
(ETÖ) yazıp mavi gökyüzünü dar ederlerdi
Uzun lafın kısası,
çocuklar
, haliyle iş, 12 Eylül'de işi bitiren çocuklara kaldı.
Onun için
, “
” şeklinde sinyal verdi.
Onun için
darbe yollarına taş döşemeye başladı.
Bu aydınların hülasası mesabesindeki “
” tevekkeli, “
” dememişti.
Demokrasi götürmek uğruna
'ı işgal eden
'nin “demokrasi duyarlığının” da çok “
”, yani, kendi hesaplarına çok “
” olduğunu biliyoruz.
Bu bakımdan…
'ın, “
ığını duyunca üzüldüm (…)
” şeklinde tepki gösterdiği
'nın, “
”
zerine adamakıllı düşünmek zorundayız.
Koskoca ABD Başkanı gündüz gözüyle neden yalan söyleme gereği duymuştur?
bu yalanını yüzüne vurmaktan çekinmeyecek bir lidere karşı…
Bizim
'nin geçenlerde dile getirdiği bir örnek bu konuda da bence gayet açıklayıcı.
'ın
ilan etmesi üzerine, dönemin Dışişleri Bakanı İlter Türkmen,
'la görüşmek üzere kabul edilir.
, çok olumlu bir görüşme gerçekleştiğini,
konusunun hiç gündeme gelmediğini,
'nın Türkiye'nin büyük devlet olduğunu dile getirdiğini sevinçle
'ya bildirir. Ne var ki çok geçmeden
basın sözcüsü,
Kıbrıs konusunda attığı adımların kabul edilemez olduğunun söz konusu görüşmede dile getirildiğini zehir zemberek bir bildiriyle basına duyurur.
Devamını
: “Bunun üzerine İlter Türkmen'in Beyaz Saray'da tanıdığı diplomatı arayarak, böyle bir açıklama yayınlandığını ancak Başkan'ın görüşmede bu tür ifadelerin hiçbirini söylemediğini belirtmesi üzerine verilen cevap, işlerin nasıl işlediğini, her şeyi açıklayan bir cümledir: ''
”
Demek ki,
'nın da mahut yalanı söylemesi gerekiyormuş!
Erdoğan ve Türkiye aleyhine yürütülen algı faaliyetinin geldiği aşamayı göstermesi bakımından bu yalan gerçekten de çok önemli.
Haklı olmanın hiç bir şey ifade etmediği, sadece gücün ve güçlünün geçer akçe olduğu bu dünya düzeninde ABD'yle polemik yapmanın alemi yok.
Yapılacak tek şeyi tekrar etmek makamındayım: İçerde milli ittifakları genişletmek, dışarda
başta olmak üzere bölge ülkeleriyle sağlam ve sağlıklı ilişki kurmak…
Başka yol yok.